Parçalarını arayan insan 13- Yumurta...

  • 1.04.2012 00:00

“Hâlâ üzerimde, içinden çıktığım yumurtanın parçaları var...”

Dünkü Taraf’ta, ilk sayfanın en altındaki haberi belki okumuşsunuzdur. Adana Reşatbey Mahallesi’nde ocak ayında yaşanıyor olay. Kahramanımız B.A, 17 yaşında... Liseyi yarıda bırakmış. O akşam evdekilerle kavga etmiş, hışımla evden çıkmıştı. Ne zamandır düşündüğü “o uzaklara gitme” fikrini gerçekleştirecekti artık. İçinden çıktığımız yumurta... Hem bir sığınak, hem de bir cendere...

Aynı anda cennet ve cehennem.. ailemiz.


Jerusalem
’in başında Ang Lee’nin Ice Storm filminin giriş bölümünden şu alıntıyı yapmıştım.


Read Richards, karşıtmadde silahını, Annihilus’ın canlı bir atom bombasına dönüştürdüğü oğluna karşı kullanmak zorundadır. Bu kötü durum Fantastik Dörtlü için son derece sıradandır, çünkü onlar diğer süper kahramanlara benzemez. Bir aile gibidirler; ne kadar güçlenirlerse, fark etmeden birbirlerine verecekleri zarar da artar. Fantastik Dörtlü’nün özü de budur. Aileniz sizin karşıt maddenizdir. Aileniz içinden çıktığınız ve ölünce geri döneceğiniz boşluktur. Bu bir paradokstur. Siz ne kadar yakınlaşırsanız, içine düşeceğiniz boşluk da o kadar derinleşir.”

B.A, muhtemelen bu paradoksu hissetmiş, “varoluşunu arttırmak” için ailesinden uzaklaşmak gerektiğini düşünmüştü. Yumurtasından çıkmak ve hayattan daha iyi beslenmek istiyordu. Ailesinin ona sundukları yetersizdi. Onu büyütmüyor veya o, istediği o kişi olamıyordu. Tabii ki hayata karşı hazırlıksızdı, biliyor, korkuyordu. İçinde sadece çiğ bir “gitme” isteği vardı. Sadece gitmek ve yumurtasından tamamen çıkarak yaşadığını hissetmek. Ama o kadar zordu ki!

Sokaklarda saatlerce dolaştı. Hiç parası yoktu. Aylardan ocak, hava çok soğuktu. Geri dönmek yerine ölmeyi tercih ederdi. Kim bilir babası, annesi veya her ikisi ile birlikte kavga ederken ne fena sözler işitmiş, ne fena sözler sarf etmişti. Gemileri yakan sözler... Geri dönmeyi imkânsız kılan sözler. Yo hayır, sadece kızgınlıkla ağzından kaçmamıştı. Biraz da dönüşü imkânsız kılmanın garantisi olsun diyeydi bu hoyratlığı. İşittiği sözler de çok kırıcıydı lakin. Ne kadar sıradan, değersiz ve işe yaramaz bir çocuk olduğuna dair olabilirdi mesela. Bunu bir babadan, anadan duymak... Hayat zaten zordur, rekabet her yerdedir. Buna benzer o kadar kırıcı söz işitir ki insan, arkadaşlarından, ondan, bundan.. onlarla başetmek nispeten kolaydır ama, baba ve annenin sözleri içe işler, o sözler zamanla iç ses olur, içinize is kokusu gibi siner, karartır, sözün sahibini hatırlamaz insan sonra, kendisiyle ilgili kendi kanaatine dönüşür zamanla; çünkü onlar, çıktığınız yumurtanın sahibidirler.

Sokaklarda dolaşır. Gidebileceği yerleri düşünür. Birkaç isim gelir aklına ama, biraz düşününce hepsinden vazgeçer. Akrabalar olmaz, hem bir sürü şey anlatmak gerekir, hem de eve dönmekle amcaya, halaya, teyzeye gitmek arasında bir fark olmayacaktır. Arkadaşlarını da düşünür ama, bunun da iyi bir fikir olmadığı ortadadır. Onun gidişi uzaklara, her türlü bağın ve zorunlulukların ötesine olmalıdır. Öyle ki, dönüşü, üzerindeki tüm yumurta kırıklarını temizledikten sonra yetişkin tüylerinin en parlak dönemine denk gelsin. Annesine, babasına ve tüm insanlara, nasıl biri olduğunu ispatlasın böylelikle. “Bu hayatta onun da bir yeri olduğunu”, dudak bükmeden herkes kabul etsin. Anne ve babasının gözlerindeki o kıvanç pırıltısını görmek olacaktır çektiği tüm eziyetlerin karşılığı.

Gece olur. Hava iyice soğur, karnı iyice acıkır. Hiç dışarıda, sokakta gecelememiştir. Tekin olmayan gözler, gölgeler çoğalır etrafında. Etrafı kolaçan etmeye, sığınacak ve belki karnını doyurabileceği bir yer aramaya başlar.

Aklına, üç ay önce bir süre çalıştığı kafe gelir. Adımlarını oraya doğru sıklaştırır.

Etrafı kollar. Kafeyi kollar. Belki açık olan, belki kendi açtığı o pencereden içeriye girer. Hemen buzdolabına yaklaşır, bir paket kaşarpeyniri alır, açar ve iştahla yemeye başlar. Karnını doyurduktan sonra, buzdolabının önünde, sıcak dükkânda yorgunluk üzerine çöker. Planı sabaha karşı dükkândan hiçbir iz bırakmadan çıkmaktır. Hem birkaç dilim kaşarpeyniri ve birkaç şişe gazozun kime ne zararı dokunur ki, kim fark eder?

Öyle olmaz. Yorgunluk uyanmasına izin vermez ve dükkân sahibinin yaşıtı olan oğluna yakalanır. Patron çok öfkelenir. “Kaşarpeynirinin paketini daha açmamıştım bile” diye anlatır öfkesinin haklı nedenini. Tam tamına 20 liralık zararı vardır. O bir işadamıdır. Onu bir işadamı yapan ilkelerinden rakamın ehemmiyetsizliğine bakarak vazgeçemez. Onun da bakmak zorunda olduğu çocukları, ödemek zorunda olduğu borçları vardır. Herkes bu genç gibi sorumsuzca davranırsa, toplum çürür gider sonra! Kötü örneklerin ibretlik edilmesi gerekir. Hem bu çocuğun ileriki hayatında yapacağı belki daha büyük fenalıkların önüne geçilmesi de gerekir. Kendisi de ne zorluklar çekmiş, ama kimsenin bir dilim kaşarpeynirine zarar vermemiştir. Bulunduğu yere tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmiştir. Polise haber verilir.

B.A. şimdi tutuksuz olarak “nitelikli hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal etmek” suçlarından dokuz yıl hapis istemiyle yargılanıyor.

İçinden çıktığı yumurtanın parçaları hâlâ üzerinde üstelik.


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums