No, you could not Mr. Obama...

  • 4.08.2014 00:00

 Geçen günlerde ABD Başkanı Obama Beyaz Saray'da kameraların karşısına geçti ve 11 Eylül saldırılarından sonra CIA'in gözaltına alınanlara kötü muamelede bulunduğunu itiraf etti. 'Bizim değerlerimize ters düşen bazı şeyler yaptık. Bazı insanlara işkence yaptık' derken, 'El Kaide'nin 11 Eylül 2001'de New York'ta Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a saldırısı sonrasında, ABD istihbarat örgütleri büyük baskı altında kaldı. Başka saldırılar olup olmayacağını bilmiyorlardı. Çok zor şartlarda çalışıyorlardı. Bazen çizgiyi aştık, bunu kabul etmeliyiz' türünden bir gerekçelendirmeye de mecbur hissetti kendisini.

Bu bir özür olsa bile, ne kadar etkili ve değerli bir özür olduğu tartışmalı. Çünkü 9/11 saldırıları sonrası Bush Amerika'sının Irak ve Afganistan'ı uydurma gerekçelerle işgal etmesi sonucu milyon bazında sivil insan öldürüldü. BM kararına bile ihtiyaç duymadan CIA'nin 'Kimyasal silah bulundu' tezviratı üzerinden Irak'ın işgal edilmesinin bugün hangi sonuçlara yol açtığını görüyoruz. Bush, Irak'ta silah bulunduğuna dair CIA istihbaratının bir aldatmaca olduğu ortaya çıkınca özür dilememiş, çareyi CIA Başkanı'nı taltif ederek emekli etmekte bulmuştu.

İki Bush döneminde dünyayı mesihçi bir zihniyetle zapturapta alma girişimleri, başta Ortadoğu olmak üzere küresel çapta ABD düşmanlığının tavan yapmasına yol açtı. Dolayısıyla, bir siyahi olan Barack Hussein Obama'nın başkanlık seçimlerini 'Yes We Can' (Evet, yapabiliriz) sloganıyla kazanması dünyada büyük bir heyecan yarattı. Ailesini bir kısmı hala Müslüman olan bir siyahinin, Bush tarzı bir emperyalizme ve İslamofobiye karşı kullandığı seçim söylemi ile Beyaz Ev'e yerleşmesi, dünyanın kaderini doğrudan etkileyen böyle büyük bir gücün paradigmasını değiştirebileceği ümidini doğurmuştu.

Nitekim ilk dış seyahatlerin Türkiye ve Mısır'a yapılmış olması sembolik açıdan önemliydi. Ümitlenmek için ciddi nedenler vardı. İslam alemi ile ilişkiler tamir edilebilir, Filistin sorunu çözülebilir ve Ortadoğu'nun çatışma üreten dinamikleri dönüştürülebilirdi. ABD'nin bunu yapma gücü vardı.

ABD'de başkanların Kongre karşısında zayıf oldukları bilinir. Boston patlamaları ve Snowden türünden sızdırmaların da Obama'nın etrafını sarmak için yapıldığı söylenmektedir. Yani bir tek ABD'nin olmadığını, bu 'demokrasi beşiği' ülkenin Vietnam'da çekilme ve CIA bütçesinde kesinti niyeti yüzünden Kennedy'yi hayatta tutamadığını da biliyoruz.

Ama buna rağmen Obama, kendi sınırlarını zorlama ve aldığı kararlar açısından bir Kennedy olamadı, bunu da biliyoruz. Obama'nı dış politika tercihi 'bataklıklardan' çekilme ve gücü optimal kullanma açısından daha büyük tehdit olarak algılanan Çin'e yönlendirme olarak tezahür etti.

En yıkıcı şekilde domine ettikten sonra bir bölgeyi rehabilite etmeden arkanızı dönüp çekildiğinizde, oradaki insanların hayatlarını önemsemeseniz bile, Rusya Gürcistan'dan iki bölgeyi koparttığı gibi Kırım'ı da işgal edebiliyor mesela. Dünya böyle bir yer. Bu kuralı en çok dünyayı böyle bir yer yapan ülkelerin bilmesi gerekirdi.

ABD'de böyle bir tartışma epeydir var. Obama ülkesinin gücünü optimal kullanma adına doğru bir şey mi yapıyor, yoksa dünya liderliği özelliğini kayıp mı ediyor? Peki ABD'nin dünya liderliği özelliği çeşitli tehditler uydurarak bazı ülkeleri işgal etmek ve bu girişimlerin hepsinden de yenik çıkmak mıdır? ABD'nin milli çıkarları, İsrail ve neo-con lobisinin dediklerini harfi harfine yerine getirmek midir sadece? Dünya liderliği, Irak ve Afganistan gibi yapılmaması gereken işgalleri yapmak, Suriye ve Filistin'deki soykırımlara sıra gelince 'diplomasi' kartının ardına mı sığınmaktır.

İhvan'ın siyasileşmesi ve Ortadoğu'ya sivil yönetimlerin hakim olmasının kapısını aralayacak Mısır devrimi karşısında bocalamak, sonra da açık ve kıyıcı bir darbeye destek vermek, Obama'nın bahsettiği 'Amerikan değerlerine' gerçekten uymakta mıdır?

Hamas'ın öldürmediği İsrail tarafından kabul edilen üç Yahudi gencin katlinden sonra 1750 Gazze'linin can verdiği bir işgali desteklemek, kendi kamuoyuna bile anlatamadığı bir tercih değil midir Obama'nın? Kaçırıldığı iddia edilen İsrailli askerin çatışmada öldüğü ortaya çıkmışken, yüzlerce parçalanmış çocuğun görüntüsünü es geçerek, o bir asker için dünyayı ayağa kaldırmak hangi değer kümesinin içinde yer alabilir?

Bence, Obama, Bush dönemini bir kenara bırakıp, Suriye, Filistin ve Mısır için yapmadıkları için özür dilemeli. Eğer dünyada hala demokrasi değerlerinden bahsedilebilecekse, bu değerleri Gazze konusunda Türkiye, birkaç Güney Amerika ülkesi ve dünya kamuoyu temsil etmekte. ABD'nin son dönemde kaybettiği en önemli değer, demokrasi iddiası oldu. Obama'nın ikinci kez seçildiğinde övünerek sarf ettiği, 'En büyük servete sahip olmamıza rağmen bizi zengin yapan para değil, en güçlü orduya sahip olmamıza rağmen bizi güçlü yapan bu değil, kültür ve üniversitelerimize bütün dünya imreniyor ama bizi büyük yapan bu da değil, dünyanın en fazla çeşitliliğe sahip milletlerine sahip olan ülkeyi birarada tutan bağlar' sözü, bugün itibarıyla daha az anlam ifade ediyor.

ABD'nin köleliği kaldıran Cumhuriyetçi Lincoln ve Vietnam savaşına karşı çıkan Demokrat Kennedy gibi cesur liderlere ihtiyacı var. ABD'nin milli çıkarlarını bu kadar itibar kaybetmeden de korumak mümkün.

Her ikisinin de öldürülmüş olması da gerçekten manidar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums