15 Temmuz, hayatın doğal akışı içinde küçük bir sapma veya sıradan bir değişiklik değil, bir halk ihtilalidir. Onu yok saymak beyhude bir çabadır.
14 Temmuz’u özleyenler boşuna hayal kuruyorlar.
Bu yeni dönemin kodları “yerli ve millidir”. Bu kodlar siyaset üstüdür ve Yeni Türkiye’nin karakteridir. Bu kodlarla millet iradesine dayalı güçlü bir demokrasi ve devlet inşasının, siyaset-toplum, halk-devlet, ülke-dünya ilişkilerinde devrimci bir değişimin fitili ateşlenmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan zaten bu durumun mimarıydı ve 15 Temmuz ruhunun önderliğini yapması normal. Bununla birlikte bu süreçte onun 79 milyonluk Türkiye’nin ülke liderliği teyit edildi. Hatta sınırlardan taştı, dünyadaki değişim ihtiyacının güçlü sesi oldu.
Ancak parlamento düzeyinde 15 Temmuz ruhuna uygun davranacak aktörlerin oynayacağı roller de çok önemli.
Bu manada 15 Temmuz’un en önemli kazanımlarından birisi Başbakan Binali Yıldırım’dır.
Tam bir “yerli ve milli” profil çizen, 15 Temmuz’da kıl payı ölümden dönmüş ama geri adım atmamış, sinmemiş, “ölümüne” işgale meydan okumuş, millet iradesine sahip çıkmış bir Başbakan profili, bugün Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan boşluğu doldurmaktadır.Pozisyonel/kadrocu siyaseti elinin tersiyle iterek, “yarın için bugün ödenmesi gereken bedellere” talip olmak, çok çalışmak, Cumhurbaşkanı ile sırt sırta vererek bir yandan ittifak halindeki terör örgütleriyle mücadele ederken, başta ekonomik alanda yapılan ayak oyunlarına dönük hamleler geliştirmek açısından Binali Bey gerçekten Türkiye için büyük bir şanstır.
Halkın 15 Temmuz’da verdiği mesajı anlamak adına bir diğer kazanım ise MHP lideri Devlet Bahçeli’dir. Kendi sözleriyle “FETÖ’ye kurşun asker olmak için sıraya girmek” yerine, milleti ve ülkesi için hangi bedel olursa olsun ödemeye hazır bir duruş sergileyen Bahçeli, ülke üzerinde ameliyat yapma niyetindeki güruhun da hedef oluyor. Oysa Bahçeli ne siyasi bir pozisyon alıyor, ne de hükümet ile sıradan siyasi bir ittifaka girmiş durumda. İkinci Kurtuluş Savaşı verdiğimiz bu günlerde, sorumlu, yerli ve milli bir lidere ne yakışıyorsa onu yapıyor.
HDP, zaten 15 Temmuz sürecinin payandalarından birisi olarak yok hükmünde ve kaybedenler kulübünün azası. Meclis’te sivil siyaset yapmak yerine, PKK’nın kanlı hendek stratejisine zaman kazandırmak, cinayetleri kamufle etmek için eşsiz imkanlarını kötüye kullandı ve tarihin çöp sepetine atıldı.
Asıl sorun CHP’de…
15 Temmuz’dan sonra bile, FETÖ’den gelen ters manyellerin üzerine atlayan, ülkeyi işgal etmek isteyen bir örgütü devletten ayıklamak adına hayati önem arz eden olağanüstü hal ve KHK’ları itibarsızlaştırmak için fırsat kaçırmayan, yumuşayan üslubu bozmak amacıyla Cumhurbaşkanı’na sokak ağzıyla sataşan bir profil, onun 15 Temmuz’dan hiçbir şey anlamadığını, hatta yeniden inşa sürecinden hazzetmediğini gösteriyor.
Ama bu, Kılıçdaroğlu’nun karar verebileceği bir durum değil.
Öyle kritik bir noktadayız ki, Türkiye başarırsa sadece kendi evlatlarının geleceği kurtulmakla, bir üst lige çıkmakla kalmayacak, aynı zamanda mazlum ülkeler için de kendini kanıtlamış bir model ortaya konmuş olacak.
Bu yola taş koyanlar, sokağa tank çıkaran darbeciler gibi karşılarında bu aziz milleti bulacaklar.
Yorum Yap