- 26.04.2016 00:00
Cumhuriyetin kuruluş ideolojisi olan Kemalizm, kendi egemenliğini sürdürmek için tehlikeli bulduğu düşünceleri düşman ilan etmişti…
Nilüfer Göle, bu korkuları ‘Kemalizm'in dört fobisi' diye kavramsallaştırmıştı.
Kemalist ideoloji, ‘Liberalleri, Kürtleri, Marksistleri ve İslamcıları' tehlikeli ve düşman gören bir zihniyetle topluma yaklaşageldi.
***
Kemalist devletin dışladığı, tehlikeli bulduğu, hatta düşman kabul ettiği ‘Muhafazakârlar, Kürtler, Liberaller ve Marksistler' de bu tarihsel baskı ve dışlanmanın acısını her zaman fazlasıyla tattılar.
Kemalizm, demokrasiyi ve çoğulculuğu reddeden yapısıyla hep ağır bir şekilde eleştirildi. Zamana ve zemine göre bu demokratik isyan ya güç kazandı ya da korkudan dilsizleşti.
Askeriye kendi iktidarını ve ayrıcalığını da güvenceye alan Kemalist ideolojinin icracısı oldu. Köklü vesayetini oluşturdu.
‘Din, din özgürlüğü, türban' demokratik bir rejimin temel hak ve özgürlüklerinin doğal bir cüzü olarak görülmedi, bir ‘fobiye' dönüştürüldü.
***
Din istismarı, bu yanlışlığı kendi varoluşunun beslenme ambarı yaptı; AKP bunu tepe tepe kullandı ve kullanmaya da devam ediyor.
Ancak, özellikle ilk yıllarda her kesime özgürlük istiyormuş gibi görünmeye de özen gösterdi.
Nitekim on dört yıldır iktidardaki AKP kendi parti programına “Düşünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inşa edilecek, düşünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar birer zenginlik olarak görülecektir” yazdı.
***
İlk başlarda AKP, kendi parti programına ihanet etmedi, hatta onu pusula gibi kullandı.
Ama 2011 yılından sonra ‘tramvaydan' inecek güce ulaştığını sanarak maskesini attı… Siyasal İslamcı bir ahlaksızlığın ve hırsızlığın tırmanışını yaşamaya başladık…
Ve bu kez AKP'nin ‘dört fobisi' devreye girdi…
Dün iktidar olan Kemalizm, bugün dört fobiden biri hâline geldi… ‘Muhafazakâr' olarak nitelenen yaklaşım da kendi iktidarından ‘siyasal İslamcı faşizm' çıkarma gayretine soyundu.
Bu kesimin de dört fobisi; ‘Kürtler, Kemalistler, Liberaller ve Marksistler' olarak belirdi.
İktidarına ‘muhafazakâr-demokrat' tanımlamasıyla başlayıp, güçlendiğini sandıkça ‘siyasal İslamcı faşizme' yelken açan AKP, bugün eskinin düşmanlıklarını devralmış bulunmakta…
***
‘Eziliyoruz, baskı altındayız' diye haklı bir şekilde feryat edenler, iktidarı ele geçirince eskiye rahmet okutmaya başladı.
Düpedüz İslamcı bir faşizm sezonu açıldı.
Din sömürüsü üzerinden hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık ve doğal olarak zorbalık…
Türkiye eskiden kışla üzerinden siyaseti tanıyor, biliyordu… Artık ‘cami üzerinden siyaseti' de dehşetle tanıdı ve aynı baskıcılığın daha çirkinini yaşamaya başladı.
***
Demokrasi, cumhuriyetin demokratikleşmesi, çoğulculuk, özgürlük biraz daha uzaklaşmış gibi…
Ama umutsuzluğa yer yok…
Türkiye siyasal İslamcı faşizmin ne olduğunu da görmüş bulunmakta…
Her mağdurun iktidara geldiğinde despot olmasının sınırına vardık…
Mağduriyet adı altında iktidara gelip zorbalaşmaktan da, mağduriyet ve mağdur yaratan bir rejim anlayışından da köklü ve kalıcı olarak kurtulmanın tek yolu var; gerçek bir demokrasi.
***
Yirmi beş yıl önce, Kemalist Cumhuriyet yerine ‘demokratik cumhuriyet' önerirken ‘mağdur' yaratmayan bir anlayıştan söz etmekteydik…
Dün Kemalizm vardı, bugün ona rahmet okutan siyasal İslam faşizmi…
Ne ki ülke düze çıkıp, köklü bir şekilde kurtulacak ise, bu, demokratik bir cumhuriyet ile olacak…
‘Gecenin en karanlık anı aydınlığa en yakın andır' derler ya, İkinci Cumhuriyet kavramı açısından da durum böyle sayılabilir…
Türkiye, belayı ve tüm zorba baskıları bir gün kesinkes defedecekse, bu, ‘rejimin mutlak demokratikleşmesi' ile olacak.
Yorum Yap