- 27.03.2011 00:00
O ölmüş.
Keops Piramidi...
Babil’in Asma Bahçeleri... Zeus Heykeli... Artemis Tapınağı... Mausoleum... Rodos Heykeli... İskenderiye Feneri... Bunlar ne? Dünyanın Yedi Harikası...
Dünyanın Yedi Harikası, ilk olarak M.Ö. 5’inci yüzyılda tarihçi Heredot tarafından ortaya atılan bir fikir...
Ve M.Ö. 4’üncü yüzyılda Sidon’lu Antipatros tarafından Dünya’nın Yedi Harikası Üzerine adlı eserle oluşturulmuş...
Herhangi birinin mimarı ölse ilgilenmez misiniz?
Okur olarak habere gözünüzü ve gönlünüzü, gazeteci olarak ilk sayfalarınızı açmaz mısınız?
***
İşte ölen Jorn Utzon da modern dünyanın yeni ‘yedi harikasından’ birinin mimarı...
Hangisinin?
Sidney Opera Binası’nın...
‘Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi Jorn Utzon, 90 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etti.
Sydney Opera Binası tasarımıyla tanınan Utzon, binayı 1957’de açılan bir yarışma vesilesiyle tasarlamış, ancak 1973’te, binanın inşası tamamlanmadan projeden çekilme kararı almıştı.
Yapının bütçesiyle ilgili sorunların etkisiyle, opera binasını yaşamı boyunca asla ziyaret etmeyen Utzon, buna rağmen iki yıl önce de oğlu eşliğinde ürettiği yeni bir tasarımla, aynı yapıya yeni bir kanat kazandırmayı başarmıştı.’
***
Mimariye getirdiği özgünlük, atılganlık, canlılık, dinamizmle yarattığı binayı ülkenin simgesi haline getiren Jorn Utzon’un, insanlık tarihine geçen bu projesinden tamamlanma aşamasında neden vazgeçtiğini merak edebilirsiniz...
Bunun hikâyesini bir kaç yıl önce okumuştum:
‘...Mimar Utzon, bu mimarî güncel anıtla birlikte kendi adının zikredilmemesi (ve yine bilebildiğim kadarı, dış cephesiyle şöhreti yakalayan binanın iç mimaride de öngördüğü titizlikle tamamlanamaması) nedeniyle, Avustralya Hükümeti’yle uzun bir küslük süreci yaşadı.
İşte, dile kolay tam 32 yıl süren bu küslük hali, Britanya Kraliçesi ve Avustralya Hükümeti’nin başı olma sıfatını taşıyan II. Elizabeth’in, Avustralya’ya ‘İngiliz Milletler Topluluğu’ / Commonwealth Oyunları münasebetiyle yapacağı bir özel ziyaret nedeniyle, geç de olsa aşılmış oldu.
Başta Danimarka basını olmak üzere, Agence France - Presse ve Sun - Herald gibi basın kuruluşlarından gözümüzün önüne gelen haberler, Utzon ve emekleri onuruna özel bir törenin, yine Sydney Opera Binası’nda yapıldığı ve bu törenin de binaya eklemlenen yeni Batı kanadı sıra sütunların tamamlanmasıyla taçlandırıldığı yönünde bilgiler içeriyor.
İşin ironisi ise şurada yatıyor: Utzon, aslında 1999 yılında Sydney ile arasındaki buzları eritse bile, yaşadığı sıkıntılar nedeniyle, bugün tam bir ikon haline gelmiş olan kendi tasarımının tamamlanmış halini (ve Sydney’in yüzünü) bugüne kadar bir daha asla kendi gözleriyle görmemiş durumda bulunuyor.
Yine de yapılan törene ısrarla davet edilen ünlü mimar, bugün 88 yaşında ve Kraliçe’nin kendisini resmen onurlandıracağı o gün de, ‘orada olmaktan yana bir his taşımadığını’ ısrarla (isterseniz siz buna yaşlılık inadı demekte serbestsiniz) beyan etmeyi sürdürüyor.
Tam da bu minvalde ben, mimar Utzon’un tavrına bakınca, Sydney Opera Binası’ndaki o ‘doğala özdeş tutarlılık ve armoninin’ etik, tamamen nazik ve estetik bir yansıması, hatta en uygarca sağlamasını gördüğümü hissediyorum.
Utzon’un söz konusu törene ‘çırağı’, kendisi gibi mimar öz oğlunu göndermeyi ve mevzubahis onuru gıyaben kabul edeceğini açık etmiş olması da, nazarımda bu tutarlılığı zerrece zedelemiyor.’
***
Beyinsellik biraz da güncele mıhlanıp kalmamaktır, derler...
Hele bir büyük yaratıcının ölüm haberi, size bir iki günlük gecikmeyle gelmiş ise.
Acayip sığ bir fanusun içine hapsolmuş gibiyiz...”
Bu yazıyı üç yıl önce, Utzon’un ölüm haberini aldığımda yazmıştım...
Şimdi o sığ fanus kırıldı ve ben bu satırları Sidney Opera Binası’nın önünden Pasifik Okyanus kıyılarından bizim kıyılara yazıyorum...
***
Bugün pazar...
Sidney Opera Binası’nı...
Pasifik Okyanusu’nu...
Ve üç yıl önce yitirdiğimiz mimarı...
Kısacası, dünyayı ve hayatı güzel kılan
her şeyi huşu içinde selamlayan bir ruh halindeyim...
Yorum Yap