Kutuplaşmanın 200 yıllık hikayesi

  • 27.03.2014 00:00

 Gezi ve 17-25'ten sonra ülke karpuz gibi ikiye ayrılmış durumda. Buna kısaca 'Kutuplaşma' deniyor ve sorumlusu olarak da Başbakan Erdoğan gösteriliyor. Öyle ki, bu güçlü ve ihtiraslı lider, ailesini hedef alan aşağılık saldırılardan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi ve Ankara'daki konutuna işgal için yürüyen gericilerden, DHKP-C'nin genel merkezdeki çalışma katını RPG ile bombalamasından da ders almayarak, kendi kişisel ihtiraslarının yolunda yürümeye devam ediyor. Kutuplaşmayı arzuluyor ve üretiyor. Çünkü demokratikleşmeden vazgeçti ve ülkenin tüm kontrolünü -ölümsüz olduğunu düşünüyor olmalı- ele geçirmek gibi bir hülyaya kapıldı. Bu hülyasını gerçekleştirmek için de, 'göbeğini kaşıyan, bidon kafalı kitleleri' arkasına alması gerekiyor ve bunu kutuplaşma siyaseti ile yapmaya şartlandı.

Bunlar analiz değil, homurtu... Bu homurtuları üretenler de aslında gerçeği çarpıttıklarını pekala biliyorlar.

Kutuplaşmayı üreten temel dinamik, gerici güçlerin reformlara ve dindarların eşitliğine yönelik kibirli direnişleri.

Erdoğan 12 yıldır her biri siyaseti aşağılayan pespaye saldırılarla karşı savunma halinde. Kutuplaşmanın tercih edilmesini iki ana amacı var. İlki, bu denemelerden birinde Erdoğan'ın önünde sonunda 'hal edileceği' ümidi, ikincisi ise, bu olmadığı müddetçe de, ülkeyi sürekli gerilim atmosferinde tutarak normalleşmenin önüne geçmek. Bu şekilde, iktidar sürekli olarak hırpalanacak ve Erdoğan hata yapmak zorunda kalacak, ülkedeki gerilim Erdoğan ile özdeşleşecek.

Kutuplaşma siyasetini Erdoğan'ın iyi yönetiyor olması, bunu tercih edenin o olduğu, en azından onun başlattığı anlamına gelmiyor. CHP özellikle normalleşmeyi sağlayacak yeni anayasa ve Çözüm Süreci gibi adımlara destek vermeyerek kişiliksizleşmeyi, zayıflamayı göze alıyor. Veya bu partinin perde arkasındaki asıl sahipleri, onu bu işlev için kullanıyor. Çünkü zayıf ve itibarsız bir anamuhalefet demek, gerici laiklerin depresyonu ve bu depresyon üzerinden mobilize edilmeleri demek.

Kutuplaşma sanki Erdoğan'ın ürettiği, onun ısrarla uyguladığı bir tercihmiş gibi sunuluyor. Herkes papağan gibi 'kutuplaşma'dan bahsediyor ama 'analizlerini' kutuplaşmanın artması yönünde istismar aracı olarak kullanıyorlar. Kutuplaşma Erdoğan'a bir 'tasma' gibi takılmak istenen siyaset dışı oyunun genel adı. Erdoğan'a sürekli dayatılıyor. Aslında kendi tercihlerini Erdoğan'a yamayarak ondan bir diktatör üretip Batı'ya pazarlamaya uğraşıyorlar. Mursi'nin devrilmesine ağızlarının suyu akarak bakmaları, Erdoğan'ı aynı anda hem El Kaideci, hem İrancı yapmaları, aile mahremiyetine girerek suikasta uğratmaları, 'Bugün, yarın kaçacak' diyerek psikolojik savaş taktiklerini uygulamaları, merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun 'katili' ilan etmeye kadar aşağılık tertiplere girmeleri, kutuplaşmanın asıl adresini veriyor.

Oysa, Erdoğan temelde kendisini koruyor. Oy, Erdoğan için bir siyasi başarı kadar, hayati bir korunma zırhı anlamına geliyor. 12 yıldır temel motif bu. Erdoğan'ın günlük siyasi hatalarını büyüteç altına alıp, bunca ahlaksız saldırı altında derdini halka dökerken 'Bu adam da çok oldu canım, ne kadar sert konuşuyor' diye diktatör benzetmeleri yapmak bir operasyonun genel adıdır. 'İlla muhalif olacağım, hiç kirlenmeyeceğim, bir dindar liderin yanında görünmekten müsait bir çıkışta kurtulacağım' diyenler de, şu tarihi anda kimlerin ekmeğine yağ sürdüklerini bir zahmet artık görüversinler.

Asıl muhalif tavır, böyle bir karanlık süreçte, darbe ittifakına göz kırpmak değil, iktidar görünen gerçek muhalefetin ve meşru sivil siyasetin yanında olmaktır. Zor olan, riskli olan budur. Erdoğan kaybettiğinde ona destek veren yazarların suikasta uğrayacaklarının, yok edileceklerinin, en azından işsiz, itibarsız kalacaklarının yazıldığı, bunun da muhtemel gerçek olduğu bir Türkiye'deyiz. Erdoğan'ın kazanması halinde ise, tekin bir muarızın hukuk dairesinde limitli hesap sorma süreci yaşanacak.

Tarihsel iki blok arasında kutuplaşma son 12 yılın değil, 200 yıllık Batıcılaşma sürecinin tamamında vardır. 200 yıllık Batıcılaşma süreci, Osmanlı ve Türkiye'nin sömürgeleştirilme sürecidir. Mustafa Kemal'e devlet kurma izni ülkenin gayrıresmî sömürge olması şartıyla verilmiştir. Kurtuluş Savaşı anti emperyalist bir savaş değil, Türk-Yunan savaşıdır. Son 12 yılda bu iki tarihi blok arasında, dindarların lehine yaşanan gelişmeler bugünkü krizi getirmiştir. Türkiye Erdoğan'ın politikalarıyla sömürge olmaktan çıkıyor, hadise buna engel olmaktır.

Çünkü eğer önümüzdeki üç seçimle Erdoğan ikinci 10 yılın vizesini alır ve engellenemezse, değişim kurumsallaşacak ve AK Parti'nin yeni nesli görevi devralacak. Çözüm Süreci yeni bir Ortadoğu'yu ortaya çıkaracak. Buna ya şimdi engel olunacak, ya da geç kalınacak.

Gerisi homurtu, gerisi teferruat.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums