- 3.02.2018 00:00
Öncellikle söze Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit olan sekiz askerimize Allah’tan rahmet, değerli ailelerine ve milletimize teselli dileyerek başlamak istiyorum. Tarih boyu olduğu gibi, bugün de, bağımsız bir devlet sahibi olarak onurlu ve hür yaşamanın bedelini göğüslüyoruz.
Bulunduğumuz coğrafya, her daim sıkıntılı süreçlere sahne oldu. Bu sıkıntılı süreçlerin asgari bedel ödeyerek atlatılması için gayret gösterdik. Ülkemizin daha büyük acılar, riskler ve bedellerle yüzleşmemesi için, devletimizin güçlü, milletimizin dayanışma içinde olması en önemli şart. Siyasi, ekonomik ve askeri olarak güçlü bir ülke olmak, öncellikle vatandaşlarımızın korunması için ne kadar önemli görüyorsunuz. Suriye ve Irak’ta yaşananlar ortada. Türkiye böyle bir duruma düşmemek için söz konusu müdahaleleri yapıyor.
Esasen, üst kimlik denen olgu da bu ortak amaca dayanıyor. Bir ülkede doğal ve pozitif bir durum olarak pek çok çeşitlilik, yaklaşım, yaşam biçimi, politik yönelimler, inanç sistemleri olabilir. Eğer Türkiye gibi, bir imparatorluk bakiyesi üzerine kurulan bir ülke söz konusu ise, bu durum zaten bizim için hayatın olağan gerçekliklerinden biridir.
Ancak maalesef, bu çeşitlilik üzerine farklı oyunlar oynanabiliyor. Yani sizin için en güçlü olduğunuz yön, başkaları için operasyon yapılacak bir alan olarak algılanabiliyor. Bu ahlaksızca bir yaklaşım ama gerçek.
Bizim de bu gerçekliğe göre vaziyet almamız gerekiyor.
Geçmişimizde pek çok karanlık olayda, etnik, mezhepsel ve kültürel fay hatları yaratmak için hedef alındığımızı biliyoruz. 2013’ten beri de, her üç alana da aynı anda yüklenmeye çalıştılar. Türkler ile Kürtleri, Sünniler ile Alevileri, beyaz Türkler ile muhafazakârları karşı karşıya getirmek üzere, terör örgütlerinin ve algı merkezlerinin harekete geçirildiğini açıkça gördük.
Osmanlı’nın yıkılışında tek neden olmasa da, Şark Sorunu önemli bir manivela olarak büyük devletler tarafından kullanıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de hep Kürt, Alevi, Ermeni sorunlarıyla meşgul edildik.
Burada sorunları çözebilmenin yegâne anahtarı aslında ülkenin siyasi, ekonomik, askeri olarak bağımsız, demokratik ve güçlü olmasıydı. Burada sıkıntılar olduğunda, sizin iyiniyetli çabalarınız dahi elinizden alınıp farklı yönlere çekilebiliyordu. Güçlü olmak demek, her şeyden önce aldığınız kararları tatbik edebilme yetkinliğiydi.
Türkiye bu anlamda bir silkinişe geçtiğinde karşımıza çıkartılan engelleri gördük. 15 Temmuz bu hain engelleme faaliyetlerinin zirvesi oldu.
Ve bizler ilk defa, bu kadar büyük saldırıların altında kalmayarak siyasal, ekonomik ve toplumsal bütünlüğümüzü koruduk. Bu anlamda bir milat yaşadık. Hasılı doğru yoldayız. Engelleri bir bir aştıkça, ödediğimiz bedeller de küçülecek ve farklı bir sürece merhaba diyeceğiz.
Yorum Yap