- 8.02.2016 00:00
“Dünya Erkekler Günü olmaması, niye ‘Dünya Kadınlar Günü' diye bir gün olduğunu gizliden açıklar gibi…
Kadın, yaşamın içinde ‘normal' konumuna ulaşmadığı için, ona ‘özel' bir gün uygun görülmüş…
8 Mart'ın temelinde New-Yorklu dokuma işçisi kadınların hak arama savaşı var.
Çalışma saatlerinin kısaltılması ve ücretlerinin yükseltilmesini isteyen binlerce kadın arasında yüz kadarının canından olması gibi trajik bir geçmişi bulunuyor.
Ama o zamanlar tarihler 1857'yi göstermekteydi.
* * *
Amerikalı dokuma işçisi kadınların çilesi, bütün kadınların çilesi olarak süregeldiğinden, 1910 yılında, İkinci Sosyalist Kadınlar Kongresi'nde 8 Mart ‘Emekçi Kadınlar Günü' olarak kabul edilmiş.
1975 yılında ise Birleşmiş Milletler devreye girmiş. Onlar da aynı günü bu kez ‘Dünya Kadınlar Günü' olarak ilan etmiş.
‘Daha insani çalışma koşulları' peşinde koşan kadınların savaşmaya başlamalarından bu yana 141 yıl geçmiş ama kadının konumu hâlâ normale dönmemiş.
‘Özel bir günleri' olmasına hâlâ ihtiyaç duyuluyor.
* * *
8 Mart'lar bir ‘günah' çıkarmaya dönüşüyor. Ama hiçbir şey değişmiyor. Hep ‘Dünya Kadınlar Günü'ne ihtiyaç hissettiren ‘anomali' devam ediyor.
* * *
Etleri dökülmüş bir iskeleti pudralayarak makyajlamayı ‘modernleşme ya da çağdaşlaşma' sanan Türkiye'de de durum sosyal açıdan kezzaplı sayılacak halde…
8 Mart, 1857'de New-Yorklu kırk bin dokuma işçisinin işten atıldığı gün.
Türkiye'de ise bugün bile hâlâ kadınların ‘işi' yok.
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün son rakamlarına göre işgücüne dâhil olmayan 23 milyon insan içinde 12 milyonla ‘ev kadınları' en büyük grubu oluşturuyor.
* * *
Bir de ‘çalışıyor görünüp' de ‘gizli işsiz' olanlar var… Onların durumu daha da vahim…
Gene, Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre tarımda 10 milyon insan çalışıyor. Bunların 5 milyon 750 bini ‘aile yanında ücretsiz işçi…' Kısacası gizli işsiz…
Tarımdaki gizli işsizlerin ise 4 milyonu kadın. Daha doğrusu yarınki kente göçün en büyük kaynağını oluşturacak olan genç kızlar.
‘Modern ve çağdaş' Türkiye, 75 yıllık cumhuriyet tarihinde tarımdaki nüfusun büyüklüğünü azaltamadığı gibi, oradaki gizli işsizliği de bitiremedi.
* * *
Kadına ‘seçme ve seçilme' hakkını ilk veren ülkelerden olmakla övünür dururuz.
Kadının toplumdaki rolü, bu hakkı gerektiği gibi kullanmalarını engellediği sürece, bu ne işe yarar, bunu ise sormayız.
Baksanıza 23 Nisan 1920'den beri yaklaşık sekiz bin kişi milletvekili olmuş. Bunlardan yalnızca 137'si kadınmış.
Toplumda kadınlar nüfusun yarısını oluşturuyor ama Meclis'te çok ufak bir azınlık…
Anlaşılan ‘8 Mart Kadınlar Günü' daha epeyce uzun bir süre kutlanacak…
* * *
Kentli kadınlar ‘üretim biçiminin çağdaş olmaması' halinde toplumun modernleşmeyeceği gerçeğini yeterince benimsemiş değil…
Nüfusun yarısının tarımda çalıştığı, o kesimin çok büyük bir bölümünün de gizli işsiz olduğu bir ülkenin, ‘modernizm ve çağdaşlık' yaratamayacağını görmek istemiyorlar.
Kentlerde ‘yaşam biçiminin' çağdaşmış gibi görünmesi onlara yetiyor…
* * *
Çağdaşlık ve modernizmi üretmeyen bir ‘altyapı' ile yeryüzünün en gelişmiş ülkesiymiş gibi davranmaya kalkınca, ortaya toplumsal gariplikler çıkıyor.
Bugün, 8 Mart Kadınlar Günü idi…
Hâlâ bir ‘Kadınlar Günü'ne ihtiyaç duyulması, herkes için ayıp sayılmalı…”
***
Ayıp sayılması gereken bir ikinci şey daha…
18 yıl önce yazdığım bu yazının dün sabah yazılmış gibi durması…
Yorum Yap