‘Ermeni’nin kendini aşan anlamı

  • 26.01.2012 00:00

“1915” ve “Ermeni” deyince devlet ve siyasetteki en uzlaşmaz kesimlerin dahi içtima düdüğü çalınmışçasına aynı hizada toplanması, böyle olağanüstü günlerde üzerinde Ermeni yazan tütsülü çadırında herkesin yerini alması bence sorunun ne kadar travmatik olduğu ve ne kadar derinde yattığının da bir kanıtı. İddiam odur ki, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde en son çözeceği mesele 1915 ve onun ima ettiği İttihatçı-Ergenekoncu devletten boşanmadır. Bu en son gerçekleşecek, çünkü en derinde...

1915’te bir tercih yapıldı. Türkiye o tercihin üzerinde kuruldu ve hâlâ onun üzerinde yürüyor; işin özeti bu.

Yeni Osmanlı nasıl olacak sorusunun cevabı 1915 soykırımı ile verildi. İttihat ve Terakki’nin bu zalim, pozitivist-Darwinci devlet anlayışı, Osmanlı yıkıldıktan, yerine Türkiye Cumhuriyeti geçtikten sonra kopya edildi. Kemalistlerin Enveristlerden ideolojik fazlaca bir farkı yoktu. Mustafa Kemal, Enver’le rekabeti dışında, İttihatçıları yöntem konusunda onaylamıyor ve hayalperest buluyordu. Nitekim 1927’ye kadar kendisine karşı olan İttihatçıları tasfiye etti, kalanlarını da devşirdi, devlete yamadı. Merkezde Türk ırkı vardı ama, hayali kurulan bu Türk ırkı, varolan halkla uyuşmuyordu. Mühendislik devreye girdi. Dindarlık, muhaliflik tiksinti vericiydi, riskliydi. Devlet Sünniliği işleme kondu. İçi boşaltılmış bir devlet İslamı yerleştirilmeye çalışıldı. Eş zamanlı olarak Kürtler ve azınlıklar da asimilasyona ve kaçırtmalara tabi tutuldu. Aleviler, Çerkesler ve diğerleri hakeza. Aslında, 1915’ten sonra tehcir hiç durmadı.

Şimdi, devleti, siyaseti ve halkıyla bu yüzleşmeye hazır mıyız? Hayır, daha tam değiliz. Ama dünden çok daha ileri bir noktadayız. Halk şimdi soruyor tabii; Ergenekon, Kürt faili meçhulleri, 1980 darbesi, darbe öncesi yaşanan onca katliam ve suikast, Menderes’in idamı, 6-7 Eylül olayları, Varlık Vergileri, Dersim katliamları, İstiklal Mahkemeleri’nde öldürülen muhalifler ve dindarlar için bize yalan söylenmişse, neden 1915 için doğru söylenmiş olsun ki?

Dersim özründe Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı 1915 ile tehdit etmesi boşuna değildi. Şunu diyordu aslında: “Siz bunu yapıyorsunuz ama, bu yüzleşmenin kapağını açtığınızda onun içinden asıl 1915 çıkacak; altından kalkabilecek misiniz bunun? Daha doğrusu, AK Parti olarak siz, bunu istiyor musunuz?”

Aslında Başbakan’ın neyi isteyip neyi istemediği çok da önemli değil. Hepimiz, bugün var, yarın yokuz. Ama varılacak nokta bu olmalı. Daha uzun sürerse, daha fazla acı çekeceğiz, o kadar. Mesela Fransa kararına gösterilen çocukça ve duygusal hırçınlıklar bizi yaralayacak. Bunlar da çok önemli değil. Hâlâ, 1915’in karanlıkta kalmasının “Ermeni”yi bizatihi aşan, hepimizle ilgili bir anlamı olduğunun farkında değiliz. 88 yıllık halka yönelik tüm suçların, bugünün Ergenekon’unun, hâsılı, 1915’te kendi halkını yok etme üzerine devlet kuran İttihatçı ideolojinin elinde kalacağız.

Şimdilik, tüm anlamlarıyla Ermeni fobisi, içtima düdüğü çaldığında herkesin tek sıra olmasına yetiyor. Ama gücü git gide azalmakta. Dünyada tek bir Ermeni kalmasa dahi, iki yüz yıl daha inkâr edilse bile, Türkiye, ahlakında yer etmiş bu kanserli dokuyla yüzleşecek. Artık milliyetçilik, mukaddesatçılık ve muhafazakârlıkla köprülerini atmaya başlayan Müslümanlara eski hikâyeleri anlatarak inançlarının temel düsturlarına aykırı davranmalarını bekleyemezsiniz. İnsanlardan komşularının cesetlerini, acılarını görmezlikten gelmelerini, bunun millet için daha hayırlı olduğunu savunamazsınız. Siyasetin ahlaksız trafik lambaları, vicdanları durdurmaya yetmez.

Türkiye Fransa konusunda da 1915 üzerine ahlaki bir pozisyonu olmadığı için, yasa ne kadar haksız da olsa kendini anlatamayacak. Çünkü anlatacak ahlaklı bir hikâyesi yok. 1915’te tüm halkın yüzde 10’u Ermeni, yüzde 40’ı gayrımüslim iken, bugün bu sayı binde birin altına inmiş. Bu sonucu hangi resmî tezle gerekçelendireceksiniz ki! Hrant Dink’in dediği gibi, sonuç, olayın adını bizzat koyuyor zaten.

O nedenle, 97 yıl inkârdan, resmî tarih tezlerinden sonra hiçbir samimiyeti olmayan “tarihi tarihçilere bırakalım”, “inkâr yasası düşünce ve ifade özgürlüğüne karşıdır” gibi argümanlar Sarkozy gibilerine de işlemekten uzak. Siz bu pozisyonla “inkâr hakkını” değil, “inkârın ahlakını” ve “İttihatçıların suçlarını” üstlenmiş oluyorsunuz. Dink cinayetiyle, skandal davasıyla prestiji zedelenmiş bir ülke olmaktan kurtulamamışken, Fransızların düşünce özgürlüğünü savunmak ve oraya buraya tehdit savurmanın pozitif hiçbir etkisi yok.

Ne kadar reddedilirse reddedilsin, Ermeni bu ülkenin ayrılmaz bir parçası. İçimizdeki Ermeni ile barışmamak, kendimizden nefret etmek, eksik kalmak demek. Bu ülkeye tam manasıyla yerleşemememiz, bu iğretilik, kardeşlerden birisinin o evden kovulmuş olmasıyla ilgili. Keşke bir an evvel kurtulsak bu yükten. Keşke dünya anlasa Türkiye’nin geç kalmışlığının nedenlerini, bu günlerde içine girdiği değişimin değerini. Ama bu olmayacak.

Buna rağmen yol almak zorundayız. Alacağız da...


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums