Parçalarını arayan insan

  • 8.01.2012 00:00

 Ayn Rand iyiler ve kötülerin metafizikleri gereği köklü farklılıklar arz ettiğini, yanlış bilgilerin tren kazalarına, ocaklarda patlamalara ve cinsel iktidarsızlığa yol açtığını, doğru ahlakın ise New York kentinin ve insan ruhunun yeniden inşasının vazgeçilmez yolu olduğunu anlatmıştı Atlas Shrugged(Atlas Vazgeçti) kitabında.

Rand, metafizikten, ahlaktan çokça bahseder ve sahip olunan metafiziğin, düşünme, yani felsefe yapma, buna göre davranma, düşünme yoluyla elde edildiğini düşünür. Tüm bunların temelinde ise “Bilgi” yatar. Bizi doğru davranmaya iten şey, doğru veriler, yani doğru bilgilerdir. O zaman bilgiyi hangi kaynaktan ve hangi süreçlerden geçerek topladığımız, bunu yaparken ne kadar “Objektif” olunabildiği gibi gerekli bir sorunsallaştırma üretilir. Yani metafizik ve ahlak, bilginin arılığı-doğruluğu doğrultusunda iyi veya kötü olarak şekillenir ve kendilerine koşut sonuçlar doğurur (mu?).

Aklı çok önemsemekle birlikte, bilgi ile bilemeyeceğimiz, lakin hissedebileceğimiz ve bu hisle davranmaya geçebileceğimiz mekanizmalara da sahip olduğumuzu düşünürüm. Burada dinî veya ahlaki inançları kast etmiyorum sadece. En nihayetinde, kutsal kitaplar ve ahlak öğretileri de birer bilgi kaynağı olarak yorumlanabilir ve Rand’ın objektivizmi ile çelişmez. Yani Rand, dinlerin metafizik ve ahlak yaratmaktaki tarihteki çelişkili tezahürlerini, doğru bilginin doğru ahlaka yol açması, diğer yanda, din adına işlenmiş suçları ise kutsal kitap bilgilerinin yanlış yorumlanması veya bilgilerin kötü niyetli kişilerin istismarı ile çarpıtılmış olmasıyla açıklayabilir. Bu durum, yani vahiyden kaynaklanan bilgi, Rand’ın iddiası ile çelişmez. Her şey bilgiye dönüştürülebilir.

Oysa vicdan denen şeyin ne kadar akıl ve bilgi sonucu oluşan bir şey olduğu konusu ise daha karmaşık bence. Yerden meyve toplayan atalarımızın olduğu kadar hâlâ doğanın ve henüz söze gelmemiş olanın bir parçası olduğumuzu düşünürüm. Bilgi, sonuçlarla kendini kanıtlar. Bir bilgi hayatın sürdürülebilirliği ve huzuru sağlıyorsa, doğrudur önermesi esas olmuştur. Ama “bilgi-sonuç süreci” insan hayatı süresini genellikle çokça aşan bir zaman aralığında biraz olsun kanıtlanabilir hale gelir. Bu durumda tek kaynak olan “tarih” ise, onu işleyecek olan aklın ve algıların güvenilmezliği ve iktidar çekişmeleri ile de kirlidir. Üstelik, mesela Yahudi soykırımı gibi güncel, olgusal ve kanıtlanmış bilgi dağarcığının bile, yeterli sonucu vermediği, soykırımların devam ettiği de bir gerçektir. Bu net bilgi kimilerince reddedilmekte, yok sayılmaktadır. Bu durumda trajik bir paradoks mu bizi beklemekte? Mesela, insan uygarlığı bir güneş rüzgârı ile tüm bilgi havuzunu kaybetse, biz tarihi yeniden tüm aynılığı ile tekrarlayacak mıyız?

Bu anlamda bilgi ve işlemci aklın, insanın doğru eyleyen kişi haline gelmesinde çalışan mekanizmanın önemli bir parçası olduğu, ama mekanizmayı tek başına temsil edemeyeceği yönünde bir kanaatim var. Çünkü sonuçları itibarıyla iyi bilgi olduğu kadar, kötü bilgi de vardır. Bilginin ahlaki olmaması onun rasyonel olmaması anlamına gelir mi? Bilginin işe yararlığı, tek başına, ahlaki olmasıyla sınırlanmamıştır ki! Hiroşima ve Nagasaki’ye atom bombası atılması bilginin hangi yönüyle mümkün olmuştur? O zamanki ABD’li yöneticiler bu ahlaksız kararın alınmamış olması halinde, savaşkan Japonların daha fazla insanın ölmesine yol açacaklarını iddia ediyorlardı. Oysa Almanya pes etmişti. Ama savaşın seyrinin nasıl gelişeceğini ispatlamak da mümkün değil. Diyelim ki, atom bombalarının atılmaması halinde savaşın daha fazla insanın hayatına mal olacağını bilebilmiş olsaydık, bu “doğru bilgi”, Nagasaki ve Hiroşima’yı aklar mıydı?

O zaman Amerikalıların bu bilginin doğru olduğunu düşünmelerine yol açan şey, sadece bilgi eksikliği mi, ya da bilginin bir parçasını seçmiş olmaları mıydı?

Devrede olmayan şey neydi?

Rasyonel olmamasına, bilgilerin onaylamamasına rağmen, neden bazen farklı davranırız? Kendi aleyhimize o zor kararları niçin alırız? Bizi kahraman yapan şey sadece doğru bilgiye ulaşmış olma ayrıcalığımız mıdır? Saf halde bir bilgi kaynağı var mıdır? Kutsal kitaplardaki bilgileri, bilimin elde ettiği ve sürekli bir öncekini yok ederek gelişen bilgiler silsilesini yorumlarken, son bilgiye ve onu işleyen parçalanmış, sık yanılır algılarımızla sınırlı aklımıza ne kadar güvenebiliriz? Buna rağmen, uygarlığın kanımca daha çok iyiden yana gelişmesini –kanıtı dünyanın hâlâ yok olmamış olmasıdır– sadece akıl ve doğru bilgi arkeolojisine bağlamak ne kadar doğrudur?

Sevgi, merhamet hissi, başkaları için hayatını gözden çıkarma eğilimi, bunu yaratan ahlak, acaba, bir insanın içinde çiğ halde ilk günden beri bulunan, bilgiden ve akıldan bağımsız başka bir şeyi de dikkate almamızı mı ima eder?

Bir insanı iyi, diğerini de kötü yapan mekanizmanın sırrını, insanlık henüz çözmüş müdür gerçekten?


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums