Yaşayanımız değil, ölümüz değerli...

  • 22.05.2014 00:00

 Dünkü yazımda, Türkiye'de 'Erdoğan nefreti' üzerinden farklı bir 'vicdan' türü yaratılmaya çalışıldığından ve bunun bir avantaj olabileceğinden bahsetmiştim.

Toplum mühendislikleri dönemin özelliklerine göre değişik stratejiler benimser. Devlet ne kadar ceberut olursa olsun, halkın ikna edilmesi önemlidir. Mesela Kemalizm, gayrımüslümleri, gayrıtürkleri ve dindarları tasfiye etmek, devşirmek istedi. Önce onların itibarsızlaştırılması gerekliydi. Bu itibarsızlaştırma, aslında 'komşusuzlaştırma'dır. Çok kültürlü bir yapıda, çeşitli kesimlerin iç içe yaşadığı bir ortamda onların arasından bir kesimi öylece alıp tepegöze veremezsiniz. 'Onları' 'bizden' ayırır, bir tehdit olduklarına dair efsaneleri üretir, tüm dezenformasyon gücünüzle 'komşular'ın buna inanmasını sağlarsınız. İnanmayanlar için de şiddeti denklemden eksik etmezsiniz.

Şimdi, bizler de böyle bir geçmişten geliyoruz. Birbirimiz hakkında birçok efsaneye inandırılmışız. Öyle çok da temiz değiliz. Devletin bu uygulamalarından faydalanmışız. 'Madem talana, yalana karşı çıkamıyoruz, bari faydalanmayalım, ortak olmayalım' diyenimiz olmuş, ama demeyenimiz de olmuş. Ne iyi ki, bunun aslında ülke üzerinde bir 'lanet' olduğunu şimdi görüyoruz. Çözüm Süreci, başörtüsü mücadelesi, taziye, bu anlamda da çok önemli. Ahlaksız bir zihniyeti terk ediyoruz.

Askeri vesayetin sinmesi ve demokratikleşme, özgürlük ve eşitlik söylem üstünlüğü kazandığından beri, strateji değişti. Mesela 'İrtica tehlikesi' artık cari olamadığından rafa kaldırıldı, yerine 'yaşam biçimleri tehlikede' söylemi piyasaya sürüldü. Aslında ikisi de aynı imalatçının aynı zihniyetinden türetilmiştir. Çoğulcu yaşam biçimleri anlayışını değil, totaliter laik yaşam biçimi diktatörlüğünü ima eder.

Ancak bu da yeterli olmadığı için, mecburen, yüreklere taş basarak, Kürtler, Aleviler, gayrımüslimler, kadınlar, çocuklar ve son olarak da maden işçileri keşfedildi. 40 bin yoksul Kürt ve Türk'ü öldüren, Çözüm Süreci'nden nefret eden, ataları 1915'in müsebbibi olan İttihatçı zihniyet, bugün Uludere, Berkin Elvan ve maden işçilerini önemser oldu. Anlayacağınız, bizim yine yaşayanlarımız değil ölenlerimiz değerli. Kürt hep savaşsın, Alevi hep sokaklarda ölsün, dindar sinsin, Ermeni tacizcilerinin dizinin dibinden ayrılmasın isteniyor.

Ben de diyorum ki, bu stratejinin de doğası gereği ciddi zaafları ve amacının tersi bir potansiyeli var. Çünkü kibir herkesi küçük görür ve her şeyi kontrol edebileceğini sanır.

Başarısız her müdahale muarızın gücüne dönüşür.

İlki, bu kesimler, demokratikleşmenin iklimi değiştirmesiyle, Ceylan Önkollar öldürülsün diye değil, sözüm ona 'hesap sorulsun' diye yayın yapmaya başladılar. Büyük gelişme! Sahtekârlıkları önemli değil. Erdoğan'ı hal etmek üzere mecburen bu yola saparken, Gezi'de, Berkin Elvan'da, Uludere'de ve nihayetinde Soma'da, bizzat kendi eserleri olan toplumsal nefretin altını oymaya başladılar. Beyaz Türkler, Erdoğan nefreti sayesinde ülkenin 'ötekilerini' keşfetti. 'Tepenin' strateji olarak uyguladığı bu ikiyüzlü duyarlılık, aşağıya doğru kontrolü yitirip, sıradan insanda farklı süreçlere yol açabilir.

'Vicdan koalisyonu' diye pazarlamaya çalıştıkları şey bir siyaset mühendisliğidir. Ama tepede öngörülen plan tabanda başka türlü çalışır. Onlar, mecburen saptıkları bu yolda, laikler ile ötekiler arasındaki keskin sınırları yıkıyor ve bizzat kendi eserleri olan monolitik yapıyı melezleştiriyorlar. 19 Mayıs'ta baret takıp, yüzüne siyah makyaj malzemesi sürenler, evet Erdoğan nefreti ile suiistimal ediliyorlar, ama bir yandan da bir madencinin, bir Kürt'ün, bir Alevi'nin acısına da ortak olmaları engellenemiyor.

Eh peki, şimdi Çözüm Süreci'ne nasıl karşı çıkacak, Alevi, açılımına, taziyeye nasıl toplumsal nefret üretecekler? Ama 'Nasıl olsa Erdoğan devrildikten sonra fiili durum yaratırız' diye teselli buluyor olmalılar.

Toplumsal nefret, kaos ve çatışma yaratmak için 'vicdanı'ın sömürülmesi konusunun bir diğer avantajı ise, ne olursa olsun Soma gibi felaketlerin gündemde daha çok tutulmasıdır. Artık bundan sonra, Kürt'ün, Alevi'nin, Ermeni'nin, çoluk çocuğun, kadının, eşcinselin, işçinin başına gelen bir haksızlığın üzerine akbaba gibi daha çok üşüşülecek. Bundan bir mühendislik üretilmeye çalışılacak. Bu ise bu konuların gündemde kalması demek. Hükümet, vicdanlı toplumsal hareketler, yazarlar doğru bir strateji tutturabilirse, darbecilerin negatif enerjisi tersi bir amaç için kullanılabilir.

Bu durumda, düne kadar önlemek için ellerinden geleni yaptıkları reformlar için kontrol dışı daha geniş bir toplumsal talep ortaya çıkabilir. Burada önemli olan hükümetin dezenformasyon ve siyaset mühendisliği ile toplumun taleplerini aynı kefeye koymamaya özen göstermesi. Tabii, bunun yanında zihniyetin, acilci ilerlemeciliğin merkezine insan ve çevrenin alınmasıyla dönüşmesi gerekiyor.

Soru şu: Bu kadar sert bir mücadele ortamında, bunca ahlaksızlık içinde biz, bize lazım olanı tartışma ve seçme hikmetini gösterebilecek miyiz?

Sonucu bu tayin edecek.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums