İyileşmek için...

  • 23.04.2012 00:00

 Yine 24 Nisan geldi. Tersi mi olması gerekir, bu konudaki psikolojinin izlediği bir şablon var mıdır bilinmez ama, Ermenilerin 1915’te başına gelen Büyük Felaket ve –Ermeniler için belki de 1915’in kendisinden çok daha yıkıcı olan– inkârı hakkında, insanın avucuna alıp sıktığı kuru kum taneleri gibi tükeniyor sanki sözlerim. Belki de bunun nedeni inkârın ve saygısızlığın neden olduğu bıkkıntı değildir sadece, belki de bu iyi bir şeydir, belki de artık bu yükü Türklerin, Kürtlerin bizim sırtımızdan alması gerekiyordur, bilemem. Bu yazıyı sadece sorumluluk duygum nedeniyle yazacaktım. Bu 24 nisanda, salı günü, Taksim’de, 19:15’te, 24 Nisan kurbanları için bir sessiz anma var çünkü.


Çağrı ilanında yer alan nar, yaşamı, bereketi, biraradalığı temsil ediyor. Resme iliştirilen “Bazı yaralar zamanla iyileşmez” sözünü ise, “Yas başlamadan, acı paylaşılmadan iyileşmez” olarak tashih etmek gerekir.
 Ermeniler ve Türkler bu acıyı iyileştirecekler, iyileşecekler, benim buna inancım tam. Sözlerimin bitiyor olması da, belki bu iyileşmeye yönelik sabırsızlığımdandır, kimbilir?

Biz bu acıyı ilk defa birlikte anmıyoruz üstelik. 1915’ten da inkâr dönemi açılana kadarki kısa bir dönemde 24 Nisan’ı birlikte anıyorduk. Çok sözüm olmadığı için, 2010 yılında bu konuyla ilgili yazdığım bir yazının özetini tekrar yayımlıyorum.

***


İlk 24 Nisan anıtı İstanbul’da açılmıştı

Huşartsan Ermenice bir kelime. Manası, abide, anıt demek.

Geçen gün gazetede çalışırken kalınca bir kargo paket geldi önüme. Açtım. İçinden sevgili Ragıp Zarakolu’nun bin bir dava ve bin bir zorlukla ayakta tuttuğu Belge Yayınevi’nden yayımlanmış bir kitap çıktı.

Teotig’in (Teodoros Lapcinciyan) hazırladığı 24 Nisan 1915 kurbanlarını anmak üzere 1919’da İstanbul’da kurulan yas komisyonunun tertiplediği törenleri konu alan bir almanaktı bu.

Hrant Dink için de çok önemli bir kitaptı Huşartsan. Kitabın başına gelenler Dan Brown’un kurgularını aratmayacak bir gizeme sahipti. 12 Nisan 1919’da İstanbul’da basılan kitabın kopyaları, esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolmuştu. 1920’lerden sonra, herkesin lanetlediği bir vaka olan İttihatçıların Osmanlı vatandaşı Ermenilere karşı işledikleri bu büyük insanlık suçu Osmanlı’ya yapılan reddi mirastaki birkaç istisnadan birisi olmuştu.

(...)

Kitabın kapağında yer alan ve bugün Divan Oteli, İstanbul Radyosu ve Harbiye Orduevi’ni içine alan alanda 1915 kurbanlarına adanan 24 Nisan Anıtı da, esrarengiz bir biçimde yok edilmişti. “Tarihçi Pamukciyan, bu anıtın kaidelerini Harbiye Orduevi’nin bahçesinde gördüğünden bahseder” diyor Zarakolu kitabın önsözünde...

İşte kapağında o anıtın da resminin bulunduğu o kıymetli nüsha bir kitap sevdalısı tarafından Hrant Dink’e getirilmişti. Zarakolu, “Sanki dünyanın en büyük hazinesi kendisine verilmiş gibi hissetmişti Hrant” diyor.

Nasıl öyle hissetmesin?

Büyük Felaket’in ilk şeytani hamlesinin yapıldığı bu şehirde, Ermeniler 1919 yılında kayıpları için bir anıt dikmiş, ayin-i ruhaniler tertip etmiş ve Müslüman komşularıyla birlikte acıları için yas tutmuşlardı. Geçmişin acılarını geçmişte bırakabilmek için ihtiyacımız olan, yüzyıla yakındır özlemle beklediğimiz o en insani imkâna, birkaç yıllığına da olsa erişebilmişlerdi.

Hrant kitabı hemen Türkçeye çevirtmiş ve yayımlamak için girişimde bulunmuştu.

Amma velâkin, içinde kendi çalışmaları da bulunan bilgisayarı esrarengiz bir biçimde çökmüştü.

Dile kolay, tam 761 Ermeni fikir insanı, edebiyatçı, din adamı, eğitmen yer alıyor Teotig’in 24 Nisan kurbanlarını tanıttığı almanakta. Bir milletin aklını, yüreğini, kültürünü, dilini taşıyan 761 masum insan, katledilmek üzere Anadolu’nun loş köşelerinde çetelere teslim ediliyor. Yok edilen kültürün devasa derinliğini, kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız. Türkiye’nin nasıl büyük bir zenginliğinin yok edilmiş olduğuna yanacaksınız; içiniz cız edecek.

O tarihten beri, Ermeniler kafası kesilmiş horoz gibi dünyanın ortalığında debelenip duruyorlar işte. Öldüklerini ispat etmek için uğraşıp duruyorlar. Derin bir keder balçığı, hem Ermenileri, hem Türkleri sürekli aşağı çekiyor.

Kitabı okurken aklıma birdenbire geldi... Hrant’ın 23 Mayıs 2005 tarihinde Neşe Düzel’e verdiği o müthiş mülakatta, bu kitaptan da bahsettiğini hatırladım birden.


“O dönemde Türkiye’de Ermeni toplumu bir yas komisyonu kurmuş. Bende kitabı var bunun. 1919’da Ermenice yayımlanmış bu kitapta 24 Nisan’da tutuklanan bütün önderlerin, aydınların biyografileri var. Ben bu kitabı şimdi Türkçe olarak yayımlayacağım. Ama 1920’den sonra birdenbire Türkiye’de konjonktür değişmiş.”

Hrant her zamanki açık yürekliliği, samimiyeti ve hesapsızlığı ile Düzel’e bu önemli bilgiyi veriyor. Sonrasında ise, bilgisayarı, bir daha geriye getirilemeyecek şekilde çöküyor. Arada bir bağlantı var mıdır, bilinmez. Takdir sizin.


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums