- 18.07.2018 00:00
Editör: Kocaeli’de iki dönem BDP İl Başkanlığı yapan, TBKP kurucu il başkanı ve Tustav mütevelli üyesi Mehmet Ali Alçınkaya, Kandıra cezaevinde yaklaşık 4,5 ay tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz Haziran ayında hakim karşısına çıktığı ilk celsede serbest bırakıldı.
Arkadaşımız Alçınkaya, mehkemeye verdiği savunmasında Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu durumun bir özetini yaptı...
İŞTE O SAVUNMASI
Sayın Başkan
Sayın Üyeler
Savunmamı ana dilimden yazılı olarak vermek isterdim. Savunmamı, kardeş dilim olan
Türkçe yazılı olarak vereceğim. Savunmamı özetlemeden önce bir hususa değinmek istiyorum. Savunmamı kendi ana dilim olan Kürtçe ile yapmak isterdim ama devletin yüz
yıla yakındır uyguladığı asimilasyonist politikalar ve de oto asimilasyondan dolayı ana dilime hâkim değilim. Bu durum benim eksikliğim, devletin ayıbıdır. Bundan dolayı halkımdan özür diliyorum, devletin asimilasyonist politikalarını da kınıyorum.
Sayın Başkan
Sayın Üyeler
Açıktır ki bu dava herhangi bir dava değildir. Daha çok konjonktürel durumun etkisiyle demokratik eğilimler, hukuki yapılar, sivil toplum örgütleri hedef alınarak, toplumsal muhalefetin sesi kısılmaya, baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Üyesi bulunduğum Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)’nin Eş Genel Başkanları, Merkez Yöneticileri, İl ve İlçe Eş Başkanları, Yöneticileri, Üyeleri tutuklanmışlardır. Partili Belediye
Eş Başkanlarımız, Belediye Meclisi Üyelerimiz, İl Genel Meclisi Başkan ve Üyelerimiz de tutuklanmışlardır. Yerlerine “KAYYUM” atanmıştır.
TBMM’de üçüncü büyük parti olan HDP’nin Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmış, içinde HDP Eş Genel Başkanlarımızın da bulunduğu yüzlerce kişi ve milletvekilleri cezaevlerine konularak milletvekillikleri düşürülmüştür. Şu anda HDP’nin eski Eş Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Sayın Selahattin Demirtaş, hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulmaktadır. Demokratik siyaset alanında 10.000 (onbin) kişi tutuklanıp cezaevlerine konmuşlardır.
Bilim insanları, aydınlar, hukukçular, gazeteci, sendikacı, öğretmen, STÖ mensubu, yüzbinlere varan devlet memuru ya uzaklaştırılmış ya tutuklanmış ya da ceza tehdidi altındadır.
Gazeteler, Dergiler, Dernekler, Kültür Kurumları, STÖ’ler, Radyo-TV kanallarının faaliyetleri
ya durdurulmuş veya kapatılmış durumdadır.
Yaşanan ekonomik krizden işçi-işveren, esnaf, köylü, memur, emekli herkes olumsuz etkilenmektedir.
Dış politikada ise; ülke ciddi sarsıntılar geçiriyor. Dünya’da, Ortadoğu’da güvenilirliğimizi kaybettik, yalnızlaştık. Ortadoğu’da oluşan yeni dengelerde; Kürt halkının beraber yaşadığı diğer halkların eşitlik-özgürlük-adalet arayışlarına karşı tutum takındık. Onların bölgede statü arayışlarını engellemek için savaş dâhil, elimizden gelen her kötülüğü yapıyoruz. Bu durum, iç politikada daha fazla baskı, daha çok adaletsizlik getiriyor.
Sayın Başkan
Sayın Üyeler
Usul yönünden; Dosyamda da anlaşıldığı üzere, iddia makamına ait 2018/4300 soruşturma sayılı İddianame, şahsım yönünden kabul edilmemiş ve iade edilmiştir. Belli ki, bir sanığın cezalandırılması için gerekli olan deliller yönünden, getirilen delillerin şüpheye yer vermeyecek şekilde bir kesinlik içinde olması gerekir. Ayrıca suç niteliğinin belirlenmesi bakımından kesin ve açık ispata dayanması gerekir.
Oysa görüyoruz ki, bu Dosyada hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Örneğin resmi tatil olan 1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’ne katılmayı suç konusu yapmaktadır.
Yine iddia makamı, 2015-2017 yılları arasında sosyal medyayı kullanarak; örgüt talimatları doğrultusunda “eylem ve faaliyetleri uygulama aşamasına” getirdiğimi, “bu uygulamalarda görev aldığımı ya da görev veren konumda” olduğumu iddia etmektedir. Bu iddialar tamamen gerçek dışıdır.
Şimdi bu Dosyada Yargıtay’ın yaptığı tanıma uygun bir bilgi, belge, belirti var mıdır? Eğer kastedilen örgüt, DBP ya da HDP ise bunlar yasalara göre kurulmuş, Program ve Tüzüğü Anayasa ve Yargıtay denetiminden geçmiş yasal demokratik partilerdir.
Yine bir iddia olan Açlık Grevi ve Tecrit Eylemi’ne katılmak; açlık grevine ve tecrit ile ilgili eylemlere katılmak bir protesto eylemi olur ki; mahkemeye yazılı olarak sunacağım Savunmamda da belirttiğim Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarına göre fikir özgürlüğü kapsamındadır. Ne suç, ne de suç delili olarak kabul edilmemektedir. Kaldı ki benim bu tür etkinliklere katıldığım yönünde ne bir beyan, ne belirti, ne de somut bir gösterge mevcut değildir.
Yine bir iddia olan Rıfat Horoz ile ilgili düzenlenen anma eylemi; doğrusu böyle bir eylem ve etkinliğin yapıldığını bilmiyorum. Savcılık ifademde de belirtmiştim.
Yine bir başka iddia, evimde yapılan aramada el konulan kitaplarım suç ve suç delili sayılmaktadır. Ben kendi çapımda dünya ve ülke sorunlarına karşı duyarlı bir insanım. Çok farklı görüş ve düşünceler ortaya koyan kitap, dergi ve broşür okuma hakkına sahibim. Bunlardan birer adedinin kitaplığımda bulunması suç değildir. (Haklarında toplatma kararları olsa dahi.)
Bu nedenle; bunları suç ve suç delili kabul etmek doğru değildir. Kaldı ki ben kendimi bilirim, bunların hiç birisi suç içerikli değil. Dijital malzeme dahi suç konusu edilemez.
Sonuç olarak; demokrasiye, özgürlüklere, insan haklarına ve barışa inanıyorum. Duyarlılıklarım arasında siyaset de yaparım. İnanıyorum ki siyasetin varoluş nedeni özgürlüktür, özgürlüğün varoluş nedeni ise bir arada yaşamak iradesini gösterebilmektir.
Sonuç ve istem: Belirttiğim nedenlerle BERAATİME karar verilmesini arz ve talep ederim.
19.06.2018 & Mehmet Alçınkaya
DEVAM EDECEK...
Yorum Yap