- 25.11.2017 00:00
Suriye iç savaşı konusunda Soçi’de Türkiye, Rusya ve İran liderleriyle yapılan zirve son derece önemliydi. Türkiye’nin bölgesinde etkisizleşen bir aktör olduğunu iddia edenler, sanırım bu tablodan pek memnun olmadılar. Çünkü onlar uluslararası milli meseleleri bile maalesef bir iç siyaset kaldıracı olarak görüyorlar. Bu ciddi bir sorunumuz.
Lakin bu sakat bakış açısı gerçeği değiştirmiyor. Türkiye Ortadoğu konusunda asla görmezden gelinemeyecek bir ülke. Sadece Suriye halkından sonra en büyük zararı gören bir komşu devlet olarak değil, tarihsel ve güncel özgül ağırlığıyla da her zaman masada olmak durumunda olan bir ülke.
Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Eğer sahada olmazsak, masada da olamayız” demişti. Türkiye’nin kimsenin toprağında gözü olan emperyal bir ülke değil. Hatta Türkiye tüm komşuları adına onların toprak bütünlüğünün en önemli güvencelerinden birisidir. Türkiye, mert, öngörülebilir, dürüst bir ülkedir. Komşularının altını oymaz, arkalarından iş çevirmez. Suriye ve Irak konusunda da Türkiye’nin birinci önceliği bu ülkelerin toprak bütünlüğünü koruması, çözümleri kendi içinde halk eksenli demokratik ve barışçı şekilde bulmasıdır.
Soçi’de de aynı görüşler masaya kondu. Üç önemli ülke de Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi geçiş konusunda uzlaştı. Türkiye için en önemli meselelerden birisi, bir terör örgütünün burada hak iddia etmemesi, meşrulaşmaması ve Suriye’nin kaderinde rol oynamamasıdır. Çünkü bu Suriye’de istikrarın oluşmasına engel olur. Yapılan etnik temizlikler, DEAŞ maymuncuğuyla gerçekleştirilen demografik değişimler asla kabul edilmeyecektir. Suriye’nin kaderine, kendi evlerine dönmüş kendi halkları karar verecektir. Doğru olan da budur.
Bu konuya Rusya ve İran’ın destek vermesi çok önemli. Alınacak bazı mesafeler olduğu görülüyor. Ancak aklın yolu Türkiye’nin önerisinde buluşmaktır. Bu olmadığı müddetçe Türkiye’nin bu bölgedeki askeri varlığını geri çekmesi düşünülemez. Ortaya anlamlı bir çözüm konmadan çözüm varmış gibi hareket edilemeyecektir. Bunu Rusya ve İran’ın göreceği, anlayacağı düşünülebilir.
ABD’nin PYD ısrarı burada en önemli kriz alanını oluşturuyor. Astana ve Soçi süreçlerinde PYD’nin dışlanması durumunda, çözümün fonksiyon kazanması için, mesela silah bırakmak konusu ve siyasi geçiş aktörlerinin belirlenmesinde alınacak ciddi mesafeler bulunuyor.
Burada ABD’nin PYD ısrarını sürdürmesi, Suriye Kürtlerinin barışçı/siyasi temsilinde zaaf yaratacaktır.
Bu durum da güçlü bir şekilde beliren barış olasılığını sakatlama potansiyeline sahip. PYD ile ilişkilerde Rusya ve İran’ın aynı hataya düşmemesi de çok önemli.
Soçi’de farklı bir faza geçildi. Aklın yolu ise çok değil, bir. Bakalım ortak akılda hangi hız ve süreçlerde buluşulacak?
Yorum Yap