- 21.04.2014 00:00
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün annemin memleketi Kütahya'da yaptığı açıklama aktif siyasete 'şimdilik' kaydıyla ara verdiği şeklinde yorumlandı. Açıklama sonrası nedense, obituary tadında iki yazı yazan Fehmi Koru da 'nadanlık', 'tezvirat' sıfatlarını bolca serpiştirdiği 'analizlerinde' bu yönde yorumlarda bulundu. Bu sıfatlar şahsıma yöneltildiyse, kendisine aynen iade ederim, yoksa kusura bakmasın, tenzih ederim.
Çankaya ile ilgili yazdığım yazılarda Erdoğan ve Gül'ün siyasi kimlikleri ve aralarındaki kardeşlik hukukunun Türkiye'nin içinde bulunduğu riskli süreçte ne kadar önemli olduğu üzerinde durdum. Cumhurbaşkanı Gül'ü sever ve önemserim. İnsan sevdiklerinin iyi olmasını ister, varsa bu yönde bir faydası dokunsun da ister. Yoksa hepimiz birkaç yazı ile koskoca liderlerin siyasi tercihlerini değiştirmelerini beklemeyiz. Eğer öyleyse de, vay halimize! Türkiye'de her şey pamuk ipliğine bağlı demektir.
Bazı yazarlar ise sanki Gül cumhurbaşkanlığına aday olacakmış da veya başbakanlık için Kongre'ye gidecekmiş de bu türden yazılar nedeniyle geri çekilmiş gibi yazıyorlar. Belki de bunlar onların temennileridir ve olmadığı için melankoliye düşmüşler, günahı da sağ gösterip sol vurmayan net yazarlara yıkmaya çalışıyorlardır. Yok, bu değil de, yani temennileri Erdoğan ve Gül arasında bir fitne çıkmamasıysa, ne dediği belli olmayan yazılarla kendilerini kayırmışlar, denge gözetmişler ve risk almamışlar demektir.
İkisi de felaket.
Ben hala Erdoğan ve Gül zirvesinden ne çıkacağı konusunda kesin konuşmuyorum. Konuşmuyorum çünkü bu kişilere saygım var. Onlar kendi aralarında konuştuğunda, kesin bir karara vardıklarında ve bunu kamuoyuna açıkladıklarında, o zaman analizlerimizi daha net yaparız.
Benim temennim ise, gerçekten bir nifak, fitne yaşanmamasıdır. Bunu öncelikle bugünkü şartlardaki ülkem için önemserim. İkinci olarak da Erdoğan ve Gül'ün zarar görmesini istemem. Kıymetli bir siyasi kimlik kolay meydana gelmiyor ve iki siyasinin de değerli bir siyasi geçmişleri, isimleri var. Bu değer sayesinde Türkiye'de son 12 yılda sivil siyasetin itibarı arttı. Siyasetin itibar kazanması, vatandaşın ülke üzerinde sözünün daha çok geçmesi demektir. Her iki siyasi de bu anlamda hayati roller üstlendiler doğrusu. Türkiye onlara çok şey borçlu.
O nedenle, çoğu denge gözetir veya konuya hiç girmezken, Sayın Gül'ün Kuveyt'te verdiği dilin ve fotoğrafların sorunlu olduğunu yazdım. Çünkü herkesin bildiği üzere, 17-25 Aralık öncesi de, sonrası da, Erdoğan karşıtı ittifak Gül'ün yollarına güller seriyordu. Gül'ün Erdoğan'a karşı bayrak açması için ise kaç yıldır her türlü kışkırtma yapılmaktaydı. Gül'ün son açıklamasından sonra paralel yazarların topluca yasa girmeleri de bunu göstermekteydi.
'Çankaya'dan bir Brütüs çıkmaz' diyerek de bu beklentilere karşı en sert yazıları yazmıştım. Sayın Gül, makamının gerektirdiği tarafsızlık baskısı gereğince bunlara açıkça cevap veremiyordu muhtemelen. Biçilen bu rol Gül için büyük bir keder kaynağı olmalıydı. Düşünsenize, en yakın yoldaşınız ve ülke demokrasisi tarihin en pespaye darbe denemesine maruz kalıyor ve bu ittifak Gül'ün gözlerinin içine bakıyor. Bu gerçekten Gül'e büyük bir haksızlıktı.
Bununla birlikte, Gül'ün daha iyi bir algı yönetimine ihtiyacı olduğunu da ifade ettim. Bir darbe yaşanırken, Gül'ün çok daha net tavır alması, tarafsızlığını ihlal değil, teyidi olurdu. Hele hele Gezi krizinde 'Demokrasi sadece seçim demek değildir' açıklaması gönül bağlarını epey zedeledi. Ben bu hataların tekrarlanmamasını önemsedim doğrusu.
Eyüp Can imzalı 'Gül Kongre'ye gidecek, Erdoğan'a karşı bayrak açacak' manşeti gerçekten felaket senaryosuydu. Bu herhalde paralellerin rüyası olabilirdi ama ben Gül'ün böyle bir şey yapacak karakterde olmadığını ifade ettim. Nitekim Sayın Gül bizim gibi düşünenleri haklı çıkarttı ve Kütahya'daki açıklamasında aslında bu senaryoya nokta koydu, tartışmayı bitirdi. Dediğim gibi bunun üzerine Gül'e yönelik tersine itirazlar paralel yazarlardan geldi. Bu kısa süre sonra kızgınlığa ve Gül'e karşı linçe dönüşecektir.
Şimdi de başka türlü tezvirat yapıyorlar. Yok, Gül kendisine karşı medyada yıpratıcı bir muhalefet olacağını görmüş de vaz geçmiş, yok Gülen efsanesini birkaç ayda bitiren Erdoğan neler yapmazmış da Gül çekinmiş, yok şimdilik kenara çekilip fırsat kollamayı tercih ediyormuş.
Açık söylüyorum, tüm bu iddialar Gül'e yönelik en ağır hakaretlerdir.
Fehmi Koru top dolaştırmayı, yas tutmayı bırakıp asıl Gül hakkında yapılan bu tezviratı hedef alsa daha iyi olur.
Yoksa bu iftiralar yeteri kadar nadan değil mi?
Yorum Yap