- 19.05.2016 00:00
Ankara dün darmadağınık, karmakarışık, allak bullak, kısacası hercümerçti…
Dağılan ve çözülen Türkiye'nin çok ağırlaşan sorunlarını demokrasi ve hukuku geliştirerek çözmek yerine, bir kişinin ülkenin tek sahibi olmaya endeksli çılgın planlarının aleti olan gündem gittikçe ağırlaşıyordu.
Amerikan gazetesi Wall Street Journal'ın Türk ordusunun ülkedeki nüfuzunu yeniden arttırdığına dair analizi ise son zamanlarda karar verici Amerikalıların kendi iç değerlendirmelerinde dünyayı 1980 yılı ve sonrasına benzetmeye yönelik tespitleri nedeniyle dikkatimi çekti…
Wall Street Journal, ‘Saray'da darbe endişesi' olduğunu yazıyordu.
***
‘Darbelerin Ekonomisi' kitabımın 28 Şubat'ı da içeren son baskısına geri döndüm…
O kitaptaki akademik saptamaları, darbeleri yaşayan başbakanlar Demirel, Ecevit ve dışişleri bakanları Çağlayangil, Gündüz Ökçün, Hasan Esat Işık ile de uzun röportajlarla sınamıştım.
“Yatırımları belirleyen, başka bir deyişle kalkınma çabasını belirten ‘sabit sermaye yatırımları' oranı ile bu çabayı besleyen kaynakları belirten ‘yurt içi tasarruf oranları' arasındaki fark, ülkenin sosyal sağlığını da bize anında yansıtıyor.
Yurt içi tasarruflarla, sabit sermaye yatırımları arasındaki fark açılmaya başladığı an Türkiye askeri darbelerin sath-ı mailine giriyor” tespitini yapıyordum…
Aslında bu iki oran arasındaki farkın giderek açılması, Ankara'nın dünyadaki gelişmeleri okuyamamasının da bir sonucu olarak ortaya çıkıyordu…
Dünyayı anlamamak, çağın gelişimine direnmek, Türkiye halkının refah ve özgürlük talebini göz ardı etmek, buraları mezralaştırmak, önce ekonomik dengelerdeki bozulmayı, ardından da siyasal krizi getirmekteydi.
***
Amerikan gazetesinin haber analizini ve ürkütücü iddialarını yukarıdaki çerçeveye dayanarak test ettim…
2015 yılı programında, toplam tasarruf-yatırım açığının GSYİH'ye oranının yüzde 5,4 civarında olduğundan söz edilmekteydi…
Bu epeyce yüksek bir rakam.
***
AKP, uzun zamandır sözü edilmeyen darbe söylentilerinin neden yeniden hortlamaya yüz tuttuğunu düşünmeli… Hukukla ekonominin ilişkisini, ekonomik dengelerin neden bozulduğunu iyi kavrayıp önlemlerini ona göre almalı.
Hem anayasaya ‘uyulmayacağı' açıklanıyor, hem de demokrasi ve hukuka ihanet ivme kazanıyor, kısacası dünya ile inatlaşma ve zıtlaşma artmakta… Tabii kan, gözyaşı, acı ve ıstırap da…
Saray korkacağına, bu bela getirecek inattan ve suç işleme eğiliminden vazgeçmeli…
Bu inat, Türkiye'nin başının derde gireceğinin bütün sinyallerini veriyor.
Ama bunca suç işlendikten sonra geri dönmek pek de mümkün olmadığı için sıkıntı gittikçe artıyor, çıkmaz koyulaşıyor…
Yorum Yap