- 28.06.2018 00:00
24 Haziran seçimlerini geride bıraktıktan sonra siyasal tabloya şöyle bir bakalım.
Ana muhalefetten başlayalım. CHP ana muhalefet partisi payesini hak ediyor mu? 16 yıllık iktidar partisinin yarısı kadar oyu ancak alabilen, girdiği her seçimi kaybetmiş genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu aday bile gösteremeyen bir partiden bahsediyoruz. Öyle ki, “Gel bakalım Muharrem” diye koltuğuna talip olmuş, ama kurultaylarda kendisi karşısında hep yenilmiş bir kişiyi böyle önemli bir seçimde Cumhurbaşkanı adayı yapmıştır.
Kılıçdaroğlu neden böyle yaptı? Çünkü Kılıçdaoğlu “kendisini bilen” bir insan. Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında asla ipi göğüsleyemeyeceğini bildiği gibi, böyle bir durumda Meclis dışında kalacağını, Meclis’e giren İnce karşısında partiyi elinden kaçıracağını da iyi biliyordu. Yani tüm o hamasi konuşmalar altında yatan gerçek, Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi, partisini filan değil, sadece kendi kariyerini düşündüğüdür. Abdullah Gül ittifakın çatı adayı olsaydı, aday olmamasının bir anlamı olabilirdi. Gerçek şudur; bir ana muhalefet partisi, ittifakın diğer genel başkanları yarışa girerken, kendi genel başkanını aday gösterememiştir.
CHP Kılıçdaoğlu’nun kişisel hesapları dışında siyasi olarak CHP’nin başarısını değil, HDP’nin Meclis’e girmesini hedeflemiştir. HDP’ye payanda, ebe olmuştur.
Bunu da 6-7 Ekim ayaklanma girişimi ve öldürülen Kürt vatandaşlar orada dururken yapmıştır. Ülke Suriye ve ülke içinde teröre karşı çok kritik bir mücadele içindeyken yapmıştır.
İYİ Parti’ye gelince… O allanan, pullanan, büyük patlama yapacağı, dip dalga üzerinde yükseleceği muştulanan Meral Akşener yüzde 7.33’de kalmıştır. Partisi ülke barajını sınırda geçmiştir. Meral Akşener kurmaylarıyla toplanmış, “Kazanamazsam istifa etmeyi taahhüt etmiştim. Sizce ne yapayım?” diye sormuştur. Özetle yan çizmiş, sözünde durmamıştır.
Saadet Partisi adayı Temel Bey ise yüzde 0.9 ile sıfır çekmiştir. Saadet adı altında Meclis’e tek bir milletvekili sokamamıştır. Ancak, CHP esamesinin okunmadığı 11 ilde CHP’ye milletvekili hediye etmiştir. Bu başlı başına bir fiyaskodur. Saadet kendi tabanını aldatmıştır. Saadet ittifaka girmeden “ben bağımsız seçime giriyorum” deseydi, bunun bir anlamı olabilirdi. Karamollaoğlu bir mühendisliğin gönüllü payandası olmuştur.
Seçmen önüne konan mönüye göre oyunu kullanmış, hata yapmamıştır. Partilerin seçmene sunduğu seçeneklerin arka planı ile seçmen tercihleri farklı şeylerdir. Kimse oluşan milli iradeyi eleştiremez. Ancak partilerin tercihleri, bizlerin eleştirisine açıktır.
Seçim sonuçları ülkemize hayırlar getirsin, ki getirecektir. Bunu da önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Yorum Yap