Kofluk...

  • 20.02.2012 00:00

Özgüven sorunu önemli bir mesele. Kişisel boyutta olduğu kadar, halklara uzun süreler hâkim olan zihniyet eğilimleri var ve kodları da geçmişte yatıyor. Bizde, Kutsal İttifak’a karşı kaybedilen savaşın 1699 yılında Karlofça Anlaşması’yla sona ermesi, hâlâ aşılamadığını gözlemlediğim özgüven krizinin başlangıç noktası olsa gerek. 15 yıl süren ve Osmanlı’da o dönem “Felaket Yılları” olarak anılan bu savaşların yenilgiyle sona ermesi duraklama ve çöküş dönemini başlatmıştı.

İtalya’da Şarlken’e esir düşen Fransa Kralı Fransuva’nın yardım talebini “Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi...” diye başlayan mektupla kabul eden bir cihan imparatorluğunun, çok değil 250 yıl sonra yaşanacak 1789 İhtilali’nin dünyaya sunacağı yeni devlet ve ulus paradigması ile yıkılacağı umulur muydu? Ya da, zaman dışı kalma, rüşvet ve kötü yönetim ile koflaşan Osmanlı Devleti’nin Fransa’dan borç almak için “yalvaracak”, hatta kapitülasyonlara razı gelecek duruma gelmesi?

Fransa ile yaşanan soykırımı ret yasası krizinde Başbakan’ın Sarkozy’ye bu mektubu hatırlatmaya gerek duyması ve bunun halkın çok hoşuna gittiği de bir gerçektir.

Oysa, Kanuni Fransuva’ya pek de “yüce gönüllülüğünden” yardım etmemişti; mektuptaki terminolojiyi bir kenara bırakırsanız, Kanuni, Avrupa’da Habsburgların tehlikeli yükselişinden dolayı çok tedirgindi. Avrupa neredeyse İngiltere ve Fransa dışında Şarlken’in eline geçmişti. Fransa’nın düşmesi Osmanlı’nın varlığına ciddi bir tehdit olacaktı. Kanuni, sonrasında sefer düzenleyerek Mohaç Savaşı’yla Macaristan’ı işgal etti, ama oraya yerleşmedi, yönetimini bir Macar’a verdi. Amacı Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ile arasında bir tampon bölge oluşturmak ve Hıristiyan birliğini bozmaktı çünkü, Avrupalılara hava atmak değil...

Lakin, paradoksal olarak, Kanuni bu stratejisi ile imparatorluğun doğal sınırlarının ötesine geçmiş oldu ve yıkılışı da başlattı. Çünkü imparatorluk zaman dışı kalmaktaydı. Askerî gücü destekleyecek ilim-irfan dinamikleri susmuştu. Macaristan’ı elde tutabilmek için 1. ve 2. Viyana Seferleri yapıldı ve bunlar muvaffak olmayınca, cesaret bulan Kutsal İttifak Osmanlıya saldırdı ve tükeniş başladı.

Fransuva’nın mektubunu belki de bir de bu yönüyle değerlendirmek gerekir...

Bunlar nereden mi aklıma geldi? Dün gazeteleri incelerken Sabah’ın manşeti beni yerimden zıplatınca, işte tarih gözlerimin önünden böyle film şeridi gibi geçiverdi. Manşet “Komşu yalvardı, vanaları açtık” idi. Enerji Bakanı Yunan meslektaşının kendisini arayarak Türkiye’den doğalgaz vanalarını açmasını istemişti. Bakan Yıldız da “Şahsen dayanamadım, vanaları açtık” deyivermişti.

Gerçi aynı konuyu Taraf da manşet yapmıştı ama “Enerji bakanı meslektaşına acımış” kritiğiyle vermişti. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın bu sözleri tam “manşetlikti” çünkü. Bakan da sonra rahatsız olmuş olmalı ki, bu sözleri açmak ihtiyacı hissetti dün.

Küresel krizde Türkiye’nin göstermiş olduğu performansın arkasında işini ciddiye alan özgüvenli bir ekonomi yönetimi var, doğru. Ama bu manşette kristalleşen kompleksin hükümette olsun, halkta olsun bir karşılığı da yok değil. Avrupa’nın ekonomik krizle tarumar olmasını yüzyıllardır sürekli bileğimizi büken Batı ile “tarihsel bir hesap kapama” olarak görüyoruz belli ki. 550 yıl sonra Fetih 1453filminden çıkan yurttaşların kendilerini akıncılar gibi muzaffer hissetmeleri bu nedenle olsa gerek?

Çelişkili bir durum değil mi? Özgüvenli bir ekonomi yönetiminin başarılarını, özgüven sorunumuz yüzünden istismar ediyoruz. Sorun sadece bu manşetteki nobranlık değil tabii. Böyle bir şeye ihtiyaç duyulması, bu zihniyetin ülkenin ekonomi yönetimi dışındaki alandaki izdüşümü...

Bildiğim kadarıyla özgüvenli ve kompleksiz insanlar, çevreleriyle eşit ve ahlaki ilişkiler kurarlar. Akıl ve vicdan muvazeneli çalışır. Tevazu ve kendini bilmek özgüvenin ayrılmaz parçalarıdır. Devletlerde ise özgüven üretimle, inovasyonla, çalışkanlıkla, adil paylaştırılmış refahla, huzur ve barış ortamını sağlamakla mümkündür. Türkiye ekonomi yönetimi ile dünyada övgü alıyor. Hak edilmiş bir övgü bu. Ama devlet yapısının demokratikleştirilmesi, yeni anayasa yapımı, 12 Eylül kanunlarından kurtulmak, PKK sorununu çözmek, Kürtleri eşit vatandaş yapmak ve 1915 konusunda Dersim türünden ahlaki bir tartışma zemini oluşturmak konusunda, atalet ve kofluk ekonomik başarılarla tam tersi bir karakter izliyor.

İşte tam da bu kofluğun ima ettiği ihtiyaca karşılık geliyor bu türden manşetler. Cumhuriyet tarihinin en kritik devlet bunalımı olan MİT krizi de, devlet yapısındaki bu hazırsızlık yüzünden yaşandı. Aynı gazetenin, mecbur kalınmış olsa dahi, en nihayetinde şeffaf devletten bir adım daha uzaklaşmayı ima eden MİT Yasası’nın Meclis’ten geçişini “Demokrasinin zafer gecesi” olarak görmesi, aynı kofluğun bir tezahürü.

Yani, başkalarına yapılmış kabalık, haksızlık bir yana, özgüven eksikliğinin bize dair daha menfi tesirleri var.


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Rize Hemşinli-Başhemşin Ermenisi
    Rize Hemşinli-Başhemşin Ermenisi
    31.10.2012 02:21

    Al hepsini vur birbirine cemil hoca , "devlet=chp / devlet =akp" -akp=chp) hepsi aynı terane,birbirlerinden hiç bir farkları yok. hepsi kemalist ve türkçü,akp ve islamcı kesim elleri havaya kalkmış dua halindeki atatürkü sever ,chp ve marjinal solda papyonlu ve asker atatürkü sever anlayacağın bu toprakları nasıl başardıysalar selcukludan beri türkleştirip müslümanlaştırdılar,herşeyi mahvettiler.chp ve devlet birbirlerinin ağızlarından çıkan canavarlar olduğu için birbirlerini yutamazlar zaten.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums