- 8.02.2017 00:00
Dünya gerçekten ciddi bir türbülanstan geçiyor ve bu şiddetli fay kaymalarında belirli özellikleri sağlamış ülkeler en az zararla veya güçlenerek çıkacaklar.
Dünyanın birçok yerinde vuku bulan darbeler ve darbe denemelerinin de birbirinden bağımsız olmadığı, olamayacağı genel kabul görüyor. Bu durum, bahsettiğimiz küresel türbülans ile doğrudan ilgili, hatta kendisi…
Türkiye’de de, darbe her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümetini hedef almış olsa da, asıl hedef Türkiye’nin bütünü idi. Böyle büyük bir saldırıda, o anda hükümetin kimlerden olduğu önemli olmamalıydı. En azından bizler, geçmişte yapılan darbelerde ülkenin tamamının bedel ödediğini çok iyi biliyoruz.
Gerçi tam da bu nedenle, yani 15 Temmuz darbe girişiminin tüm ülkeyi hedef aldığı ve tüm halkımız tarafından nefretle karşılandığı içindir ki, bu gerekli/sorumlu tutumdan kurtulmak için 15 Temmuz/20 Temmuz çelişkisi yaratılmaya çalışıldı ve çalışılıyor. 15 Temmuz FETÖ darbesi, 20 Temmuz da “sarayın darbesi” olarak zihinlerde oturtulmaya çalışılıyor.
Neden?
Çünkü darbe girişiminin muazzam bir bilinç ve cesaretle atlatılmasından sonra oluşan Yenikapı Ruhu oldukça rahatsız edici oldu bazı kesimler için. Yenikapı Ruhu, bir kolonyal faaliyet olarak iki yüz yıla yakındır ilmek ilmek dokunan ayrılıkçı hamleleri giderme potansiyeline sahipti. “Kutuplaşma” diye tarif edilen ve aslında şikayet eder gibi görünürken, siyasi anlamda abanılan tek yöntem olan bu fenomeni Yenikapı Ruhu tedavi edebilirdi. “Tehlike” hemen fark edildi ve argümanlar üretilmeye başlandı.
Yazının girişinde, dünyanın içinden geçtiği bu türbülanstan belirli özellikleri sağlamış ülkelerin en az etkileneceğini ifade ederken, bu özelliklerin başında, söz konusu ülkenin kendi içinde birliğini sağlamış olmasının geldiğini kast ediyordum.
Tabii ki, güçlü bir ekonomi, doğru yönetişim, sert ve yumuşak gücün rasyonel ve yerinde kullanımı gibi birçok özelliği daha bu listeye eklemeliyiz. Ancak, benim tarih ve siyaset bilgime göre, ülke içindeki muhabbet ve beka konularında sağlanmış bilinç, en kritik özellik oluyor.
Ya siyasi tamahkarlık, ya ideolojik köhnelik veya başka nedenlerle, bu birliğin tesisine veya var olan birliğin zarar görmesine dönük hareketler içinde bulunanlar, bindikleri dalı kesmek bir yana, büyük bir günah işliyorlar.
Sorumlu tavır veya bilinç, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti taraftarı olmak demek değildir. Siyasi tercihlerin hepsi de saygıdeğer olacaktır. Ama AK Parti’ye muhalefet etmek, Türkiye’ye operasyon çekenlerin ağzını/yöntemlerini Focus dergisine verilen mülakatta olduğu gibi ödünç almak da değildir. Bu ayıplı durumu kamufle etmek adına bir süre başarılı olunabilir. Lakin ayıp sonsuza kadar saklı kalamaz.
Millet bunun cezasını er veya geç keser.
Yorum Yap