- 14.07.2011 00:00
Dün bir, bugün iki...
Güvenoyunu henüz alan 61. Hükümet, geçen günkü benim de çok olumlu bulduğum hükümet programının hemen başlangıcında, sadece AB Bakanlığı’nı kurmakla kalmıyor, Türkiye için hayati bir teknik reçete olan AB süreci için şu umut dolu sözü veriyor:
“Avrupa Birliği standartlarına uyum konusundaki çalışmalarımıza samimi olarak devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de sürdüreceğimiz reformlar, ekonomik gelişme ve aktif dış politikanın Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerini olması gereken noktaya taşıyacağına inanıyoruz.
Zaman ülkemizin lehine işleyecektir.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecine verdiğimiz önemin bir gereği olarak, Avrupa Birliği Bakanlığını kurmuş bulunuyoruz. Bu yeni kurumsal yapı içerisinde Meclisimizin de hayati katkılarıyla reformlarımızı sürdüreceğiz.”
***
Avrupa Bakanlığı’nın ilk yabancı ziyaretçisi de yeni bir başlangıç yapmak ve Türkiye’ye verdikleri önemi de göstermek için Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle oluyor...
Ama gel gör ki kendisini ne ‘2008 yılı AB yılı olacaktır’ diyen Cumhurbaşkanı, ne de bir kaç gün önce ‘AB kararlılığını’ vurgulayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kabul etmiyor...
Yetmezmiş gibi, Stefan Füle, Egemen Bağış ortak basın toplantısı yaparken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu AB’ye rest çekiyor...
Söyledikleri kelimesi kelimesine şöyle:
“Eğer bu olmazsa, Kıbrıs Rum tarafı bu müzakereleri geciktirerek gelecek sene 2012 Temmuzunda tek taraflı olarak dönem başkanlığını alırsa bu sadece Ada’da bir çözümsüzlük anlamına gelmez aynı zamanda Türkiye ile AB ilişkilerinin tıkanıklığın ötesinde donma noktası anlamına gelir.”
***
Neyse ki Davutoğlu’nun bu açıklaması, AB Bakanı Egemen Bağış tarafından anında yumuşatılıyor...
Füle’yi ağırlayan Bağış, daha sonra CNN Türk’te yaptığı açıklamada, Davutoğlu’nun sözlerini hızlıca tashih ediyor:
“Ahmet Bey’in söylemek istediği, AB’nin dönem başkanlığı ile ilişkilerimiz donar. Ama komisyonla ilişkilerimizi çok da etkilemez bu.”
Bağış’a göre, Rum Kesimi ancak AB üyelik müzakere fasıllarının açılmasını engelleyebilir:
“Belçika dönem başkanlığı sırasında da Macaristan dönem başkanlığı sırasında da müzakere faslı açılamadı. Rum Kesimi de, en kötü fasıl açılmasını engellemeye çalışıyor...”
***
Dün, tüm gün AB ile olup biteni adım adım, saniye saniye izledim ve şaştım kaldım...
AB Bakanlığı’nın kurulmasını çok olumlu buluyorum, çünkü Türkiye için en hayati toplumsal proje olan AB sürecine Dışişleri Bakanlığı dün Davutoğlu’nun beyanlarından da anlaşılacağı gibi hala bir ‘dış politika’ meselesi gibi bakıyor...
Hâlbuki AB süreci bir dış politika meselesi değil, bir büyük toplumsal dönüşüm projesi...
Ayrıca...
‘AB süreci donar’ ise bundan kim kaybeder? Mesela gıda güvenliği hemen çözülür, yiyip içtiklerimize hijyen mi gelir, daha az mı kadın öldürürüz?
Türkiye insanının çok yararına olan bir reform sürecini, yanlış bir Kıbrıs siyasetinde ısrarcı olma pahasına, 72 milyonun geleceğini karartma restinin anlamı nedir?
Veya...
AB sürecini AB Bakanlığı götürecek ise, Dışişleri Bakanı’nın eskisi gibi bu süreci dış politika gibi okumaya devam etmesinin anlamı nedir?
AB Bakanı Bağış, Füle ile görüşürken, Davutoğlu’nun rest çeken üslubunun anlamı nedir? AB Bakanı kim? Bağış mı, Davutoğlu mu?
***
Bunlardan da geçtim...
Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, dünkü hükümet tarafının kakafonik tavırları arasında en çok üstünde durduğum Füle’nin ‘reformların sürekliliğinin önemine vurgu yapması’ oldu.
Ben reform sürecini ‘AB 2010 İlerleme Raporu’ndan izliyorum ve hiçbir şey yapılmadığını çok net görüyorum...
Zaten o nedenle, yeni hükümet programı beni heyecanlandırdı ve Başbakan Erdoğan’ın “Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecine verdiğimiz önemin bir gereği olarak, Avrupa Birliği Bakanlığını kurmuş bulunuyoruz. Bu yeni kurumsal yapı içerisinde Meclisimizin de hayati katkılarıyla reformlarımızı sürdüreceğiz” demesine umutlandım...
Bir de müzakere sürecinin ruhuyla da bağdaşmayan posta koymaya yönelik hırçın siyasi söylemi bir yana bırakıp reformların gereğini yapsak, harika olacak...
Ama bunlar için öncelikle Ankara AB Bakanı’nın kim olduğuna karar vermeli, Bağış mı, Davutoğlu mu?
Yorum Yap