Kürtçe, ÖYM’ler ve ortak demokrasi talebi

  • 14.06.2012 00:00

 Özel Yetkili Mahkemeler’i düzenleyen 250, 251 ve 252. Maddelere yönelik düzenleme hazırlıkları ve bunun etrafında dönen tartışma bir süredir gündemi esir almış vaziyette. Keşke diyorum, Terörle Mücadele Yasası 2005 yılında yasalaşırken de aynı gürültü kopsaydı. O dönem bu mayın gibi yasa askerlerin baskısıyla Meclis’ten geçerken, Kürtlere ve Gülen Hareketi’ne karşı kullanılacağı varsayılıyordu. Erzincan’da denendiği üzere Gülen Hareketi üzerinde kullanıldı da. Kürtlere yönelik ise hâlâ kullanılıyor. Son olarak Van Belediye Başkanı Bekir Kaya gözaltına alındı. BDP’li belediye başkanlarının neredeyse tamamına yakını tutuklu vaziyette. Hangisinin gerçek suçlu, hangisinin TMK’nın mağduru olduğunu bilemiyoruz. Aysel Tuğluk’un aldığı 14 senelik hapis cezası ise bardağı taşıran damla oldu. Zaman gazetesi bu haksızlığa en geniş yer veren gazete olarak öne çıktı. Yine Gülen Hareketi uzunca bir süredir anadil hakkını savunuyor. Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Anayasa Komisyonu’na verdiği taslak metinde yer aldı anadil hakkı.

Özel Yetkili Mahkemeler konusunda ise hükümet içinde iki farklı görüş ve çatlak olduğu artık gizlenemiyor. Demek ki, konuyu bir hükümet-Cemaat gerginliği üzerinden okumak çok da yeterli değil artık. Siyasi ve toplumsal kesimleri ittifak veya çatışma hâlinde bütüncül görmeyi ima eden kategorik bakışların çok daha ötesine geçmiş durumda Türkiye. Bence bu durum olumlu anlamda demokratik bir eğilimi gösteriyor.

Öte yandan eksik ve sorunlu da olsa devlet Kürtçeyi okullarda seçmeli olarak öğretme pozisyonuna geçiyor. Toplumun ulaştığı bilinç durumunda bu kimseyi tatmin etmese de, halkın arkasından tıknefes gelen devlet için önemli bir kırılma. Bunu ne bir devrim gibi abartmak doğru, ne de BDP’li Gültan Kışanak’ın dediği üzere “asimilasyon politikası” olarak damgalamak. AK Parti her zaman tereyağından kıl çekmek isteyen pragmatik bir parti oldu. Sürekli hesap içinde davrandı, ancak vesayet kendi öz varlığına tehdit olduğu zamanlarda reformcu kimlik giyindi. AK Parti’yi buradan sürekli eleştirmek mümkün. Ama tam da bu kırılganlığının, ne kadar büyük bir imkân olduğu hiç fark edilmedi. AK Parti, üzerinde kurulan kamuoyu baskısına karşı duyarlı. O zaman Kürtler, Müslümanlar, solcular vesaire, neden daha faal siyasetle toplumu arkalarına alarak hükümetin üzerine gitmezler ve sürekli partinin ideal hâle gelmesini, istenenleri ve ideali kendiliğinden yapmasını beklerler, anlamak zor. Bu mümkün mü, hiç olmuş mu?

Anadil konusunda da baştan istemezükçü veya küçümseyici tavır içinde olmak yerine, bunun toplum için küçük, eski devlet için büyük bir adım olduğunu unutmadan, açılan çatlağı büyütmek, bu imkânı istenen düzeye getirmek muhalefetin, sivil toplumun görevi olmalı. Aynı şekilde Aysel Tuğluk’a verilen ceza gibi haksızlıklar karşısında tüm kesimler seslerini yükseltmeli ki, Kürt sorunu kutuplaşmanın, derin devletin istismar ettiği bir enstrüman olmaktan çıksın, toplumun ortak meselesi hâline gelsin. Çözüm iradesi siyaseti bunaltsın. Bu, CHP’nin yeni Kürt tavrını da çarklardan koruyacak, MHP’yi de hareketsiz bırakarak değişime zorlayacaktır.

Hâlâ alışamadığımız bir şey var ve bu nedenle güç israfı yaşıyoruz. Darbeler dönemi kapanmış olmasa da, büyük hasar aldı. Artık siyaset kendi normal dinamiğine oturuyor. O dinamiğin dinamosu ise halktır. Toplumun varsayılandan çok daha büyük bir etkisi var artık siyasetin üzerinde. CHP’deki kıpırdanma nasıl mümkün oldu zannediyorsunuz? Sadece kaset komplosu “yeni” CHP’yi anlamak için yeterli mi? Halkın taleplerini doğru okuyup, barış dilini bırakmadan AK Parti üzerinde baskı kurumalı. Bu sivil toplum için de geçerli. Medya ise herhalde en son bu arınmadan payını alacak.

Özel Mahkemeler konusunda yaşanan sıkıntı, işte bu baskının hükümet üzerinde kurulmuş olması nedeniyle yaşanıyor ve olumlu. Halkın büyük çoğunluğu darbelerin, derin devletin tarih olmadığını düşünüyor ve yaşanan yüzleşmeden memnun. O nedenle ÖYM’lerin kaldırılması ihtimalini tedirginlikle karşılıyor. Zaten AİHM’den de ÖYM’ler konusunda bir talep yok. Ama öte yandan 10 yıl gibi gayrı insani tutukluluk ve gözaltı süreleri, savunmanın soruşturma dosyasına erişememesi gibi olumsuzluklar ve savcıların keyfî uygulamaları da sürsün istenmiyor. Asıl sorunu yaratan TMK’nın hükümetin gündeminde olmaması tepki çekiyor. Üstelik üstünlerin hukukuna son veren savcıların herkese dokunabilme yetkisinin tersyüz edilmek istenmesi, yani yargılamaların başbakan, bakan ve valilerin iznine tabi kılınması tek bir AK Parti’li seçmenin isteyebileceği bir şey değil. Hele hele kamu yararı istisnası olmadan, Avrupa Konseyi’nin talebine ters olarak ses kayıtlarının suç içerse bile yayımlanmasına getirilecek beş yıllık ceza ve gazetecilerin ertelenen cezaların tümünden mesul olması, açık bir sansür koyma.

Yaşanan aslında normalleşmenin belirtileri. Bu ülkede yarın da hep birlikte yaşayacağız. Türk, Kürt, Müslüman, solcu, kemalist, yan yana olacağız. O nedenle ortak bir demokrasi talebi yaratıp arkasında durmak herkesin çıkarına olmalı.


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums