Çankaya ve Birleşik Kaplar Teorisi...

  • 21.07.2014 00:00

 Bölgemizde yaşanan her gelişmenin 'Birleşik Kaplar Teorisi'ne göre şekillendiği, birbirini etkilediği, tetiklediği gerçeği daha çok dikkatimizi çekmeye başladı. Bunun birkaç nedeni var. Öncellikle Türkiye artık dış politikasında vasi kabul etmiyor. Haliyle dış politika kararları da ülke içinde yaşanan egemenlik kavgasının tam ortasına düşmüş vaziyette. İç ve dış siyasetin gölgeleri artık daha sık birbiri ile kesişiyor. Bu anlamda, proaktif dış siyaset çizgisi ülkede son 12 yıldır yaşanan egemenlik mücadelesinin doğal bir uzamı haline geliyor. Bu oldukça normal.

Çözüm Süreci, dört ülkede yaşayan Kürtlerle yeni bir zihniyet üzerinden ilişki kurulmasını ima ettiğinden, zaten kendi başına Ortadoğu'da Sykes-Picot düzenini tehdit eden bir değişim. Böylelikle son periyodu 30 yıl süren ve 40 bin cana malolan bu 'iç sorun' otomatik olarak sınırların dışına taşan bir etki yaratıyor. Yani siz, kendi Kürtlerinizle barışmaya kalktığınızda, bundan bağımsız olamayacak daha küresel bir kaldıraç yaratmış ve birilerini rahatsız etmiş oluyorsunuz.

Türkiye, her ne kadar unutturulmaya çalışılmış olsa da, yedi milyon kilometre karede 600 yıl hüküm sürmüş bir imparatorluğun bir devamı. Metafizik sınırlar, Sykes-Picot mantığı ve 'alfabe katliamı' ile ortadan kaldırılamıyor. Dört ülkeye yayılmış Kürtler dışında komşu ülkelere dağılmış akraba halklar ve bir bellek söz konusu. Bu ülkeler komşunuz, arkanızı döndüğünüzde tarih ve güncel siyasi etkileşim ortadan yok olmuyor. Bu durumu fark etmek, Osmanlı'yı diriltmeyi veya içi boş bir böbürlenmeyi ifade etmemeli. Ama Türkiye'yi de tarihinden, jeopolitik özelliklerinden bağımsız düşünemiyorsunuz. Çünkü siz öyle tercih etseniz bile o gerçek orada duruyor.

Türkiye'deki totaliter-laik seçkin oligarşinin savaş zeminlerinden birisinin dış siyaset alanı olması tesadüf değil. 'Yurtta vesayet, cihanda vesayet' olarak formüle edilecek ana kurala göre, dış ve iç vesayet birbirini tamamlayan ruh ikizleri gibi. İki vesayeti garantileyen en önemli unsur ülkenin ekonomik olarak mahkûm halde tutulması. 1838 Osmanlı-Britanya Ticaret Anlaşması'ndan beri Türkiye ekonomik bir kapanın içindedir. Mustafa Kemal bunun farkındaydı ama etrafı sarılmış halde öldü. Menderes de esas olarak bu kapanı kırmak istediği ve kıramadığı için idam edildi.

Bugün Türkiye Erdoğan liderliğinde bölgesinde etkili olabiliyor ve bu etkinin kendisi içte ve dışta hedef haline geliyorsa, nedeni öncelikle ekonomik kapanı kırma yolunda kritik başarı elde edilmesindendir. Mesela IMF'ye borçlu olmamanız önünüze ancak borçlu kalmanız halinde övülecek bir hedef olarak konur. Borç verecek hale geldiğinizde de hedef hale gelirsiniz. Çünkü hala süreç tamamlanmamış ve ayakta kalıp kalmayacağınız belli değildir.

Muhammed Mursi bu nedenle hedef oldu ve devrildi. Hamas ve El Fetih'in Türkiye'nin de çabaları ile uzlaşma hükümeti kurması son Gazze saldırılarını gerektirdi. Temmuz 2013 tarihinden itibaren ABD Dışişleri Bakanı Kerry arabuluculuğunda başlatılan müzakereler, Nisan 2014'te Hamas ve El Fetih uzlaşı hükümeti kurunca İsrail tarafından askıya alındı. Birlik hükümeti sürekli ertelenen başkanlık ve genel seçimleri nihayet yapmak üzereydi. Ancak Netanyahu ne yerleşim faaliyetlerinin önüne geçiyor, ne de Filistinli tutsakları anlaşma gereği serbest bırakıyordu. Kerry ise İsrail'i sorumlu tutan açıklamalar yapıyordu.

Birden bire üç Yahudi gencin öldürülmesi ve bu cinayetleri Hamas şiddetle reddettiği halde fatura Gazze'ye yıkıldı ve savaş başlatıldı. Mursi'nin yıkılması Filistin için felaket oldu.

Mısır'da Mursi devrildi, Irak'ta IŞİD ülkeyi parçaladı, Filistin'de birliğin sağlanması Gazze katliamını getirdi. Türkiye'de ise bir başka bağımsızlıkçı lider Erdoğan 7 Şubat 2012 MİT krizinden beri devrilmek isteniyor. Bunların her biri birbiri ile ilişkili. Şu ana kadar ayakta kalan tek lider ise Erdoğan...

Erdoğan'ın Suriye, Irak ve Filistin konusunda 'Türkiye'nin çöken dış politikası' başlığı altında neo-con ağzıyla linç edilmesi, bu dilin seçimlerde muhalefetin de paylaştığı jargon olması, İhsanoğlu'nun 'Filistin konusunda tarafsız kalmalıydık. Suriye sınırını açmamalıydık. Kürtçe bilim dili olamaz' açıklamaları tesadüf değil.

İyi haber şu ki, geçmişe tezat olarak bu durum halk nezdinde deşifre edilmiş durumda. Öcalan ise bu tabloyu yıllar önce çözmüştü ve ahlaki bir seçim yaparak çözdüğü bu tabloda fırsatçılığı seçmedi ve vesayet karşıtı yeni düzenden yana tavrını koydu.

Özetle, Türkiye içindeki egemenlik mücadelesi iç-dış vesayetçiler ile halk iktidarı arasındadır. Halkın egemenliğini Çankaya ve ülkede tesis etmeye çalışan lider Erdoğan'dır. Böyle kritik tarihi bir süreçte, küçük hesap yapanların veya büyük hesaba ciro olanların gizlenme şansı yoktur. Türkiye'nin en büyük şansı ekonomik gücü ve reformcu halk kitlelerinin Erdoğan'ın siyasi değerini çok iyi anlamış olmalarıdır.

Nefret söylemi ile çıldırttıkları totaliter laik kesimler bu net tabloyu göremiyor olabilirler. Ama Türkiye'nin de Mısırlaşması, Ukrayna haline gelmesi durumunda, parti, sınıf ayrımı yapmadan tarih tüm yeni nesli acılı bir geleceğe mahkûm edecektir. Rahatı bozulmasın diye dengecilik peşinde koşanlar da, böyle bir durumda umdukları huzuru bulamayacaktır.

Cin şişeden çıktı. Yaşayacağımız her şey, menfi veya müsbet, yeni bir şey olacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums