Aşkın halleri, erkeklere ve kadınlara...

  • 15.07.2012 00:00

 Nasıl olup da, bu kadar güzel bir kadının bu pespaye adama âşık olduğunu anlayamıyordu hiç. Zengin ve yakışıklıydı, havalıydı, kendine güveni tamdı. Ama kendisini reddeden kadın, bu alımlı ve özel kadın, kendi emrinde çalışan, şirketteki oda arkadaşının dışında kimsenin tanımadığı silik bu adama âşık olmuştu. Bu tüm fizik yasalarına, akla ve dünyaya aykırıydı. Aklını günlerdir bu düşünce işgal etmişti. Nasıl olup da, bu alımlı, zeki ve özel kadın bu partal giyimli adama âşık olmuştu?

Akşam yemeğe çıkarttı adamı. Onu yakından tanımaya, elde edemediği kadının bu adamda bulduğu şeyin sırrını çözmeye çalışacaktı. Adam da, patronunun bu ani ilgisinden kuşkulanmamış değildi. Göründüğünden daha zekiydi. Ama patronuna hayır diyememişti. Önemli bir ayrıntı daha; o iyi bir insandı. Bazı insanlar iyidir. Bazıları ise kötü. Bu böyledir. Neden, niçin öyledir, pek bilemezsiniz. İyi insanlar vardır. İyilik olsun isterler. İyiliğe doğal bir akışları vardır. Bazıları da kötüdür. Kötüdür ve kötülüğe eğilimleri hayatlarının bir parçasıdır. Ama bu adam, iyi bir adamdı.

Gece içkiyle gittikçe ağırlaşmış, sohbet sohbeti açmıştı. Patron adamı tanıdıkça, aslında ne kadar doğal bir espri yeteneği olduğunu fark etmişti önce. İnsanı güldürüyor, ama bunu öyle doğal yapıyordu ki, sadece güldüğünden değil, zorlamasızlığın masumiyetiyle bezenip, pastanın çileği gibi, mükemmel bir ruh durumunda buluyordu insan kendini. Partal giyimine, kendine güvensiz hallerine ve utangaçlığına bakıldığında hemen çöp tenekesine atılan bu tür insanların çamura düşmüş birer değerli taş olduğunu görmek, adamı paslı bir teneke gibi hissettiriyordu. Üstelik onu teneke gibi hissettiren şeyde, bu zavallının hiçbir payı yoktu. Patron buna daha da içerleniyordu.

Ama merakı hâlâ tatmin olmuş değildi. Bir kadın, kendisini güldürdüğü için bir adama ne kadar âşık kalabilirdi ki? Bu ona göre bir insanı en fazla birkaç gün tatmin eder, sonra gerçeklere dönmez miydi? O nedenle geceyi uzatıyordu. Onun biraz daha sarhoş olmasını ve âşık olduğu kadınla yaşadıklarını kendisine kendiliğinden anlatmasını umuyordu. O zaman belki bu ilişkinin sırrını çözebilirdi.

Daha fazla dayanamayıp, bara geçtikten hemen sonra ona kafasındaki soruyu sordu:

“Ona neden âşıksın?”

Bu soruyu kendisine sorsalar hemen cevap veremezdi. “Güzel bir kadın” demek yeterli değildi. Hatta şu an dahi, bu kadını neden arzuladığını bilmiyordu. Tereddüt etti kendi sorusundan. Bu tereddüdü, karşısında omuzları düşmüş halde oturan zavallı adamda da görmek istedi. Ama olmadı. Birkaç saniye sonra, sanki hayatı boyunca bu ana hazırlanmış, bu sorunun sorulmasını yıllardır bekliyormuşçasına sakin bir şekilde cevapladı. Cevabı verirken gözleri parlıyordu:

“Çünkü o, benim en iyi karakterimi ortaya çıkartıyor...”

“Çünkü o, benim en iyi karakterimi ortaya çıkartıyor...”

“Çünkü o, benim en iyi karakterimi ortaya çıkartıyor...”

Yüzlerce kez tekrarlandı bu cevap beyninin içinde; oradan ruhuna sızdı ve bir bıçak gibi saplandı yüreğine. Kıskançlık ve öfkeye dönüştü kalp acısı. Böyle bir cümle için tüm servetini feda edebilirdi. Hayır, cümlenin kendisi için değil tabii. Bu cümleyi yüreğinde duyumsayıp, onu söyleyebilecek bir insan olabilmek için... Masaya kibir ve öfkeyle vurdu. Bütün bar onlara baktı. Adam da sakince ona bakıyordu. Sanki aklından geçen her şeyi, onun neden kızdığını biliyor gibiydi. Gözlerinde dostluk vardı; “Seni anlıyorum, istersen sen de yapabilirsin” der gibi... Bu onu daha da öfkelendiriyordu. Bir kez daha vurdu bar masasına.

“Lanet olsun! Gitmiş bir şair bulmuş!” Adam şair değildi. Bu önemli de değildi. O bir muhasebeciydi. Ayakkabıcı veya bir borsacı da olsa fark etmeyecekti. Hikâye böyle yaşanacaktı yine.

Patronun hayatına belki yüzlerce kadın girmiş çıkmıştı ama kadınları hâlâ tanımıyordu. Aslında erkekleri de tanımıyordu. Aşkın mümkün olup olmadığını bile düşünmemişti hiç. Çıplak bedenler, mıknatıslı o hacıyatmazlar gibi, değip değip uzaklaşmışlardı birbirlerinden. Halbuki, aşk önce zaman mevhumu yitirildiğinde belirirdi, o bunu bilmezdi.

Aşk, iki kişinin birlikte uzun zaman hiç konuşmadan oturup, birbirlerine batmadıklarında ortaya çıkardı. Bedeninizin doğal bir uzantısı gibi, ruhunuzun bir parçası gibi, kolunuzdan, saçınızdan sıkılmadığınız gibi...

Adam bu kutsal cümleyi, hissettiğini dolaysız bir şekilde dışarı vurarak elde etmişti, bir şair olduğundan değil. O kadın, kendini ona âşık eden kadın, ona bu hissi veriyordu. Daha çirkin, daha fakir olsaydı da o, bu ona yetecekti.

Aşkın çok karmaşık bir yapısı vardı muhakkak. Ama onun için önemli olanı bu cümleyle özetlemişti işte. Yüksek olasılıkla, kadına sorulduğunda da buna benzer bir cümle dökülecekti ağzından. Aşk, sağlamasını ötekinde yapar.

Sizde en iyi karakteri ortaya çıkaran kişi.

Ona dikkat edin.

Ona âşık olabilirsiniz.

mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • Onur Dinçer
    Onur Dinçer
    12.05.2013 04:48

    Bir de şu var: kendisine Türk diyenler ne kadar Türk? Genetik gösteriyor ki onlarda Türk geni çok sınırlı.

  • Hrac Madooglu
    Hrac Madooglu
    11.05.2013 21:49

    Turkum demekle, Turk olmakla kurtulacaksak bu kabustan olalim kurtulalim. Ama o kadar basit degil. Bu sefer de donme derler. Donme olmak Ermeni, Yahudi, Laz, vs olmaktan da beter. ikidebir bir kafatasi avcisi cikip gizli Ermenilerden, Sabetayci seytanlardan, Rum kirmalarindan bahsediyor bu ulkede. istedigin kadar "ben Turkum" de, pacani siyiramazsin.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums