- 10.07.2018 00:00
Dün sizinle kültür üzerine sohbet etmiştim. Hayata dair aklımıza gelebilecek her unsurun kültür şemsiyesi altında şekillendiği ve onun içinde yer aldığını ifade ettim. Yani “kültür” bir konuda bilgi veya uzmanlık sahibi olmayı değil, bize dair her şeyin toplamını ifade ediyor, bu da bizlerin kültür dünyasını teşkil ediyordu.
Tabii artık çok daha küreselleşmiş, etkileşimi son derece hızlı bir dünyada yaşıyoruz. Filistin’deki direnişlerde Türk bayrağının dalgalandırılması da, Tayland’da bir mağarada yaşam mücadelesi veren çocuklar için duyduğumuz endişe de buna örnek olarak gösterilebilir.
Haliyle Türkiye’nin başarısı, dünyayı her alanda ne kadar etkileyebildiği ile ilgili olacaktır. Görünen odur ki, dünya, adalet ve hürriyet konusunda ciddi bir bunalımdadır. Bu Batı’nın demokrasi kültüründeki zaaflarına işaret eder. Batı dünyaya demokrasi ve özgürlükleri vaat etmiş, ancak sömürgecilik noktasında büyük ahlaki zaaf göstermiştir. Dünya kaynaklarını domine etme hırsı ile Batı’nın insan hakları, bilim vd. gibi konulardaki çabalarında, ilk şık ikincisini bir enstrüman olarak suiistimal etmiş, bu durum artık taşınamaz hale gelmiştir.
İşte bu yüzden “Dünya beşten büyüktür” ve “One minute” çıkışları adalet açlığındaki mazlum halkların ümidi olmuş, alternatif bir gücün dünya için ne kadar elzem olduğu anlaşılmıştır.
Peki bu alternatif güç hangi ülke/ler olacaktır? Bunun için, ABD ve Avrupa dışında bir ülkenin askeri veya ekonomik olarak güçlenmesi yeterli midir? Mesela Çin, ABD’yi geçmekte olan ekonomik büyüklüğü ile önümüzdeki on yıllarda dünyanın adalet, demokrasi, özgürlük ve ekonomik barış noktasındaki ihtiyaçlarına cevap verebilir mi?
Maalesef veya ne iyi ki, bunlar çok önemli olsalar da, medeniyet açısından yeterli inşa unsurları değiller. Medeniyet değerler üzerinde yükselir. Benimsenen değerlerin doğru ve evrensel olması gerekir. Yoksa sadece hegemonların yer değiştirdiğine veya iki büyük dünya savaşında olduğu gibi birbirileri ile boğazlaştığına tanık oluruz. Ve emin olun, o boğazlaşmada dahi en büyük zararı yine mazlum halklar görecektir.
Ben uzun zamandır, Türkiye’nin şu an dünyayı felakete götürmekte olan küresel dünya düzenine alternatif bir medeniyet potansiyeli olabileceğini iddia ediyorum. Bu konuda Ali. K Metin Star Açık Görüş’te “Yeni Türkiye’nin küreselleşme seçeneği” başlıklı değerli bir makale yazdı. Okumanızı tavsiye ederim.
Esasen modern sonrası dönem de, Batı medeniyetine alternatif yeni bir paradigmanın Doğu’dan yükselmesiyle başlayacaktır. Yukarıda bahsettiğim gibi, bunun Batı’nın ortaya koyduğundan daha iyi bir düzen olması beklenir ama bu garanti değildir. Bir hesaplaşma veya rekabet sarmalının içine düşebiliriz. Arzu ettiğimiz ise, dünya için makul adaleti tesis edecek, evrensel değerlere yaslanmış farklı bir bakış açısının her açıdan cazip olmasıdır.
Herkes için adaleti, herkes için refah ve özgürlükleri savunan, kazan-kazan formülünü benimseyen değer esaslı bir kültür, dünyaya çok iyi gelecektir. Bunun için de Türkiye’nin aya açması, yeniden tanımlaması ve onu bizzat temsil etmesi gerekir.
Tabii konu çok derin ve önemli. Bu tartışma artık Türkiye’de başlamalı ve siyasete de yön göstermelidir. Yoksa Sayın Metin’in dediği gibi, siyasetten hesap sormaya da hakkımız olmaz.
Yorum Yap