- 1.02.2016 00:00
“Ham alüminyum ilk kez 1825 yılında elde edilmiş. Bu elementin halka tanıtımı ise 1855 yılında 1'inci Paris Dünya Sergisi'nde gerçekleşmiş… Yeryüzünde en bol bulunan element olmasına rağmen alüminyumu arıtmak ve eritmek, elektrik enerjisinin son derece pahalı olmasından dolayı çok masraflı bir işmiş…
Öyle ki o zamanlar alüminyum altından daha değerliymiş... Danimarka Kralı X. Christian görkemini göstermek için kendine ‘alüminyum bir taç' sipariş etmiş…
Şaşaaya her imparatordan biraz daha fazla meraklı olan III. Napoleon ise ‘som altından' da ötede bir özene layık olduğuna inandığı konuklarını alüminyum sofra takımı ile ağırlarmış…
Elektrik enerjisi bollaşıncaya değin alüminyum krallarla, imparatorların tekelinde kalmış.
* * *
Bugünkü uygarlığın simgelerinden biri haline gelen ‘alüminyum kutular' için epeyce beklenmiş…
Önce elektrik üretimi kolaylaşmış. Elektriğin bollaşıp, ucuzlaması alüminyumun şansını artırmış.
1960'lı yıllarda en bol üretilen metaller listesinde ilk sıraya yerleşmiş. Ama ‘kutu' olarak kullanımı biraz daha zahmetli olmuş.
* * *
Bira ve alkolsüz içecek üreticileri ‘ucuz elektrik üretimine' rağmen, önceleri çelikten alüminyuma dönememişler. Çünkü çeliğe oranla maliyet gene de yüksekmiş...
Ama kısa bir süre içinde, alüminyumun çeliğe oranla daha kolay işlenebilir hale gelmesi, konserve kutularının alüminyumdan imal edilmesine imkân vermiş… Alüminyumun metal olarak çelikten daha ‘yumuşak' olması bu değişikliğe yol açmış.
* * *
1962 yılında Reynold Metals şirketi ‘seri üretimi' sağlayacak bir yöntem geliştirmiş… Ama kutunun ağırlığı 350 grammış...
350 gramlık alüminyum kutuların ilk talibi ABD'nin orta batı bölgesindeki Hamms adlı bir bira fabrikası olmuş…
Coca-Cola ile Pepsi ise bu kutuları kullanmaya dört yıl sonra başlamış…
Zamanla alüminyum dışında kutu kalmamış.
* * *
Bununla yetinilmemiş... En hafif ‘alüminyum kutu' peşine düşülmüş…
Kutu imalatındaki metal oranının azaltılmasını amaçlayan ‘araştırmalar' sonunda işe yaramış. Kutunun ağırlığı 18,5 grama düşürülmüş…
Şimdilerde 15 grammış…
* * *
Kutuların ağırlığının giderek azalması, alüminyum fabrikalarının bilgilerini sürekli yenileyecek aşamalı yöntemler geliştirmelerinden kaynaklanmakta…
* * *
Alüminyumu ‘hafifletmeyi' başaran imalatçılar, şimdi de işlemler sırasında kullanılan ‘elektriği' azaltma peşindelermiş…
Bu bilgileri veren ‘Entelektüel Sermaye' adlı kitap, bu gelişmeyi şöyle özetliyor:
‘Kutu eskiden olduğu gibi 350 gram bira alıyor, ama kendi içinde çarpıcı bir değişimle daha az malzeme ve enerji, buna karşılık daha çok beyin bulunuyor.'
* * *
Daha ‘çok beyin', som altından öte zenginlik göstergesi arayan imparatorun sofra takımından zamanla herkesin kullanıp attığı ‘bira ve kola kutusu' üretiyor…
Kol gücünden daha fazla ‘değer' üretir hale geliyor.
İşçilerin ‘sayısı' azalırken, mühendislerin ‘sayısının' çoğalması bu yüzden…
* * *
‘Alüminyumun tarihsel gelişimi' ile işçi sınıfınınki arasında ‘ters bir orantı' var…
Birincisi yaygınlaştıkça, ikincisi azalmış.
* * *
1 Mayıs, geçmişte ‘en yüce değer' olan emeğin bayramıydı. Artık ‘emek' en yüce değer değil…
Çünkü değerin en fazlasını ‘bilgi' üretiyor.
Ağır sanayinin simgesi olan çelik fırınlarında üretilen kutuların tarihten silinmesi, onun yerini alüminyumdan yapılmış kutuların alması, kutuların üretiminde de her zamankinden daha az metal ve elektrik tüketilmesi ve çok daha az işçi kullanılması da bu yüzden…
* * *
Türkiye ise hâlâ Taksim'de ‘1 Mayıs Mitingi' yaptırtmıyor…
Sanayi Devrimi'nin ömrünü tamamlayıp, işçilerin toplumsal iktidarı kaybettikleri yeni bir çağda, X. Christian Danimarka'sı gibiyiz…
* * *
11 yıl önce de böyleydi, bugün de böyle…
Tek fark, neyse ki artık 1 Mayıs tatil.”
***
7 yıl önce yazdığım bir yazı…
Dünya değişiyor ama bazı şeyler bu ülkede hiç değişmiyor…
Yorum Yap