Akılların da normal işlemediği bir zamanı yaşıyor dünya. Böyle kritik dönemlerde büyük ülkelerden daha sağduyulu davranmaları beklenir, lakin ABD son zamanlarda pek çok açıdan bu sağduyuyu göstermekte zorlanıyor.

Son olarak vizeleri askıya alma adımı kabul edilecek, anlaşılacak gibi değil. Başbakan Binali Yıldırım’ın grup konuşmasında ifade ettiği gibi, resmi bir bankamızın genel müdür yardımcısını yaka paça gözaltına alıp tutuklarken ve Cumhurbaşkanı’nın korumaları üzerinden çıkartılan krizde ABD yargısı sorgulanamıyorsa, 15 Temmuz darbesine dönük soruşturmalarda bağımsız Türk yargısının pratiklerinden iki ülkenin krize girmesine gerekçe yaratılması nasıl mümkün olabilir?

Son yaşanan kriz kesinlikle Türkiye kaynaklı değil.

Öyle görülüyor ki, ABD’nin kendisini Türkiye ile ilişkilerinde ciddi bir özeleştiriden geçirmesi gerekiyor.

ABD, şu anda Türkiye’de darbe girişiminde bulunarak 250 vatandaşı şehit eden, 2193’ünü yaralayan, ülke ekonomisini minimum 100 milyar dolar zarara uğratan bir terör örgütü ve liderini “misafir” ediyor. Bu durumun, Türkiye’nin Baghdadi’yi Ankara’da ağırlamasından, onu korumasından bir farkı yok. Bu tespiti bazı sağduyulu Amerikalı yetkililer de ifade etmişti. Benzer şekilde, PKK’nın Suriye kolu olan bir başka terör örgütü YPG’ye de binlerce TIR ağır silah gönderiliyor.

Türkiye için PKK ve FETÖ’nün, Suriye ve Irak’taki durumun bir varlık/beka meselesi olduğu ABD tarafından tam anlaşılamamış gözüküyor. Devletler, örtüşen menfaatler konusunda veya ortak projelerde işbirliği yapabilirler. Ancak bir ülkenin öz varlığını tehdit eden meselelerde esneme beklemek doğru ve gerçekçi bir yaklaşım değildir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Büyükelçisi’nin aldığı bu askı kararının bireysel bir tercih olabileceğini ifade ederek, ABD yönetimine hatadan dönülmesi için bir alan açmaya çalıştı. Ancak yönetim kararın arkasında olduklarına dair açıklama yaptı. Bunun devlet mantığı açısından kaçınılmaz bir tutum olduğu, ancak mesajın yönetime iletildiği söylenebilir.

Her halükarda, Başkan Trump ve sağduyulu yöneticilerin bu vahim davranış bozukluğunu bir an evvel gündem yaparak değiştirmeye çalışması ivedi bir ihtiyaçtır.

Geçmişte Türkiye’ye çifte standart ile yaklaşmaya alışılmış olabilir. Ancak geçmişte bile, mesele beka sorunu olduğunda, Kıbrıs konusunda olduğu gibi Türkiye milli reaksiyon gösterebilmiştir.

Türkiye eski Türkiye de değildir ve eski Türkiye’nin geri geleceğine dair umutlar boştur. Tabii ki dış ilişkilerde kural ekseriyetle büyüklük ve güç skalasına göre belirlenir. Türkiye hayal âleminde de yaşamıyor. Ankara’nın tek talebi, bugünün Türkiye’sine uygun ilişkiler kurmak ve geliştirmektir.

Bu hazmedildiğinde ortada kriz vesaire kalmaz.