İktidarın devrilmesinde basının rolü nedir?

  • 5.09.2019 00:00

 7 Ağustos tarihli "Demokrat Parti: Sona doğru…" başlıklı yazımın son cümlesi şöyleydi:

 
"Akıl dışı baskı ve tahakkümle rayından çıkan ülke hızla 27 Mayıs felaketine doğru yuvarlanmaktadır."
 
Ve Türkiye maalesef  27 Mayıs 1960 tarihinde ilk askerî darbesini yaşar.
 
 
***
 
Darbelerin Ekonomisi kitabını yazarken Süleyman Demirel’e 27 Mayıs Darbesi'ni sormuştum; "Halkın elinden devleti alma hareketiydi" dedi.
 
Aynı soruya Bülent Ecevit; "27 Mayıs bir halk hareketiydi" diye cevap vermişti.  
 
Bu iki çok farklı yaklaşım etkisini hep sürdüregeldi.
 
Demokrat Parti faşizminin altını kalın kalın çizmek yanında darbelerin kabul edilemez oluşunun güçlü vurgusu farklı kıyılardan ayrı ayrı seyretti. 
 
 
***
 
Basın tarihi o zamandan beri "Demokrat Parti’nin devrilmesinde basının rolü ne oldu?" sorusunu  sorar ve "darbelerde basının rolünü" tartışır durur.
 
Tabii, bu tartışmaya Erol Simavi'nin "basına Batı âleminde Yasama Yürütme ve Yargı'dan sonra dördüncü kuvvet derler ama Türkiye için bu yanlıştır. Türkiye'de en kudretli kurum ordudur ama basın dördüncü değil birinci kuvvet makamındadır. Çünkü ihtilallere orduyu basın hazırlar" demesi de benzin dökmüştür.
 
***
 
Türkiye’de neden en kudretli kurum demokrasi değildir?
 
Türkiye’de neden en kudretli kurum demokrasiye bağlı bir parlamento değildir?

Gerçek bir hukuk devleti değilseniz, gerçek bir demokrasi değilseniz, gerçekten halk iradesini temsil eden bir siyasî partiler ve seçim yasanız yok ise, kudretin temsilcisi ya askerî ya da sivil vesayet olur.
 
Bugün askeriyenin kudreti yok, peki neden demokrasinin, hukukun esamesi okunmuyor?
 
***
 
Acaba "orduyu ihtilallere basın mı hazırlar" yoksa vaktiyle  "en kudretli kurum" ihtilal yapmak için basını mı kullandı?
 
Hukukun ve demokrasinin olmadığı bir ülkede bağımsız, halkı esas alan bir medya olabilir mi? Bağımsız olmayan bir basın nasıl birinci kuvvet olabilir ?
 
Örneğin, gerçekten basın birinci kuvvet ise bugün neden demokrasi talep etmiyor?
 
Edecek gücü kuvveti var mı, yoksa vesayetten vesayete kullanılmış itibarsız bir paçavra olarak  yerlerde de mi sürünüyor ?
 
 
***
 
Basının bir güç olup olmadığını ya da nasıl bir  güç olduğunu anlamak için basının ekonomik yapısını masaya yatırmak, bunun analizini yaparken de iletişim devrimi ile öncesini ayırmak gerekiyor.
 
Erol Simavi’nin söz ettiği dönem basılı gazetelerin kamuoyunu tek başına oluşturduğu dönemlerdi. Keskin bir teknolojik devrim söz konusu değildi.
 
Bir zamanlar konuları çok daha fazla tartışırdık, konu daha sonra havuzda boğuldu.
 
Gerçek bir gazetecilik, devlet denetimi dışında halkın sorunları temel alan bir gazetecilik olmayınca egemenlerin kapısında yatarsınız.
 
Örneğin, Avrupa Birliği'nin resmî istatistik kurumu Eurostat geçenlerde "doğuşta beklenen yaşam süresi ve ölüm" istatistiklerini yayınladı. Buna göre Avrupa Birliği'nde doğuşta beklenen yaşam süresi 2017'de 80,9 yıla yükseldi.
 
AB’de bebek ölümleri ise son 20 yılın en düşük seviyesini gördü.
 
Rapora dahil edilen ülkelerden Türkiye ve Karadağ'da bu sayı Avrupa Birliği ortalamasının neredeyse üç katına yaklaştı.
 
Hiçbir yerde haberini gördünüz mü?
 
Temel hiçbir sorunu ele almayan, Ankara’daki egemenlerin çıkarları doğrultusunda takla atan bir gazetecilik olur mu? Oluyor olunca da "en kudretli" istediği gibi oynatıyor.
 
***
 
Bir başka sorun da basılı basının gazete bazında para kazanmamasıdır. Üretilen gazetenin maliyeti satış fiyatının üstündedir.
 
Aradaki fark ilanlardan, basın patronlarının çok başka işlerinden ettiği kârlardan, nüfuz ticaretinden, basının kamuoyu oluşturma olanağını egemenin emrine vererek giderilir.
 
O nedenle basın ilk kuvvet değil, kendini o sıradaki egemenin emrine veren ilk kuvvettir, emrine girsiği egemen dün askeriyeydi, bugün otoriterizmdir. 
 
Bu genel şablon dışında meslek onuruna bağlı olanların çektikleri çile de ortada….
 
 
***
 
Şimdilerde dijital devrim sonrası dünyada basılı medya ile dijital olanakları evlendirip yeni imkânlarla yola yürümeye çalışıyorlar. Ama olağanüstü bir içerik ve nitelikle… Söylemeye gerek yok; özgürlük içinde, tabii.
 
Bunlardan çok uzağız.
 
 
***
 
Basın tarihinde buraya neden geldik?
 
Çünkü 27 Mayıs Darbesi'nin Demokrat Parti’nin özellikle basın üzerinden yürüttüğü ağır faşizm ertesine gelmesi "iktidar-medya-darbe" tartışmalarını canlı tuttu.
 
Ama esas ve asıl gerçeği hep unutturdu; gerçek demokrasilerde darbe olmaz.
 
"Biz faşizm tuzağına nasıl düşmeyiz" ve "neden gerçek bir demokrasiye ulaşamıyoruz" sorularını sorup gereğini yapsak bu sarmaldan da kurtulacağız.
 
Demokrasi uzakta olunca çok gerilerde kalması gereken konu ve sorular da temcit pilavı gibi hep sofrada kalıyor. 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums