Tüm keşiflerimizin sonucu...

  • 5.08.2012 00:00

 Herman Hesse çoğumuzun gençlik danışmanı gibiydi. Elle dokunarak hayatı tanıma evresinden, düşünerek okuyarak ve tabii deneyerek anlama evresine geçmiştik. Bu tamamlandığında hayatın içine girecektik ve süreç tamamlanacaktı. Çok iştahlıydık doğrusu...


Siddhartha
’yı okurken, daha doğrusu sayısız kez kana kana içerken, o cümleye her geldiğimde uzun bir ara verdiğimi hatırlıyorum. Sonra aklımda kaldı hep o cümle.

Siddhartha ve yakın arkadaşı Govinda, yollarını çok gençken ayırmışlardı. İkisi de gerçeği bulmaya adayacaklardı hayatlarını. Nam-ı diğer Nirvana dedikleri şey...

Yıllar geçmiş, ikisi de birbirlerini görmeden yaşlanmışlardı. Siddhartha bir gün bir nehir kıyısına geldi. Karşıya geçmek için yaşlı bir kayıkçının yardımına ihtiyacı vardı. Kayığa bindi ve yaşıtı adamla nehir üzerine konuşmaya başladılar. Yok, Herakleitos’unki kadar sert bir nehir değildi bu. Onlar da aynı nehirde iki kez yıkanılmayacağını biliyorlardı şüphesiz. Ama daha çok, nehrin ruhuyla ilgiliydiler, zamanla ilişkisini, zamansızlık üzerine kurmuşlardı. Doğanın mükemmel uyumu. Doğanın içinden seslenen varoluş ve insanın kendisine dair her şeyi bulabilmesi için oraya buraya serpiştirilmiş, bulunmaya istekli, iyi niyetli, dost sırlar. Harikulade bir evren.

Bakmak ve görmek yeterdi.

Siddhartha, bir insanın hiç değişmeyen ve hiç yaşlanmayan tek yerinden, gözlerinden tanıdı arkadaşını. Konuştukları da çok tanıdık gelmişti, ama bakışlar ve gözler hiç yanıltmazdı insanı, dikkatle bakan, görmeyi bilen bir insanı hele. Hasretle kucaklaştılar.

Govinda, Siddhartha’nın gözlerindeki huzuru fark etmişti çoktan. “Anlıyorum ki, bulmuşsun Siddhartha” dedi. “Ama ben, hâlâ arıyorum dostum.”

O sihirli cümleye gelmiştik. Siddhartha, arkadaşına gözlerinin içi gülerek, şefkatle baktı. “Biliyorum”dedi. “Aramışsın, o kadar aramışsın ki, bulmaya vaktin olmamış.”

Aradığımız şeyler onları bulduğumuzda şaşırtır bizi. Çünkü bulduklarımızın, hayatımız boyunca yanı başımızda olduklarını fark ederiz. Zaten bulmamızı sağlayan da bu fark ediştir. Aradıklarımız, zaman uzadıkça, akşam güneşinin gölgeleri esnetmesi gibi, gözümüzde büyüdükçe büyür. Onlara layık olamadığımızı, bu nedenle de ulaşamayacağımızı düşünürüz.

“Yeni” hiçbir şey vaat etmiyor bu yolculuk. “Yeni” olan sadece kişinin kendisine bakışı ve bu müthiş bir şey. Kendisiyle ilk kez karşılaşması insanın. Sevgi ve gururla kendisine bakması. Yoksa Govinda gibi, arayış bilinçli bir şekilde amacını dışlayacaktır. Aramak bulmanın yerine geçer. Çünkü kendimizle hesabımızı görmemiş ve bulacaklarımızdan korkar hâldeyizdir. Çok korkarız bundan. Çünkü o buluşa yüklediğimiz aşkın anlamlar bize aynı anda büyük bir tehdittir. Ya amaç gerçekleştiğinde yine aynı kişi olacaksak? Ya yine mutsuz olmaya devam edeceksek gibi bir sürü kuruntu, bulmaktan alıkoyar bizi. Kendimizi “bulmayı isteyen kişi” olarak tutmak için arama süresini esnetir dururuz. Arayıp da bulamamak, bulup da hüsrana uğramaya yeğdir.

Kendimizle karşılaşmanın sorumluluğunu almaktan korkarız.

Ama risk almadan hiçbir şeye ulaşmak mümkün değil. Gemiler, evet limanlarda daha güvenlidir, ama gemilerin varoluş amacı uçsuz bucaksız denizlere açılmaktır. Biz genelde limanlarda açık deniz hayalleri kuran gemiler olarak kalmaya eğilimliyiz. Bunun adını yolculuk koymaya.

Hayır, öngördüğümüz gibi olmayacak hiçbir şey. Bu da müthiş. Önce dünyayı sonra çevremizdeki insanları değiştirme sevdasından vazgeçiyoruz. Bu bize enerji tasarrufu sağlayacak. Buradan gelen enerji ve merakla içinize bakacaksınız. Genellikle gördüğünüz şey hoşunuza gitmez. Dağınık bir evle karşılaşacaksınız. İhmal edilmiş, ama her sütunundan değerli ve sağlam olduğu gözüken bir yapı.

Tabii ki, o evi düzenlemeden mesela hiç âşık olamayacağınızı bilmiyordunuz. Dağınık eve misafir gelmez, hem ayıptır, çağrılmaz. Yani, aslında aşkı, dostları, kendinizi ihmal ettiğiniz için bulamadınız, siz hazır olmadığınızda, kâinat, enerji, kader veya tanrı, adına ne diyorsanız, size bunları sağlamaz. Sizin iyiliğiniz içindir bu. Boşa harcarsınız çünkü. Sizin için saklar o değerli şeyleri. Sizden sizi keşfetmenizi, ne kadar değerli ve biricik olduğunuzu hâsılı, kendinizi sevmenizi bekler.

Bu olduğunda, hep yanınızda olan bir sürü şeyi fark etmeye başlarsınız. Mucize dediğiniz şey biraz da budur.

Bir insanın kendisine açtığı savaşı bitirmesiyle başlar her şey. Benim kendi yolculuğumda, bugüne kadar keşfettiğim gerçek budur. İyi haber ise, bundan kaçış yoktur...


“We shall not cease from exploration/ And the end of all our exploring/ Will be to arrive where we started/ And know the place for the first time”
 diyor T.S. Eliot...


“Keşfetmekten kaçınmayacağız/ ve bütün keşiflerimizin sonucu/ başladığımız yere varmak olacak/ ve bilmek o yeri, ilk defa...”


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums