- 14.06.2016 00:00
Dün, Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü'ydü…
Dünya Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre dünyada tarımdan sanayiye, tekstilden inşaata tüm üretim süreçlerinde çalışan ya da çalışmak zorunda bırakılan 168 milyon çocuk işçi var.
Türkiye'de nüfusun yüzde 29,4'ü yani 22 milyon 838 bin 482 kişi çocuk… Çocuk işçiliğiyle ilgili olarak yapılan son resmi çalışmaysa 2012 yılına dayanıyor.
TÜİK'in 2012 yılı Çocuk İşgücü Anketi'ne göre yüzde 44,7'si tarım, yüzde 24,2'si sanayi ve yüzde 31'i hizmet sektöründe olmak üzere toplam 893 bin çocuk çalışıyor.
* * *
Türkiye bu çocukları sadece hayâsızca çalıştırmıyor, alçakça da öldürüyor…
2016 yılının ilk beş ayında tam 18 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
Bu sayı 2013'te en az 59, 2014 yılında en az 54, 2015 yılında en az 63'tü. Böylece son üç buçuk yılın acı tablosunda rakam 194'e yükseldi.
* * *
Ayrıca mülteci çocuklar da kurbanlar arasına katılmaya başladı.
Türkiye'de 2013 yılında çalışırken yaşamını yitiren hiçbir ‘mülteci çocuk' tespit edilmemişken, 2014 yılında beş, 2015 yılında 12, 2016 yılında iki olmak üzere toplam 19 Suriyeli çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Mülteci sorunlarıyla ilgilenen uluslararası birçok kuruluş, iç savaştan kaçarak Türkiye'ye ve diğer ülkelere sığınan Suriyeliler arasında yeterli eğitim, barınma ve beslenme olanaklarına sahip olmayan ‘kayıp bir nesil' yetiştiğinin altını çiziyor.
* * *
Dün sabah, hasta bir ruhun kölesi olan seri bir katilin yakalanma hikâyesine gösterilen ilgiyle, köle haline getirilen ‘çocuk işçi' meselesine gösterilen ilgiyi tartmaya, kendimce toplumsal duyarlılığı ölçmeye çalıştım.
Seri katile ilgi epey yoğundu ama doğrusu çocuk işçilerle ilgili fazla bir şey bulamadım…
Kaçak, denetimsiz kurslarda ırzına geçilen çocukların çığlıklarının ne kadar peşine düştük ki bu çocukların peşine düşelim…
* * *
Ancak, çocuk işçi konusuna ve bu çocukların Suriyeli göçmen çocuklarla birlikte yitip gitmelerine son derece duyarsız durup da, kutsal Ramazan'ın ulvi örtüsü altına saklanmaya çalışan iktidarın ve onun ‘bizim' dediği yargısının durumunu gösteren iki habere rastladım…
‘Göçük olacak' çığlıklarına ve onca teknik uyarıya aldırılmadığı ve önlem alınmadığı için Şubat 2011'de Kahramanmaraş Elbistan'da 11 işçi göçük altında kalarak ölmüştü.
9 işçinin cenazesi halen göçük altında…
Cenazesi 50 milyon metreküp toprak altında kalan işçilerden Muhsin Koşan'ın ailesi adına Afşin İş Mahkemesi'nde 3 yıl önce 300 bin TL'lik manevi tazminat davası açılmış.
Mahkeme, Muhsin Koşan'ın ailesine 200 bin TL manevi tazminatın faiziyle ödenmesine karar vermiş…
2011 yılından beri AKP'nin bu davayla ilgili ‘hassasiyetine' ve tutumuna dikkatle bir bakın, nelere rastlayacaksınız…
Araştırırken sizlerin de yüzü kızaracak…
* * *
Bir diğer haber ise Türkiye'nin gözleri önünde taammüden işlenen çok büyük bir katliamla, Soma ile ilgiliydi…
301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili davaya, yaklaşık 45 gün ara verildikten sonra yeniden başlanacak.
Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın duruşmayı, avukatların ek talepleri olmaması durumunda aynı gün ya da ertesi gün bitirebileceği ifade edilmekte.
Siyasal iktidarın, 17-25 Aralık hırsızlığının üzerini örtme yönündeki cevvaliyetine bir bakın, bir de Soma katliamının ortaya çıkarılması konusundaki yavaşlığına bakın…
Bütün bu skandallarda ölümleri, cinayetleri ve hırsızlıkları üstlenen hiçbir siyasal sorumlu da yok…
* * *
Çocuk işçiler, öldürülen çocuk işçiler, göz göre göre göçük altında bedenleri çürüyen işçiler, Somalı madenciler…
Hiç biri bu cinayet ekonomisi üzerinden saltanat sürme peşindeki grubun umurunda değil…
Daha kötüsü toplum da bu cinayetlerin hesabını sormuyor, yoksulları pek umursamıyor.
Seri katilin yakalanmış olması daha fazla ilgi uyandırıyor.
Ramazan nedeniyle, ‘merhamet, şefkat, sevgi' üzerine epey nutuk dinliyoruz ama o merhametin, şefkatin, sevginin izini bu toplumda bulamıyoruz.
Bu işte bir yanlışlık yok mu sizce?
Yorum Yap