Sanki ikinci 367 kararı…

  • 10.04.2014 00:00

 Anayasa Mahkemesi'nin 'Twitter' kararı bana 2007'deki '367 kararını' hatırlattı. AYM'nin iç hukuk yolları tükenmeden bireysel başvuru hakkı ve soyut bir 'özgürlük' vurgusu üzerinden karar alması ciddi bir kaos yaratmaya aday. Yargısal hiyerarşiyi, süper bir Yargıtay yaratarak alt üst etmek, zaten yargının aldığı ağır yarayı daha da büyütecek cinsten. CHP'nin yaratılan bu mekanizmayı Ankara seçimleri üzerinden kullanacağı da ortadayken, AYM'nin 'bu daveti' gerçekten vahim.

Nitekim YSK'nın ret kararı ile Mansur Yavaş'ın AYM'ye başvuracağı kesinleşti. Oysa YSK'nın kararları kesin.

Twitter üzerinden Erdoğan'ın 'karizmasını çizmek' ve zayıf da olsa Ankara seçimlerinde kaos yaratacak bir sürece yol açmak akla ister istemez cumhurbaşkanlığı seçimlerini getiriyor. Haşim Kılıç, AYM'nin kararını alkışlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü teyit ederek 'kararın oybirliği' ile alındığını söylemekte. Bu durumu daha da vahim hale getiriyor. Bu kadar tartışmalı bir konuda AYM'nin oybirliği ile bir karar alması, iç hukuk yolları tükenmeden 'telafisi güç mağduriyetleri önlemek' adına kendisini ortaya atması ilginç. Çünkü konu eğer özgürlükler ise, Twitter konusunda asıl konu, bireyin özgürlüklerinin ve haklarının çiğneniyor olmasıdır. Twitter'ı sorumluluktan azade ederek, bu çelişki ortadan kalkmış değildir.

Çünkü konu bir özgürlüğün bir yasağa karşı savunulması değildir. Soyut bir özgürlük kararının, vatandaşların somut hak gaspını daha da meşru hale getireceği ortadadır. Bugün sosyal medya kişilik haklarının ihlal edildiği, gerçek hayatta suç olan birçok eylemin cezasızlık ilkesi sağlanarak rahatça sergilenebildiği bir ortam haline gelmiştir. Merak edilen husus, AYM'nin nasıl olup da, kendi vatandaşlarının bunca mağduriyeti ortada dururken, bunlara atıf bile yapmadan bu kararı oybirliği ile almış olduğudur.

Yargı, eylemini kararlarıyla ortaya koyar. Tarafsız, kokusuz, renksiz ve gözü siyasi anlamda kör olmalıdır. Yargı bir ülkede siyasetin, yürütmenin alternatifi gibi davranamaz, olur olmaz yerde açıklama yapmaz. 17-25 Aralık süreçlerinde gözümüze ayakkabı kutuları ve yolsuzluk iddiaları sokularak bir darbe girişimi dokunulmaz kılınmak istenmişti. Kimsenin yolsuzlukları savunduğu veya iddiaları görmezden geldiği yoktu; hala da yok. Ama kimse de olan bitenin garipliğini, yargının, emniyetin otonom bir yapı gibi siyasete müdahale ettiği gerçeğini de yadsımak durumunda kalamazdı. Bu süreçte çok etkili olan sosyal medya imkânlarının suiistimal edilmesi karşısında da toplum dehşete düştü. Hiçbir kural ve ilke tanımadan, toplum, medya ve siyaset, şantajlarla dehşet uyandırılarak teslim alınmak istendi.

Erişimin engellenmesi yönünde alınan kararlara dayanak olan mağduriyetler bir yana, sosyal medyanın bu suiistimali ve 17-25 Aralık sürecindeki gariplikler kıymetli mahkeme üyelerinin hiç mi dikkatini çekmemiştir? Sayın mahkeme üyeleri ve Sayın Haşim Kılıç Türkiye'de değil de, uzak bir diyarda mı ikamet etmektedirler?

Gelelim bununla bağlantılı olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerine…

Daha önce de yazmıştım. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Sayın Abdullah Gül'ün nasıl tavır alacağı konuşuluyor. Bunlar konuşulurken de, sanki Sayın Gül bir istikrarsızlık unsuru olmaya adaymış gibi gösteriliyor. Bu Sayın Gül'e büyük bir haksızlık. Hem Gül, hem de Erdoğan, her fırsatta üzerine basa basa 'Bu konuda bir kriz yaşanmaz, aramızda konuşur, istişare eder noktayı koyarız' dedikleri halde, bir kriz havası yaratılmaya çalışılıyor.

Sayın Gül makamının tarafsızlığı nedeniyle daha fazlasını ifade edemese de, açıkça 'Bir kriz, ülke menfaatine veya yol arkadaşımın aleyhine bir tavır beklemeyin' demeye getiriyor.

Paralel yapı, Erdoğan karşıtı ittifaka tam destek vererek 30 Mart'a giden süreçte seçimleri bir darbeye dönüştürmek için elinden geleni yaptı ve medyaları da buna destek verdi. Peki Sayın Gül'den beklenen ne? Erdoğan'ın karşısına çıkıp, bu konsorsiyumun adayı olacağı mı? Gül bu yapının karanlık amaçlarının nesnesi olur mu? Gül'e bundan daha büyük haksızlık yapılabilir mi?

Erdoğan muhtemelen Çankaya için aday olacak. Başbakan'ın kim olacağını da Erdoğan ve partili kurmaylar belirleyecek. Bu isim Gül de olabilir, bir başka değerli isim de. Ama buradan bir kaos çıkmasını bekleyenler düş kırıklığına uğrayacaklar.

10 Ağustos'a giden süreç, beklenenin aksine çok daha sorunsuz ilerleyecek gibi görünüyor. Çünkü ülke kişisel, küçük hesapların ötesinde kritik bir süreçten geçiyor. Ülkenin dümenindeki siyasetçiler de bu tarihsel sorumluluğun farkında.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums