- 29.05.2018 00:00
Evvelki gün 27 Mayıs darbesinin 58. yıldönümünü idrak ettik. Başbakan Menderes, Bakanlar Zorlu ve Polatkan idam edilmiş, ondan fazla da milletvekili ve devlet görevlisi hayatlarını şüpheli bir şekilde yitirmişlerdi. Onlardan birisi de Demokrat Parti’nin Ermeni Milletvekili Dr. Zakar Tarver’di. Tutuklanıp Yassı Ada’ya götürülürken ağır şekilde dövülmüş, ölüm nedeni raporlara “kalp krizi” olarak işlenmişti.
Bu şekilde Türkiye’de darbeler dönemi açılmış, yine bu dönemin getirdiği yıkıcı atmosfer ile ülkede sağ-sol çatışmaları tetiklenmişti. Türkiye’nin “aydınları” uzun süre bu darbeyi demokrasi getiren müdahale olarak kutsamışlardı.
Aynı gün Atatürkçü Düşünce Derneği de sosyal medyada bir paylaşımda bulundu. “Türk Silahlı Kuvvetleri bundan yarım yüzyıl önce anayasa ve hukuk dışına çıkmış bir siyasal iktidara karşı direnme hakkını kullanmış ve ülke yönetimine el koymuştu. Ordunun arkasında milletin desteği vardı” şeklindeydi bu paylaşım.
Bu cümleleri kurma cüretinin marjinal bir gruba kalmasına aldanmamak gerekir. Türkiye demokrasi konusunda çok ciddi mesafeler aldı. Bu nedenle de bu türden faşizan yaklaşımları dillendirmek o kadar kolay değil. Ancak milletin demokrasiden anlamadığına dair saplantı görünenden çok daha derinlere işlemiştir. Bu saplantı mahkum edilmiş olduğundan da varlığını örtülü şekilde devam ettirmektedir.
CHP’nin bugünkü haline gelmesinin temel nedeni de budur. CHP esasen demokrasiye inanmaz. Kemal Kılıçdaroğlu ve avanesinin sık sık “direnme hakkından” bahsetmesinin, halkı sokağa çağrımasının nedeni, demokrasi dışındaki yöntemlerle, millete rağmen milletin iktidarına engel olmak, ülkeye atanmış bir vali gibi vaziyet etme isteğidir.
CHP hiçbir zaman demokrasiye, millet iradesine inanmadı. Rahmetli Ecevit’in CHP’yi terk edip DSP’yi kurma nedeni de buydu. Kaset operasyonunu yapanlar da CHP’nin bu elverişli durumunu dikkate alıyorlardı.
Ancak bu sadece üstyapıda, yani temsil alanlarında başgösteren bir sakatlık değildi. Kendisini “Batıcı” olarak tanımlayan kesimler kendi ülkelerinden, kültürlerinden, Anadolu değerlerinden uzaklaşmış, hatta bunlara karşı büyük bir reddiye içine girmişlerdi. Bu reddiye yüzeysel bir Batı taklitçiliğinden öteye de geçmedi. Dolayısıyla gittikçe kurulaştı, karikatür hale geldi. İktidarı kaybedince de çıldırdı. En nihayetinde CHP ve HDP torbasına her şeyin atılmasına rıza gösteren bir hastalık/körlük ortaya çıktı. Hasılı, bu şekilde kendi kendini kilitlemiş bir üst ve altyapıdan geniş kitleleri demokratik olarak siyasileştirecek ne bir lider, ne de bir hareket çıkabilir. Hastalığın kendi doğal evrelerini tamamlamasını izlemekten, bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülke liderliğinde tahkim olarak memlekete sahip çıkmaktan başka bir yol yok.
Bizler de 24 Haziran’da hem Meclis, hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
böyle yapacağız.
Yorum Yap