- 4.05.2014 00:00
Yok bu 30 Mart seçim sonuçlarına dair bir yazı değil. Sivil Dayanışma Platformu'nun davetlisi olarak Can Paker, Ayhan Oğan, Melih Altınok ile birlikte geçen cuma ve cumartesi günleri Tokat'taydık. Benim baba tarafım Sivas ve Tokatlı (Tohat diye telaffuz etmeye özen gösterelim). O dönem Sivas ve Tokat bir bölge gibi, daha doğrusu bugün Tokat sınırı içinde kalan bazı köyler Sivas vilayeti içinde. Bizimkiler de bu bölgede değirmencilik ve ekmek işi yapıyorlar. Muhtemelen baba kısmının bir kısmı 1915 kıyımlarında bu meslekleri stratejik olduğu için hayatta kalıyor.
Büyükbabamın ismi Markar Ağa. Dönemin güçlü ismi Halis Ağa'nın kayhası. Halis Ağa, Mustafa Kemal'in sorun çıkaracağını düşündüğü kişileri yok etmek için de kullandığı şapka devrimi esnasında asılıyor. Bunun üzerine 1915'i atlatan Markar Ağa 'Sıra bize geldi' diyerek tası tarağı toplayıp ağabeyinin yanına Sovyet Ermenistanı'na gidiyor. Markar Ağa dindar bir kişi. Ciddi bir variyetle Yerevan'a varmış. Ama ağabeyinin hanımı, bu variyetten pay alabilmek için bolşeviklere büyükbabamın imanlı bir adam olduğunu ihbar ediyor. Uzatmayalım, aile babaannem babama dokuz aylık hamile iken tüm mallarına el konarak sınırdışı edilir ve kendilerini Tiflis'te bulurlar. Markar Ağa servetini geri almak için geri dönmeye yeltenirse de Sima Sultan Yayam (Babaannem) 'Seni öldürürler, ben de beş çocuk ortada kalırım' diye müsaade etmez.
Cefalı bir tren yolculuğu sonrası mayıs ayında İstanbul'a varılır. Babam ise aynı gün doğar.
Babam hayatı boyunca hiç Sivas'a gitmedi. Ben de, kaderin bir cilvesi olarak 1995'te askerliğimi orada yaptım. Bazı şeyler kimine göre tesadüf, kimilerin göre daha farklı bir şeydir.. Çünkü birliğim köyümüzün yanındaydı. Hatta köyün kilisesi de kışlanın içindeydi. O kilise şimdi ihya edilecek. Kışlanın da kent dışına çıkarılacağını duydum.
Açık konuşayım, Anadolu'ya her çıkışımda -askerliğim dahil- moralim bozulmuş halde İstanbul'a dönerdim. Bakımsız kentler, sıkıntılı insanlar ve atalarımın anılarının nasıl hunharca kazındığına dair belirli belirsiz izler. Mastır tezimi 19. Yüzyıl Gerçekçi Ermeni Edebiyatı üzerine yaptığım için, o dönem Anadolu kültürünün ne kadar canlı ve zengin olduğunu iyi biliyorum. Matbuatın çeşitliliğine şu anda bile erişilebilmiş değil. Mimari, sanat ve eğitim alanındaki standart ise bugünden geride değil.
İşte bu zenginliği bildiğiniz ve Ermenilerin de bu zenginliğin önemli bir parçası olduğunu hatırladığınızda, Anadolu seyahatları daha acı verici olabiliyor.
Tokat'a da bu duygunun beni yine yakalayacağı beklentisiyle gittim. Tarihin sadece Ermeniler açısından değil, Müslümanlar bakımından da acı verici olduğunu, camilerin, dergahların da yıkıldığını biliyorum. Zaten bunun toplamına dair tepki duyuyorum. Tabii Ermenilerinki öyle böyle değil, tüm izler silinmeye çalışılmış ve epey de başarılı olunmuş. Bunun vicdanını muhafaza eden herhangi bir insanı hüzünlendirmemesi mümkün değil.
Tokat'a da ata memeleketi olduğu için biraz gergin geldim. Ama Tokat'ta diğer kentlere nazaran tarihi mirasın daha iyi korunduğunu, zayiatın daha az olduğunu görmek beni mutlu etti. Tokat, Roma, Bizans, Ermeni, Selçuklu, Danişment uygarlıklarının eserlerinin yan yana olduğu nadir bölgelerden biri. Turistlerin bir hafta değil, bir ayda ancak hakkıyla gezebileceği bir tarih ve doğa hazinesine sahip. Ballıca Mağarası bir dünya harikası ve dünyada sanırım tek. Doğal yapısı nedeniyle yemyeşil, senede üç kez ürün veren bir toprağı var. Organik tarım için biçilmiş kaftan Tokat.
Her şeyin başında da misafirperver ve sağduyulu bir halkı var. Yaptığımız panelden o kadar memnun kaldık ki, soruların hepsini not aldık. Kendisine aydın diyen birçoklarından çok daha derinlikli bir şekilde Türkiye'yi tahlil eden bir akıl var. Türkiye'de değişimin neden Anadolu kaynaklı olduğunu ancak yüzyüze temasta anlıyorsunuz. Büyük bir değişim arzusu var ve bunun sırrının çok kültürlülükte yattığı anlaşılmış durumda. 'Sürü psikolojisi, liderin çağrısıyla hareket eden kitleler' olarak yaftalanan Anadolu insanı, kibirli totaliter laikleri fersah fersah aşmış durumda. Erdoğan'ı da kara kaşı kara gözü için değil, kendilerine saygı duyduğu ve değişim taleplerini karşıladığı için destekliyorlar. Kulağı olan işitsin.
Türkiye'de de, Tokat'ta da daha yapacak çok iş var. Birarada özgür ve refah içinde yaşayacak tüm imkanlara sahibiz. Yüz yıllık bir kaybın ardından, keşke şu ayağa kalkış hamlesine her kesim sahip çıksa ve daha fazla bedel ödemeden artık huzura ersek.
Bize eşsiz bir tarih bilgisi veren Hasan Erdem'in şahsında misafirperverlikleri için tüm Tokatlı hemşehrilerime teşekkür ederim.
Yorum Yap