Medya ve operasyon...

  • 5.05.2014 00:00

 Türkiye'deki 'kavganın' niteliğinin sadece 'siyasi bir mücadele' olarak okunması, ilk düğmenin yanlış iliklenmesi gibi, tahlillerin sonuna kadar gerçeğin bir gerisinde kalması sonucunu doğuruyor. Tahlillerde oluşan potluk ise, demokrasinin temeli sayılacak karşılıklı müzakerenin zorlaşmasını sağlayan kilitlenmeyi yaratıyor. Eğer verilen sadece siyasi bir mücadele olsaydı, sertlik geçici olacak, diyalog ve müzakere bir noktada devreye girebilecekti. Ancak öyle olmuyor. Çünkü sahip olduklarımızın çoğunu bizler aslında 'var sayıyoruz'. Tartışmalarda birçok değere, olguya zaten sahipmişiz gibi varsaydığımızdan, onların eksikliklerinin yarattığı karmaşayı-zaafı da karşı tarafa izale ediyoruz. Bu ise birbirini anlamayı daha da zorlaştırıyor.

Örneğin, bugün yaşanan siyasi bir kavga değil, bir egemenlik mücadelesi... Bizler daha bir toplum değil, 80 yıl boyunca kendi kompartımanlarında benzerleri ile yaşayan irili ufaklı cemaatleriz. Türkiye hala bir hukuk devleti değil; yargı ise ne bağımsız ne de tarafsız. Medya, bilgi-haber veren bir sektör değil, totaliter iktidarın yancısı. Karşısındaki alternatif medya ise çoğunluk amatörce bu savaşa karşı koymaya çalışan bir tepki. Türkiye'de laiklik hiç yoktu... Laiklik seçkin grupların altında toplandığı bir iktidar şemsiyesi ve dindarları ehlileştirmek, hiç olmazsa kamusal alanın dışında tutmak için yaratılmış bir sopaydı. Milliyetçilik İttihatçı ötekileştirmenin adıydı ve ilk görevi Anadolu yurtseverliğini yok etmek oldu. Irkçı İttihatçılık, önce heterojen Anadolu kimliğini ele geçirdi.

Milli ekonomi dediğiniz, devlet himayesinde, ilk sermayesini azınlıkların mallarının gaspından edinen, zenginleşmesini de olanakların halktan kaçırılıp İstanbul'da yığılmasıyla sağlamış bir Kemalist çıktıydı. Partiler, sendikalar, akademi, barolar ve diğer türlü STK'lar, hatta terör örgütleri bile, tek iktidarın gizlenmesini sağlayacak çeşitlilik adına yapılmış imalatlardı.

Şimdi, tüm bunlar böyle değilmiş gibi tartışmaya girerek son 12 yıllık mücadeleyi anlamak mümkün değil. Tabii bunu tepedeki maestrolar bilmekte; çünkü gerçeği çarpıtmak, ancak gerçeğin bilgisine sahip olmakla mümkündür.

Almanya Cumhurbaşkanı Gauck'un ve onun arkasına dizilen medya-iktidar aparatlarının yaşananın siyasi bir mesele değil, bir egemenlik kavgası olduğunu bildiğinden eminim. Batı'nın da ortalama akla sahip herhangi bir üyesinin, taraflardan birkaç makale okuyarak 30 Mart öncesi ve sonrasını daha melez bir bakışla değerlendireceğini varsayabiliriz. Hani şu Batı'ya 'kendini anlatma veya anlatamama' meselesinin de 'egemenlik savaşının' Türkiye ve dünya boyutuyla ilgili olduğunu fark etmek lazım. Buradan 'o zaman ne yapsak boş' sonucu değil, sadece egemenlik savaşını daha bilinçli ve kararlı verme gerekliliği çıkar.

Kendini doğru anlatabilmek, çoğunlukla kendini doğru anlatacak güç ve araçlara, aslında muhatapla eşitliğe sahip olmak demektir. Egemenlik savaşı verirken, karşı tarafın sizi doğru anlamasını, imkânlarını sizinle paylaşmasını bekleyemezsiniz. Bu gereksiz yılgınlık ve kompleks yaratır.

12 yıllık sürecin ve Erdoğan'ın anlamı, egemenliğin halka geçmesinin mücadelesidir. Aynı halk ihtilalini 300 yıl önce yaşıyor olsaydık, insanlar bu mücadeleyi ellerinde mavzerler sokaklarda veriyor olurdu. Çağımız görüntüde daha uygardır ve savaşın niteliği değil, silahları değişmiştir. Savaş alanı daha çok medyadır. Bazen etkili bir Batılı gazetede çıkan bir makale, ülke için birkaç muhtıra gücünde etki yaratabilir. Bunun öngörülmediği varsayılamaz.

Dolayısıyla, normalleşme, müzakere, uzlaşma gibi unsurlar, tepedeki mücadele için değil, cemaatlerin topluma dönüşmesi için gerekli-anlamlıdır. Tepede, egemenliğin halka geçmesi için mücadele eksiksiz, ortaya duygu değil akıl-cesaret konarak yapılırken, topluma seslenişte, bu ayrım hayati manaya denk gelmektedir. CHP, CHP-Paralel medyası ayrı bir şey, CHP tabanı ve bu gazeteleri alanlar iki farklı kesim olarak ele alınmalıdır. CHP ve MHP tabanının mesela Çözüm Süreci'ne yönelik artan desteği, orada rasyonalitenin tamamen kaybolmadığını göstermekte. İnsanlar paralel devletin bir AK Parti-Erdoğan meselesi olmadığını da gayet iyi görüyorlar. Egemenliğin seçkin bürokrasiden halka geçiyor olmasının aslında sadece mütedeyyinler ve Kürtlerin değil, tüm yurttaşların lehine olduğunu anlatabilmek gerek. Buradan gelecek meşruiyet, gelmesi zor olan oylardan çok daha değerlidir. Zaten doğru adımlar, sonuçlarından bağımsız olarak atılır.

CHP tabanının duygu ve potansiyelleri, siyaset değil, egemenlik savaşı veren CHP ve medyanın işgali altında. Tabii ki hitap ettikleri toplumsal kesimlerin algılarını bozmaktan başka çareleri yok. Yalan söylemek ise her şeyi çarpıtmak değil, Gauck'un ve CHP'nin yaptığı gibi, madalyonun bir yüzüne abanmakla mümkün. Burada Gauck'un 'Beni sivil toplum örgütleri yönlendirdi' savunması da oldukça naif. Kant'ın dediği gibi, 'İnsanın kendi düşüncesini başkalarının yönlendirmesi olmadan oluşturamaması toyluktur'. Ama Gauck'a o açıklamayı yaptırmak önemli bir başarıdır.

HSYK, MİT, İnternet yasalarını ve 1 Mayıs'ı 17 Aralık yaşanmamış gibi tartışmak, sadece bir operasyonun adıdır. İlla ki ahlaksızlıkta karar kılındıysa, operasyonun nesnesi değil, özneleri arasında olmak daha yeğdir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    5.11.2011 14:42

    Yorumunuzu Giriniz...

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums