Parçalarını arayan insan 10- Hafıza...

  • 11.03.2012 00:00

Uzun zamandır beni meşgul eden bir derdim var.

Yıllar evvel gittiğim bir filmle ilgili bu dert. O filmin kendisi değil önemli olan. Film biterken dış sesin okuduğu, muhtemelen Britanyalı ve kesinlikle erkek olan bir şaire ait o şiirle ilgili. Filmin kendisi de çok çarpıcıydı ama, o şiir beni altüst etmişti. Bu altüst oluş, bana herhangi bir kederli veya çarpıcı bir karşılaşmayı yaşatmış olması veya birilerine, hayatın bir veçhesine hiç beklemediğim bir anda beni çok yaklaştırmış olmasıyla da ilgili değildi. Şiir, kelimelerin seçimi ve yan yana gelişindeki mükemmellikle beni yüceltmişti. Karanlık sinema salonunda –kimle gittiğim gibi hiçbir detaya sahip değilim– şiirin sihirli kelimelerinin bana taktığı kanatlarla yükseldiğimi hatırlıyorum. O kadar etkilenmiş ve huzur duymuştum ki, sadece o şiire sahip olmanın bile bu hayata gelmeye değeceğini düşünmüştüm.

Filmin jeneriği akarken şairin adını hafızama kazıdım. O şiiri hemen elde etmeyi kafama koydum. Ama sonra, hafızam şiire ulaşmaya fırsat vermedi ve unuttum bu kutsal görevi. Derken filmin ismini de unuttum. Hak edilmemiş bir mucize veya hak edilmemiş kiralık bir karşılaşma gibi, sahibi bir görünüp kaybolmuştu, kaçırmıştı sanki kendini benden...

Verebileceğim çok az detay var. Amerika veya İngiltere’de yeşillikler içindeki bir mahallede, kamera ağaçların arasından yukarı, göğe doğru yükselirken son planda söyleniyordu bu şiir. Konusu insan ilişkilerine, gündelik hayata dair olmalıydı. Son görüntü gökyüzüydü –bunun filmlerde çok tekrarlanan klişe olması işimizi zorlaştırıyor tabii.

Hafızamın bana oynadığı bir oyun gibi görünse de, hafıza denen mevhumun hiç de masum olmadığını fark edenlerdenim. Bu “sıradışı” hafıza kaybının nedenleri olmalı. Kolay unutanlardan değilim zira. Unutkanlıkların, gafların, dil sürçmelerinin, sakarlıkların içinde saklanmış bize dair anlamlar, bilgiler, sırlar var. Onlar birer elektrik kontağına benzer. Veya fırtınalı gecelerde gökte çakan şimşeklerin etrafı kısa bir süreliğine aydınlatması gibi, gerçek biz’i bir anlığına görünür kılan istemli, ihtiyaç duyulan kazalardır. İçteki biz, çokça bastırıldıkları zamanlarda –ki genellikle çokça bastırılırlar ve eğer hiç rüya görmeyenlerdenseniz bir sorun olabilir bu konuda– bu elektrik kontaklarıyla bilinçdışının fazlalıkları atılır. Bastırma, gündelik hayatımızı sürdürmek için gerekli bir psikolojik mekanizma, ama bilinçdışınızı tıka basa dolduruyorsanız, bu size bir felaket olarak geri dönecektir, bu kesin. Bu illa kanser olmak demek değil, muhtemelen sevdiklerinizi paralayan, kendini hırpalatan, ilişkilerini heba eden ve hayat kalitesi düşük bir insan olacaksınızdır.

Konuyu dağıtmayalım, günün konusu benim kayıp şiirim.

Ben bu şiiri neden kaybetmiş olabilirdim? Çok düşündüm bu konuyu. Çünkü orada bana dair önemli bilgiler var ve hayat kalitem için o sırrı veya sırları bulmam gerekiyor...

1- Öncellikle akla, benim bu karşılaşmadan, şiirde bir an görünür olan, bana değdiği yere mukabil olarak bir kaçınma eğiliminin varlığı akla geliyor. Hadi dürüst olalım ve gösterişli sözlerden kaçınalım; korkmuş olmalıyım. Bende yarattığı yücelme, tam da bende değdiği yerdeki şey her neyse, o hassasiyetten o an için biraz olsun kurtulmuş olmama bağlı olabilir mi? Olabilir. Muhtemelen önce sevinç, sonra onun kardeşi olan kaygı devreye girmiş olmalı. Biliyorsunuz, mutluluk hali sürekli sevinmek olmadığı gibi, keder de süregen bir mutsuzluk hali değildir. Mutluluk, hayatın tüm hallerinin birbirini dengeye getirdiği, duyguların hakkının verildiği bir huzur halidir. Çıplak, aşkın ve sürekli bir hal alan sevinç, coşku halleri, patetiktir.

2- İkinci olasılık bir erteleme eğilimini ima ediyor sanki. Şiirin hissettirdiği duyguları, hakkını veremeyecek olma endişesiyle, daha hazır olunacak başka ve daha müsait ileri zamanlara ertelemek. Böylelikle hazzı ertelerken, hem hazzın birikmesini, hem de o hazdan en büyük faydayı sağlayacak en uygun ânı kolluyor olabilir insan.

3- İkinci olasılığa benzer görünse de, üçüncü olasılık daha farklı sanki. Birinci olasılıkla da karışmamalı. Bu insanın mutluluktan kaçınmasının karmaşık-korkulu yapısıyla ilgili. Hak etmediğini düşünmek ve onu kaybedecek olmanın korkusuyla geri durmak. Kazanıp, bir süre keyfini sürdükten ve artık tadını aldıktan sonra, “yeterli ve layık olunamadığı” için sizden geri alınacak olacağına dair kesin yargı ve ima ettiği büyük endişe. Öyleyse, kazanıp, tadını alıp yitirmektense, hiç yaşamamayı tercih ederim. Böylelikle, gereksiz bir büyük acıdan da korumuş olurum kendimi, gibi.

4- Dördüncü olasılık ise, bir şiirle karşılaşmanın bir trajik hikâyeye dönüşmesi, yıllar sonra yazılacak pazar yazısına, ya da “parçalarını arayan insanın” bir parçasını daha bulmasına vesile yaratmak için oynanan bir oyun olabilir sadece.

Neden olmasın? O kadar karmaşık ve zekiyiz ki...


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums