Şeytan Batı, öfkeli Doğu...

  • 22.09.2014 00:00

 Dün Batı'nın (ABD'yi ayrı tutarak) uzun zamandır aslında Hıristiyan olmadığını ifade etmiş ve Doğu'nun din üzerinden Batı'nın tercihlerinin (çoğu ayrımcı ve epey kanlı olan) böyle bir bakışın içinden anlaşılamayacağını, daha kötüsü yanlış anlaşılacağını yazmıştım. Said bu konuyu post kolonyal bağlamda yapısöküme uğratmıştı ama, Müslümanların Filistin sorunu üzerinden Batı'yı çözümleme biçimi yine de sorunlu kaldı. Çünkü Batı paradigmasını yapı söküme uğratırken, mağduriyet hep merkezde kaldı ve onu 'mükemmel kötü' olarak da tanımlamış oldu. Bu dinde 'şeytana' denk geliyordu. Batı'nın ezici üstünlüğü Said'in açık ameliyatında daha net görüldüğünde, onu inançlarındaki mükemmel kötüye uyarlamaları çok güç olmadı.

Şeytan, sonuçta din paradigmasının içindeki 'meşru' ötekiydi ve tartışılmaz bir rolü vardı. Bu anlamda Doğu için Batı gittikçe transandantal (Kendinden şey) bir kimliğe büründü. Dolayısıyla, Müslümanların bu dünyadaki sorunlarının müsebbibliği aşkın bir kötünün eline teslim edilirken, oyun aslında Batı'nın zihinsel alanında ve onun koyduğu kurallar çerçevesinde kabul ediliyordu. El Kaide türü mücadelenin bu dünyayı Müslümanlar açısından yaşanır bir yer olmasına yol açacağına dair inanç (açıkça itiraf edilmese de) oldukça zayıftı. Bu ise öfkeyi ve daha radikal yönelişleri arttıran bir unsur oldu.

El Kaide böyle bir yanlış anlamanın üzerine oturan bir direnç biçimiydi. Ana düşüncesi Müslümanların direndiği yerlerde eylem koymak veya şeytanı ininde vurmaktı. El Kaide hareketinin formasyonu ümmetin küresel düzeyde yanında olmaktı. Hiçbir zaman kurumlar yaratmak, bir ülkeye yerleşmek, ülke kurmak gibi bir amacı, en azından başat noktada olmadı. Ama IŞİD bu noktada farklıdır. Ezilen Müslüman dünyada biriken yüksek negatif enerji, artık köksüz bir harekette harcanamıyordu ki, ABD El Kaide'yi bu köksüzlük üzerinden zayıflattı. Siyaset ise Mursi ve İhvan'ın linç edilmesiyle Müslümanlara kapandığı oranda IŞİD hareketinin önünü açtı. Batı'da yaşayan göçmenlerin yaşadığı ayrımcılıklarla beslendi.

Ama her halükarda, IŞİD de El Kaide gibi yanlış düşüncede kök salan bir örgüt olarak coğrafyadan kazınacak ve bu olurken ölenler yine Müslümanlar olacak. Öfkeli Müslüman genç göçmenler ve romantik İslamcılar için bir çalı ateşinin ışığında teselli bulmanın ötesine geçemediği gibi, Batı'yı biraz daha transandantal hale getirirken onu daha da yüceltecek. Çünkü Batı yanlış anlaşıldığı gibi, ona dinsel bir rol atfedilmiştir. Batı merkezinde insan değil kar ve milli menfaatin olduğu hayli basit bir mantıkla çalışır ve orada karşısına kim çıkarsa, kimlik veya dininden bağımsız olarak sömürgeleştirir veya yok eder. Bu bazen Filistinli olur, bazen Ruandalı, bazen Kennedy olur, bazen Arafat, fark etmez.

Burada Batı ülkelerinde İslam'a bakışın sadece real politik kökenli olduğu imasında bulunmuyorum. İslamofobi bir gerçektir ama bu toplumsallıkta organikleşir. Tepede sadece bir stratejidir. Avrupalı ortalama seküler bir aydınlanmacı için İslam ile Hıristiyanlık tehdit açısından farklı değildir. Sadece Hıristiyanlık Avrupa için bir sorun değildir artık. Dişleri sökülmüştür, ehlileşmiştir.

Başa dönelim ve anlamaya çalışalım. Avrupa'da somut dinsel inanç 19. Yüzyıl'ın üçüncü çeyreğinde artık çökmüştü. Özellikle Britanya ve Fransa artık Hıristiyan değildi. Dinin çöküşü ile liberaller, sosyal demokratlar ve sosyalist aydınlar dayanaksız bir dünyada temelsiz kaldıklarını anladılar. Bu aynı zamanda ahlaki dayanaktan da yoksun kalmaktı çünkü tüm insanların itaat edeceği tek bir ahlakı tanımlayıp dayatacak Tanrı ölmüştü. Dolayısıyla tüm ahlaki konularda 'zorunlu olmama' hali egemen olmuştur. Bunu bireysel düzeyde özgürlük olarak kutsayabilirdiniz ama devlet yönetmek bir ortak ahlakın üretilmesini gerektiriyordu. Haliyle 19. Yüzyıl'ın entelektüelleri adı konmamış bir peygamberlik görevini üzerlerine alarak bu ahlakı (yeni Kantçılık üzerinden) seçkin bir grubun yaratıp topluma dayatmasında karar kıldılar. Bu açığı 'yararcılık' ile ikame etmeye gayret ettiler. İş daha sonra Gramsci'nin komünist partinin kilisenin yerini almasını önermesine kadar gitti.

Türkiye hem Batılı hem de Doğulu bir cemaatler birliği olarak nadide bir hikayenin üzerinde oturuyor. Sorunlar siyasetle, rehine olayında olduğu gibi diplomasi ile çözülüyor. Düşünerek, kazara veya el yordamıyla bulduğumuz çarelerin ne Batı'nın, ne de IŞİD tarzı Doğu'nun radikalliklerini içermesini büyük bir imkan olarak görüyorum. Türkiye dünya real politiğine yeni bir ahlak önererek önemli bir çıkış yolunu işaret ediyor. Yeniden ahlakı konuşur olduk ve bu yeni ahlak mümkün olan en çoğulcu konuşmayla kurulduğu ölçüde özgün ve sorun çözücü olacak. O ahlakın içinde Allah da, tüm dinler de, seküler değerler de olacak çünkü bunlar toplumun toplam özellikleridir.

*Cumartesi sabahına büyük bir müjde alarak uyandık. 46 vatandaşımızın sağ salim evlerine dönmesinde emeği geçen herkese, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın şahsında teşekkür ederim.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums