- 21.05.2017 00:00
AK Parti, ülke adına çok kritik bir halkoylaması neticesinde hemen yürürlüğe giren üç maddeden birisi olan cumhurbaşkanlarının partileriyle olan ilişkisini yasaklayan uygulamanın kalkmasıyla liderinin genel başkanlığını oylayacağı 3. Olağanüstü Kongresi’ni bu pazar günü gerçekleştiriyor.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki parti, son on beş yılda Türkiye’de inanılması güç başarılara imza attı. Bu başarılar, mali güçsüzlüğe, terör tehdidine, vesayet hamlelerine rağmen gerçekleştirildi.
Ancak, tam da bu başarıların verdiği rahatsızlık ve ülkenin gittikçe bağımsız hareket etme kabiliyetinin gelişmesi nedeniyledir ki, 2013 yılında farklı bir sürece sokulmak istendik.
Gerçi Şubat 2012 tarihinde MİT kriziyle bir hamle yapılmıştı ama dönemin Başbakanı Erdoğan’ın olağanüstü hamleleriyle bu darbe atlatılmıştı. 2011 yılı itibarıyla Gülen hareketinin “Erdoğan’ın ipini çekmeye karar verdiği” itirafçı ifadelerine de yansıdı.
Gezi ile başlayan süreçte, kâh FETÖ’nün, kâh PKK’nın koçbaşı olarak kullanıldığı Türkiye’nin gayri milli unsurlar tarafından kontrol edilmesini hedefleyen ataklar yaşadık. Erdoğan somut hedef gözüküyordu ama mesele onun milli iradeden yana tavizsiz tutumuydu.
Hasılı hedef bir bütün olarak Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletiydi. Yıkım gerçekleşse, şu kesim veya bu kesim diye ayırmadan herkes ağır zarar görecekti. Bu gerçeği bazıları gözlerini bürümüş olan Erdoğan düşmanlığıyla görmek istemediler. Hâlâ da görmek istemiyorlar.
15 Temmuz gecesi ile de fiilen ülkenin üzerine çökmek üzere çılgınca/haince bir hamle yaptılar. 16 Temmuz sabahı itibarıyla, bu aziz millet lideri ile bir bütün olarak işgal girişimini yerle bir etti.
Burada tüm şehitlerimizi minnetle yâd ediyoruz.
16 Nisan hükümet sistemi değişikliği esasen 15 Temmuz’un doğal bir sonucuydu. Milli iradenin sistemin esası haline gelmesi beka meselesiydi. Öyle ki, bir daha hiçbir vesayet biçimi üzerinden bu ülkenin kendisini koruma refleksi körelmesin, bünye zayıf düşürülmesin, uzaktan kontrol edilme zaafı oluşmasın.
Milliyetçi Hareket Partisi ve lideri Devlet Bahçeli’nin bu kritik süreçte oynadığı rol tarihi önemde oldu. Zamanla önemi daha da anlaşılacaktır.
İşte tüm bu zorlu virajlarda lider, parti ve taban bağını güçlü tutan AK Parti, kurucu, birleştirici bir rol üstlendi. Şimdi bu pazar günü yapılacak kongrede yeni bir dönem açılmış olacak.
Dönemin özelliği nedeniyle, hiçbir partide yaşanan süreçler sıradan siyasi ölçeklere göre değerlendirilemez. AK Parti, CHP ve MHP’de yaşanan/yaşanacak gelişmeler, bu partileri aşan anlam ve etkilere sahiptir.
Ortak amaçlar belirlemeye, üst kimlik tanımı üzerinde bir uzlaşmaya gitmeye ihtiyaç vardır. Osmanlı’nın son dönemlerinde de, yaşadığımız şu son güncel süreçlerde de hedef her zaman iç barış ve devlet yapısını çözmek olmuştur.
Klasik ideolojilerin çözüldüğü, Batı’nın anlam bunalımına düştüğü, Doğu’nun yükseldiği şu dönemde, Türkiye’nin her anlamda yükseltilmesi için yerli ve milli bir şemsiye altında her cenahın çalışabileceği, var olabileceği geniş bir alan mevcuttur. Bu alanı görmek ve burada özne olmak yerine, eski, köhneleşmiş kavgaların nesnesi olmak beyhudedir.
Yerli ve milli bir karakterle, ortak üst kimliğin ana hatlarında ittifak ederek, siyaset üretmek, sivil toplumculuk, gazetecilik, milliyetçilik, muhafazakârlık, solculuk yapmak mümkündür. Bağı sadece ülkesiyle olan, özgüvenli dünya insanları olarak, herkesin bu ülkede yapabilecekleri önemli işler vardır.
Ve hatta bu hak olduğu kadar bir ödevdir.
Aramıza sokulmuş, miadı dolmuş, kokuşmuş ayrılık, düşmanlık ve önyargı tohumlarını söküp atalım ve geleceğimizi hep birlikte kuralım.
Yorum Yap