- 29.08.2011 00:00
Nedim Şener ve Ahmet Şık’la ilgili iddianame hazırlandı. İddianamede Şık ve Şener’in, “Terör örgütüne yardım ettikleri” gerekçesiyle yedi yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması talep ediliyor.
Nedim Şener’in tutuklanmasının hemen ardından bu köşede bir yazı kaleme almış ve Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) acilen değiştirilmesini, her iki gazetecinin de tutuksuz yargılanmaları gerektiğini belirtmiştim. O gün tutuklu bulunan meslektaşlarımızla ilgili yapılan protesto eylemine katılan bazı isimleri ise “şovmenlik” ve “ikiyüzlülükle” suçlamıştım.
Suçlamamın gerekçesi netti; Şener ve Şık’ın haksız bir şekilde tutuklanmasına neden olan TMK’daki değişiklikler, 2005 yılında Meclis’ten geçti. Değişikliği asker istedi. CHP, basın ve dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek de askere en büyük desteği verdi. Yeni düzenlemeye göre; broşür, flama, kitap vb. gibi dokümanlar “silahlı terör örgütüne üye olmak, yardım etmek” kapsamında değerlendirmeye alınıp, faillerinin hapisle cezalandırılmasına karar verildi.
Askerin bu düzenlemeyi istemesinin amacı netti; “İrticacıları, özellikle Fethullah Gülen cemaatini, Kürt aydın ve gazetecileri silahlı terör örgütü kapsamında yargılayıp, cezaevine atıp, mal varlıklarına el koyarak ‘düşmanlarını’ yok etmek.”
Askere cephe gerisinde destek verenler ise yukarıda belirttiğim üçlü çeteydi; basın, CHP, Cemil Çiçek. Bugün Şener ve Şık’a destek veriyorum diyenler, o günlerde Genelkurmay’dan aldıkları emirle kanunda değişiklik yapılması için çok şey yazdılar. Yazıları ve söyledikleri arşivlerde...
O gün kanundaki değişikliğe destek verenler, bugün kanunun değişmesi için gazetelerinde, köşelerinde iki satır yazı yazamıyorlar. Çünkü; yasa değişirse efendileri artık ne Fethullah Gülen’e, ne de bazı Kürt aydın ve gazetecilere “Silahlı Terör Örgütü” kapsamında dava açamayacak.
Biz kendileri gibi yapmadık, yapmayacağız. Tıpkı tutuklamaların yaşandığı ilk gün dediğimiz gibi, Şener ve Şık’ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını, tutuklanmalarına neden olan TMK’daki düzenlemenin de Meclis’te kaldırılmasını istiyoruz. Buradan AK Parti hükümetine sesleniyorum. Askerin emri, üçlü çetinin organizasyonuyla çıkartılan TMK’daki düzenleme bir an önce değiştirilmeli ve haksız yere cezaevinde yatan Nedim ve Ahmet dâhil binlerce insan dışarı çıkmalı.
Basın da ikiyüzlülüğü bırakmalı ve bu kanunun değişmesi için hükümeti sıkıştırmalı. Şapkayı önlerine koyup, asıl suçlulardan birinin de 2005 yılında bu kanuna destek veren kendileri olduğunu itiraf etmeliler. “TMK kaldırılsın” diye ağzımızı bantlamaya var mıyız? Bir kez olsun efendilerinize sormadan cevap verin. Var mıyız, yok muyuz?
Burnumuza kötü kokular geliyor
Deniz Feneri soruşturmasını yürüten üç savcının görevden alınması, Ankara’da tansiyonu yükseltti. Hükümet kamuoyuna değişikliğin gerekçesini acilen açıklamak zorunda. Açıklaya bilir mi? Doğrusu bundan tam emin değilim. Değişiklik soruşturmayı kapatmaya yönelik bir hamle olarak algılanıyor. Benim algılamam da bu yönde.
Burnuma pis kokular da gelmiyor değil. AK Partili bakanlardan birinin küçük ortak olduğu bir şirketin, Deniz Feneri soruşturmasına adının karıştığı iddia ediliyor. Ankara’da çok ciddi iddialar hatta iddiadan öte bilgiler konuşuluyor. Savcıların görevden alınmalarının nedenleri acaba bunlar mı diye insan düşünmeden edemiyor.
Burnumuza gelen pis kokular davayı çok iyi bilen eski bir avukatın bize anlattıkları. Belgeler şimdilik ortalıkta yok ama bu gerçeklerin hiçbir zaman ortaya çıkmayacağı anlamına gelmemeli. Birileri savcı değiştirerek sürecin önüne geçmeye çalışıyorsa bilsinler ki çok büyük hata yapıyorlar. Silivri’ye, Hasdal’a bakabilirler. Bir de ANAP ve DYP’nin içine düştüğü duruma...
Ne mutlu bana ki “namerdim”!
Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşaner’in ses kaydı yazdıklarımızın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha gösterdi. Bir “namert” olarak mutlu olduğumu söylemeliyim. Çocuklarıma bırakacağım en büyük onur, sanırım yaptıklarını “kepazelik” olarak değerlendiren “bu asker” tarafından “namert” olarak nitelendirilmek. Düşünsenize bir de namert olmayıp, Ertuğrul Özkök, Fikret Bila, Murat Yetkin, Mehmet Yılmaz, Uğur Dündar vb. gibi olmak vardı. Bu durumu çocuklarımıza nasıl anlatırdık. Allah korumuş bizi.
Düzeltme-Cevap
Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan “Hasdal Toplantısı”yla ilgili geçen hafta bu köşede yazdıklarımıza, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu’ndan “Düzeltme ve cevap” geldi. Aynen yayımlıyorum.
“Söz konusu haberde özetle, tarafımdan verilen emirle Genelkurmay Başkanlığı’nda düzenlenen toplantıda, Hasda’da tutuklu bulunan askeri personelin nasıl kurtarılacağının tartışıldığı belirtilmiştir.
Kara Kuvvetleri Komutanı olarak; Genelkurmay Başkanlığı ve diğer Kuvvet Komutanlıkları personeline toplantı düzenlenmesi konusunda hukuken emir verme yetkim bunmamaktadır. Fiilen de tarafımdan böyle bir emir verilmemiştir. Ayrıca haber konusu yapılan çalışmaya katılmadığım gibi başkanlık da etmedim.”
mbaransu@gmail.com
Yorum Yap