- 30.04.2014 00:00
'Irkın, kimliğin, dinin, mezhebin ne olursa olsun, artık korkmayacaksın!'
'Asırladır bizleri korkuttukları konular üzerinde cesaretle adım attık, ne oldu, bölündük mü? İnsanlar annelerinden öğrendiği dili konuşurlarsa bölünürüz diyorlardı, ne oldu bölündük mü? Asırlardır bölünme ve irtica korkusu yaydılar. Üniversitelerde, kamuda başörtüsü özgürlüğü getirdik, ne oldu irtica mı geldi? 12 yıldır bu korkuların asılsız olduğunu gördük. Yüz yıl öncesine dair korkuların, bugün toplumu korkutmak için kullanılmasına ve suiistimal edilmesine izin veremeyiz. Korkan toplumlar geleceği inşa edemez. Yüz yıl öncesinin korkularını hafızalarından söküp atamayanlar, küresel mücadelede iddialı olamaz. Biz geçmişin prangalarından cesaretle kurtuluyor, korku duvarlarını yıkıyoruz.'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü TBMM Grup konuşmasındaki merkez temalar korku ve özgüvendi. Bence yapılmış en çarpıcı balkon konuşmasıydı. Balkon konuşmalarından teslimiyet çıkarmaya çalışanlar için değil tabii...
Bu cümleler 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sloganlarıyla kesildi.
Başbakan 23 Nisan'da Başbakanlık sitesinde yayınlanan taziye açıklamasını bir kez daha Meclis çatısı altında sözlü tekrarladı. 1. Dünya Savaşı esnasında hayatını kaybeden Osmanlı tabalarının torunlarına taziyelerini sundu. 'Acı çekenleri, acı çekmiş bir halk olarak en iyi bizler anlarız' dedi. Yani, evet ateş düştüğü yeri yakardı ama, ateş düşen yere teselli suyu taşımak da bizlerin göreviydi.
Bu sözleri de alkışlarla karşılandı...
İki sayfalık Başbakanlık açıklamasının da, Meclis çatısı altında yinelenen taziyenin de ayrı ve önemli sembolik anlamları var.
23 Nisan'da taziye bir cümleyle geçiştirilmemiş, tarihi ve kalıcı olması amacıyla ilk Meclis'in açıldığı sembolik bir günde dokuz dilde yazılı yapılmıştı. Başbakan'ın Meclis'te yaptığı tekrar ise, bu açılımı milletin onayına sunma ve arkasında durma kararlılığını ima ediyordu. Geçici olmayan, yeni bir devlet paradigmasına geçildiğinin bir kanıtıydı bu. Yani AK Parti Dersim'le, Kürt sorunu ile zaten başlattığı 'helalleşme, yüzleşme, tarihine sahip çıkma' sürecini, en büyük tabu olan Ermeni meselesini de içine alarak tamamlıyordu. Başbakan aklında yüz yıllık endoktirnasyon ve muhalefetin dezenformasyonu nedeniyle şüpheler olabilecek yurttaşlara 'Korkma, kendine güven' mesajını veriyordu.
Evet, bu korkular bir imalattır, aslında geçersizdir ve gelişmeyi önleyici işlev görmektedir.
Her ikisi de tarihi konuşmalardır. Bir konuşmadan öte, Balkan Savaşları ve çöküş travmasının, 1. Dünya Savaşı'nın hafızalarımızda nihayet bulması demektir. Erdoğan'ın 'Korkmayacaksın' çağrısıyla yaptığı budur. Yüzyıllık kanlı İttihatçı parantez kapatılmaktadır. Ermeni tabusu bu parantezi açık tutmak için en önemli kaldıraçtı. Çünkü bu tabular, derin devletin kuluçkasıdır.
Erdoğan 2015'te milliyetçi söyleme savrulacağı üzerine şimdiden 1915'e yığınak yapan 17 Aralık ittifakını da ters köşeye yatırdı. Erdoğan'dan nefret etmeye harcadıkları enerjinin bir kısmını siyaseti anlamaya harcasalar bu hatayı yapmazlardı. Bu zihniyetin hiçbir acıya saygısı yoktur.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal 1950'lerde Teksas'taki günlerinde diasporalı Ermeniler ile yakın ilişkiler kurmuş, resmi tezin geçersizliği ve ahlaki noksanlığını anlamıştı. Nitekim yıllar sonra 1991'de Washington'da konakladığı otelin lobisinde görüştüğü diaspora önderlerinin ardından diplomat ve gazetecilerin yanında 'Ermenilerle anlaşsak, sorunu bitirsek ne olur?' deyiverdi.
Ne mi oldu? MGK'dan, hatta Anavatan içindeki bazı kesimlerden veto yedi. Hasan Celal Güzel taziye konusuna celalleneceğine, en yakın tanığı olduğu o dönemki Özal'ın çabalarını anlatsa ne güzel olur.
Şimdi Erdoğan'ı eleştiren Bahçeli, 2009 yılındaki Ermeni Açılımı sırasında da Erdoğan'ı topa tutuyordu. Oysa liderleri Alparslan Türkeş 1993 yılında Ermenistan Devlet Başkanı Levon Der Petrosyan'la Paris'te görüşmüş, Petrosyan'a destek sözü vermiş ve Erivan'a gitmeyi planlamıştı. Türkeş'le görüşmede sınıra bir anıt dikilmesi ve üzerine 'Yaşanan acılardan dolayı üzgünüz' yazılması konuları da tartışılmıştı.
Bu konuda da daha tafsilatlı bilgileri, Erdoğan'a 'Yargılanacaksın' yazıları döşeyen Can Dündar'ın arşivinden edinebilirsiniz.
Hasılı, Merhum Özal, bugün atılan adımların vizyonuna sahipti. Ancak yalnız bir liderdi. Birçok siyasinin belki aklından geçen bu reformları yapma, adım atma cesaret ve kabiliyetini ise Erdoğan gösterdi. Bu adımların samimiyetini sorgulamak, ya da siyasi bir pragmatizme bağlamak çok saçma. Çözüm Süreci'ni başlatmak da, Ermeni tabusunu kırmak da, bir siyasi için kısa vadede sadece risk ve sorun demektir. Hele hele iki seçim öncesi, Türkiye'nin en büyük tabusunu hedef almak, bilakis, göze kolay alınmayacak hamlelerdir. Ancak, Erdoğan, tabanına güvendiği ve Yeni Türkiye iddiası ile bu sorunların uzlaşamayacağını bildiği için bu adımları atmıştır.
'Korkmayacaksın' yeni bir ahlak teklifidir. İttihatçı zihniyetin reddidir. Paradigma değişmiş ve Birinci Dünya Savaşı zihinlerde bitmiştir.
Bundan sonrası, hızla ilerleyecek teknik bir süreç olacaktır.
Yorum Yap