'Davam, derdim, hasretim Diyarbakır...'

  • 28.07.2014 00:00

 Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır mitingini yaptığı günün akşamı 360 TV'nin davetlisi olarak 'Çözüm Masası' programına katıldık. Program yeri olarak Suriçi İçkale mevki seçilmişti. Bu güzel mekan, uzun zaman JİTEM karargahı olarak kullanılmış ve İlhami Işık'ın deyimiyle 'Ya öldürmek, ya da ölmek üzere insanların giriş yaptığı' bir yer olmuştu.

Bu büyülü mekana faili meçhullerin kazılarının yapılmasından sonra ilk kez gelmiş ve çok sarsılmıştım. 1993-1997 yılları arasında burada bulunan JİTEM karargahına beyaz Toroslarla girenlerden bir daha haber alınamıyordu. Çok uzun olmayan bir süre önce büyük bir vahşete tanık olan bir yerde Çözüm Süreci ve Yeni Türkiye konusunda program yapmak gerçekten çok anlamlıydı. İlhami Işık'ın programda dediği gibi, o dönem bu işkence ve cinayetleri yapanlar bugün inlerinde saklanıyordu ama, işte burada bizler barışı konuşuyorduk.

Şüphesiz Çözüm Süreci'nin bir ayağı da yarım kalmış, Fırat'ın ötesine geçememiş faili meçhullerin araştırılması ve adaletin yerine gelmesi olmalı. Nitekim 2012'de yapılan kazılarda ortaya çıkan kafatası ve kemikler, daha eski tarihli çıkmış ve kazının devamı da gelmemişti. Ergenekon ve faili meçhul davaları, nedense bir türlü bu bölgeye etkin şekilde sirayet etmemişti. Bu eksikliğin mutlaka giderilmesi gerekiyor. Belli bir ajandaya göre istismar edildiği anlaşılan bu davalar mutlaka ülkenin gündemine yeniden gelmeli, gerçekler ortaya çıkarılmalı.

Programın başlamasından hemen önce masaya çay bırakan bir Kürt genç adam bizlere '33 yaşındayım, doğduğumdan beri huzur görmedim. Lütfen artık barış sağlansın ve kaderimiz değişsin' diyordu. Batı'da bizler de çok sıkıntılar çektik. Ama Kürtlerin ödediği bedelleri ödemedik. Eski Türkiye'nin en büyük mağduru Kürt vatandaşlarımız. Bu ülkenin onlara gönül borcunu Çözüm Süreci ile ödemesi gerekiyor. Ölenler belki geri gelmeyecek, ama artık bu ülkede hiçkimse, devleti arkasına alarak kendi vatandaşına eziyet etmeyi aklına bile getirmemeli. Bu ise yapılan adaletsizliklerin cezasız kalmaması ile mümkün.

Sadece Diyarbakır'da değil, birkaç gün önce ziyaret ettiği Siirt'te ve tüm illerde barış ortamı kendisini o kadar belli ediyor ki, duygulanmamak elde değil. Geceleri sokaklar cıvıl cıvıl, insanlar uzun süren yıkıcı bir fırtınadan sonra dışarıya çıkmanın, kentlerinin, ilçelerinin sokaklarında özgürce dolaşmanın keyfini çıkarıyor. Bunun değerini Batı'dakiler anlamayabilir. Ama her evden bir veya daha çok faili meçhulün çıktığı bir coğrafyada bu eşsiz bir durum. Ve bunun mimarı ise Çözüm Süreci.

Bundan elli yıl sonra, tarih bugünleri yazdığında veya bugünleri yaşayanlar ve hala hayatta olanlar Çözüm Süreci'ni konuşacaklar. 'Türkiye' denecek, 'Çözüm Süreci ile iç barışını sağladı ve bu ülkede yeni bir siyasi iklim ve zihniyet yarattı. Türkiye'nin dünyanın ilk 10 gelişmiş ülkesi arasına girmesi, GSMH'nin 50 bin dolara ulaşması bu şekilde mümkün oldu.'

Bugün üzerinde günlerce durduğumuz pek çok spekülasyon, dezenformasyon veya bunları dillendiren 'önemli kişileri' kimse hatırlamayacak. Hatırlansalar bile, gerici güçler, barışa ve eşit vatandaşlığa karşı olanlar olarak tarihe geçecekler.

Başbakan Erdoğan Diyarbakır mitinginin başlangıç cümlelerinde 'Yol arkadaşım Diyarbakır, davam, derdim, hasretim Diyarbakır' diye başlıyor, en büyük tezahüratı da paralel yapı hakkındaki sözleri alıyordu.

Şu bir gerçek ki, Erdoğan'ın başına gelenlerin çoğu Çözüm Süreci'ne, yani Türk-Kürt barışına tevessül etmesinden dolayı geldi. Yeni Türkiye'nin giriş kapısı Çözüm Süreci'nden geçiyordu ve tüm mesele de bu noktada koptu.

17-25 Aralık darbesi, Yeni Türkiyeyi engellemek ve üç seçimi bu yönde etkilemek için yapılmaya çalışıldı ama başarılı olamadı. Kürtler ise, Öcalan'ın hem Gezi hem de 17-25 Aralık'ı darbe olarak teşhis etmesiyle bu yangına ateş taşımadı. Fırsatçı veya dar zihinle davranmadı, risk aldı ve tercihini halkların barışı yönünde kullandı. Bu anlamda, Yeni Türkiye'nin iki ana kurucu gövdesi AK Parti tabanı ve AK Parti ile HDP'de konsolide olan Kürtlerdir. Bu tarihi sürecin önemini geniş halk kitleleri son derece iyi anlamış durumda. Diyarbakır da buna dahil.

Bu noktada, HDP'nin önce CHP'li Rıza Türmen'e adaylık teklifi götürerek ittifak kurmak istemesi, CHP'nin 'Sizle birarada olamayız, yerimiz MHP'nin yanı' demesiyle, Selahattin Demirtaş'ta karar kılması, Demirtaş'ın ise cemaat dilini seçim propagandası seçerek ulusalcı, seçkin beyaz Türkler ve can çekişen sol mahalleyle kampanya yürütmesi dikkat çekiyor.

Erdoğan haklı; CHP Kürt meselesinin mimarı ve bu konuda bir yüzleşme yapmış da değil. Çözüm Süreci'nin en hassas noktasında, Meclis'ten tarihi bir yasa çıkmışken, HDP'nin CHP ile ittifak kurmak istemesinin sırrını çözmek mümkün değil. Bu tercihin Öcalan'ın vizyonu olması da mümkün değil.

HDP'nin eski Türkiye'nin sembollerinden marjinal bir kesime partisini kiraya vermesi kötü bir siyaset. Bunun dindar Kürt tabanında rahatsızlık yarattığını da gözlemledim. Umalım ki bu kötü siyasetten vaz geçilsin ve HDP Yeni Türkiye'nin kurucusu olma ciddiyetiyle, bu ülkenin hasretini çektiği bir muhalefet partisine dönüşsün.

Bu ülkenin en son ihtiyacı olan şey bir Kürt CHP'si çünkü...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • satis
    satis
    26.09.2012 16:45

    Sevgili OYA Bence yazdıklarındaki ama ve benzeri gerekçeler fazla zorlama olmuş. Tum yaşamımda askerın rolune baktığımda, En ıyı general hapisteki generaldir kanaatıne ıkırcimsiz varıyorum. BILDİĞİM KADARIYLA SEMIN YAŞAMINDA ASKERIN ROLU DE BU SEVGİLER.SAYGILAR M.SATIŞ. STOCKHOLM

  • ilkerdemir
    ilkerdemir
    26.09.2012 11:09

    genelkurmay başkanı Mahmut değil Memduh Tağmaçtı yanlış hatırlamıyorsam..

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums