Kurban ve hakikat…

  • 5.10.2014 00:00

 Nerede okuduğumu hatırlayamadım bir türlü; bir düşünür şuna yakın bir söz söylemişti: 'Bir insanın kendisini anlayıp anlamamasından ziyade, asıl risk kendisini yanlış anlamasıdır.'

Sanırım bu tesbit sizi etkilemiştir. Çünkü insan zaten kendisini hep doğru anladığını düşünür. Başka türlü nasıl olabilirdi ki! Böyle bir olasılığın var olduğunu pek düşünmez, her şeyin otomatik olarak doğru geliştiğini düşünür iç dünyasında. Tabii ki öyle değildir. Öyle olmadığı da pek açıktır ama bunu fark edince çok şaşırır nedense.

Freud'un psikanalizi tamamen bu sistematiğin üzerine kuruldur mesela. Şöyle ki: İnsanın yanlış öğrenilmiş duyguları ve bilgileri vardır. Bu duygular ve bilgiler kişiyi olumsuz etkiler, aleyhine çalışır. Genellikle bir travma eşliğinde bozulurlar. Başta, travmanın etkisini azaltmak için bir savunma mekanizması olarak gelişirler, ama şımarık oldukları için kalır ve alanlarını genişletirler.

Psikanaliz bu travmaları araştırır ve kişiyi o travmaya karşı geliştirilen (Ve artık geçersiz olan) korunma mekanizmalarına yabancılaştırır. (İddiası budur en azından.) Kişi içselleştirdiği şeye dışarıdan bakmayı başardığında yabancılaşma gerçekleşir ve işletim sisteminden virüs bu şekilde atılmış olur.

Dışarıdan bakmak...

Kanımca sihirli sözlerden birisi de budur. İnsan içinde yuvarlandığı şeyi pek anlayamaz. Yoksa teknik direktör sahanın kenarında oyunun tamamını gören tecrübeli kişi değil, usta oyunculardan birisi olurdu. (Herkes bir Hagi olamaz.)

Schiller 'Çağını anladı ve zengin oldu' demişti galiba. Anlamak dışarıdan bakabilmeyi gerektirir ve bunu yapabilen çağın içinde yuvarlanıp giden dünya hakkında ciddi avantaj elde eder.

Marx çağını anlayabilmekte üstün bir deha ortaya koymuştu. Dışarıdan bakabildiği için derin bir entelektüel bakış geliştirdi ama 'Hadi şu işleri düzeltelim' kısmına geldiğinde çuvalladı. Şiddeti yöntem olarak seçen planlamacı bir diktatoryanın pratikte Stalinizm'e varacağı çok belliydi. Entelektüel değeri ile tezat olarak siyasal öngörüsü ve ahlak anlayışı trajik derecede çürüktü.

Ne iyi ki, gerçeklik ile bağımız bir yere kadar kopabilir. Bizleri gerçeğe bağlayan sorunlarımızın olmasıdır. Allah'ı kaybettiğimiz bu dünyada en büyük sorunumuz da bir sonumuz olmasıdır. Evet ölüm hala var ve bu dünyada kurduğumuz camdan gökkubbeyi sık sık yıkmaktadır.

Marx gibi pek çokları, küçümsemeyin Hitler de buna dahil, topluma dışarıdan bakabilmişti. Sonuçları ortada... Peki tezimiz çöktü mü? İnsanın kendisine ve topluma dışarıdan bakabilmesi, kendisini yanlış anlamasını önlemiyor mu?

Sorun, insanın kendisine bakarken kendi düşüncesini ilahlaştırması ve süreci yarım işletmesidir. Cioran 'Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında, dünyadaki kötülük biraz daha artar' demişti ama bundan önce 'Hitler kadar bugün bizi etkileyen, sempati uyandıran ve hayranlık bırakan başka bir politik lider göremiyorum' da demişti. Neyse ki bu konuda özeleştirisini vermiştir.

Tarihçi Timoty Snyder 'Bilgelik hem içeriden hem de dışarıdan bakan biri olmaktan, ardına kadar açılmış gözlerle ve kulaklarla içeriye geçmekten ve düşünüp yazmak üzere dışarıya dönmekten gelir' diyordu. Yani insanın kendisini ve dış dünyayı yanlış anlamaması için, iki dünyaya sürekli olarak girip çıkan, oralara dışarıdan ve içeriden bakan bir seyyah olması gerekir. Bu bir devlet başkanı için de, bir bakkal için de böyledir.

Böyledir ama kolay değildir. Çünkü bunu yapabilmek için insanın kurbanlar vermesi gerekir. Şımarıklığını, bencilliğini, konformizmini, kibrini, sadece haklı olma ile sınırlı gerçeklik arayışını vs...

Ama bu formülün yine de çok büyük bir zaafı var.

Modern insanın en büyük kayıplarından birisi, had bilme yetisini kaybetmiş olmasıdır. Had bilme, insanın kibrini sınırlayan, başkalarının hukukunu düşünme süreçlerine katan bir ahlaki-dinsel öğretiydi. Batı'da 'Tanrı öldüğünde' tüm toplumun üzerinde birleşebileceği ahlak çatısı çöktü ve bunun yerine hala kapsayıcı bir öğreti kurulamamıştır. Nietzsche bunun farkındaydı ama teorisine metafizik uzamı katma cesaretini gösteremedi. Çünkü bunu yapanlar (hala da öyledir) hakir görülüyor, suskunluk cezasına çarptırılıyor, görünmez kılınıyorlardı.

Modern dile uyarlarsak, dünya ve başkaları hakkında bizimkinden farklı birçok çerçeveler vardır ve dürüst bir tavır bu çerçeveleri azami kayda almayı gerektirir. Bir olayı anlamaya ve karar vermeye çalışırken, sadece kendi çerçevemizden yola çıkmak (Onun ilahi bir doğruluğa sahip olduğu kesin olsaydı bile) faşizmin temelidir. Tek çerçeve 'gerçek' kavramını keskinleştirir ve başkalarına dayatma enerjisini sağlar. 20. Yüzyıl entelektüelleri de böyle büyük bir ahlaksızlığın pençesine düşmüşlerdi. Hiçbir bedeline ortak olmadıkları uzak hayatlar hakkında kararlar verdiler, projeler ürettiler ve bunu ellerindeki entelektüel müdahale gücüyle devlete dayattılar.

Kurban bana bunları düşündürür. Dünyanın böyle bir yer olmasına yol açan hatalarımızı, bizlerin yaşaması için masumların ölmesi gerektiğine dair kurduğumuz düzeni yüzümüze bir tokat gibi çarpar.

'Onların etleri de kanları da Allah'a asla erişmez; fakat sizden O'na takva ulaşır. İşte böylece onları size boyun eğdirdi ki; size hakikati fark ettirdiği kadarıyla Allah'ı tekbir edesiniz.' (Hacc Suresi, 37. Ayet Tefsiri.)

Kurban Bayramınız mübarek olsun.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums