- 17.10.2011 00:00
Başbakan Erdoğan’ı severim. Aralarına nifak girmesin ama, AK Parti’de en sevdiğim Erdoğan değil, Sayın Arınç’tır lakin... 2002 yılından itibaren, ki o zaman AGOS’ta yazıyordum, 28 Şubat 1997 yılında Demirel’i büyük bir devlet adamı olarak gören ben, AK Parti için çok erken bir tesbit yapmıştım.
“Bunlar farklı. Burada farklı bir şey var, iyi bir şey.”
AGOS’ta o zaman da çok tepkiler alırdım AK Parti yazılarıma. Umurumda olmazdı. Resmi çok net görüyordum çünkü. Ermeni olmaktan ötürü nasıl önyargılarla boğuştuğumu iyi bildiğim için, “Müslümanlara” karşı önyargılarımı kırmaya başladım. 80 yaşındaki Ohannes amcam, –aslında babamın kuzeniydi– özellikle soykırım konusunda yüreğim sertleştiğinde, elime dokunur, “Oğlum, Müslümanlar iyidir” derdi. “Müslümanlar iyidir.” Bu kadar söylerdi...
O zaman çocuk sayılırdım, beyaz Ermeni’ydim, kent çocuğuydum. Anlamazdım. Ama bunu öyle içten ve gözlerinin içi yaşlanarak söylerdi ki, hayatının büyük kısmı Anadolu’nun bağrında, acı ve mücadeleyle geçmiş bu yaşlı adamın sözleri içime işlerdi.
Tabii, 2002 yılından sonra buna tecrübe, bilgi vs. eklendi. Ben Müslümanları daha yakından tanıdım. Aslında, kendimi bu ülkenin hep dışında tutmuş bir insan olarak reddettiğim şeyi kabullendim. Hatta bu bana ferahlama da verdi. Evet, ben bu ülkenin bir mahsulüydüm, kimliğime dair özel kodlar bir yana, rahip bir dostumun dediği gibi, öyle karışmıştık ki, saf bir Ermeni’den, saf bir Müslüman’dan bahsedilemezdi artık. Aslında her Ermeni’nin yüzde yirmi beşi Müslüman, her Müslüman’ın yüzde yirmi beşi de Ermeni’ydi ve diğer permütasyonlar...
AK Parti’yi desteklediğimi hiç saklamadım. Bugün seçim olsa yine oyumu AK Parti’ye vereceğim. Bunun doğruluğundan zerre kadar kuşkum yok, aklım, vicdanım rahat. Çünkü bu ülke için hâlâ en hayırlısı o ve alternatifsiz. Alternatif yaratın, bana da haber verin bir ara.
Tabii böyle olunca, Erdoğan’ın “100 bin Ermenistanlıyı sınırdışı ederiz”, “Ne Yahudiliğimiz, ne Ermeniliğimiz, affedersiniz ne Rumluğumuz kaldı”, “Dini Zerdüştlük olan bir anlayışın böyle bir derdi olabilir mi” gibi sözlerini karşılamak zorunda kalıyorsunuz. Bunu bendeki bir çelişki olarak görüyorlar.
Hiç de çelişki değil. AK Parti’nin başörtülü kadınlara tavrının pespayeliği, çapsızlığı, gaddarlığı ortada. Kadınları Ergenekoncu ilan ettiler. Ermeni’yi mi kayıracaklardı?
Ama ne bekliyordunuz ki! Ohannes amcamın bir sözüydü yine, “Oğlum bu malzemeden baklava hamuru açılmaz, olsa olsa tandır pişer” derdi.
Malzeme bu...
2002’den itibaren değişen siyaset ve Türkiye için de hep şunu söyledim: AK Parti dâhil, bu siyaset gerçek değil, kalıcı değil, sadece geleceğe dair yeni ve iyi şeyler oluyor.
Meclis’te gerçek partilere sahip değiliz. Hepsi olmaları gerekenin çok çok kötü reprodüksiyonları gibi. En iyileri AK Parti, hâlâ da öyle ve bir süre daha öyle olacak. Ama geleceğin siyaseti bunlar değil. Erdoğan da bundan 20 yıl sonra hayırla yâd edilecek, ama eski Türkiye’ye ait olduğu da bilinecek. Onun değeri, yeninin içinden sızacağı, boğulmayacağı geniş çatlaklar açmak olacak. Bu bile onun yedi ceddine yetecek hayır ve sevap demek. Ona gerçekten çok şey borçluyuz.
Evet, ne bekliyordunuz? Şu Zerdüşt işine Taraf’tan başka kim karşı çıktı mesela? Utanç verici bir medya. Altın Portakal’daki pespayeliği gördünüz. Mide bulandırıcı bir solculuk ayini. Öteki’nin, eşcinselin, kadının adeta ırzına geçtiler. Öyle bir sömürü ki, insanın düşün ya hu yakamızdan demesi geliyor.
Malzeme bu!
Çoğunuz daha farkında değilsiniz. 88 yılın nelere malolduğunu hâlâ tam anlamış değilsiniz. Kemalizm, bugün çöküyor gibiyse de, bilakis son derece başarılı olmuş bir ideolojidir. Türk milliyetçisi, asker tapıcı milyonlarca Müslüman yaratmıştır mesela. Kemalist cuntacı Türkiye’nin en büyük sorunu önümüzdeki yıllarda değişimin dinamiği olan Müslüman orta sınıfının bu milliyetçilikten ne kadar hızla arınacağına bağlı olacak.
Erdoğan da sıradan bir Türk milliyetçisi. İslamî konuştuğunda, bunu bir de evrensel değerlerle örtüştürdüğünde müthiş bir adam çıkıyor ortaya. Ama bu lapsuslara engel olması mümkün değil. O eski Türkiye’nin bir ürünü çünkü. Çoğunuz da öylesiniz. Bundan kurtulmak öyle kolay değil. Ne zannettiniz ki!
Taraf biraz farklı olabiliyorsa ve bu kadar yalnız kalıyorsa, bundan. Biz geçmişte de bu ülkeye ait hissetmedik kendimizi. Kendi adıma bu kesin böyle. Ben bu ülkeye daha yeni yeni yerleşiyorum. Kendi memleketinde gurbette yaşamış olmak çok yıpratıcıydı kabul, ama getirisi de bu.
Yolun daha çok başındayız. Enseyi karartmayın, durmak yok yola devam...
markaresayan@hotmail.com
Yorum Yap