Yeni ahlak tartışması...

  • 19.02.2014 00:00

 Size birkaç hikâye anlatarak konuya gireyim. Yaşanmış hikâyeler...

Olay 1: Henüz lisede okuyan bir gençtim. Rahmetli babam Bedrettin Dalan'ın Tarlabaşı-Dolapdere yıkımını gerçekleştirdiği dönemde neredeyse bütün varlığını kaybetmişti. Yıkımdan ancak dükkânı taşıyacak miktarda bir para almış, açtığımız itiraz davasından aldığımız ek ödemenin üzerine de biraz ekleyip mahkeme-avukat masraflarını ancak karşılamıştık. Kiraya geçtiğimiz dükkâna mal koyacak parası kalmayan babama bir sözüyle tüccarlar mal yağdırmıştı.

O dükkâna bir gün bir belediye zabıtası geldi. 'İş' konuşmak istediğini söyledi. Yanılmıyorsam Armutlu'da bir arazi çevrilecekti. Zabıta görevlisi, 'İçimize hep saygın kişiler aldık. Avukatlar, doktorlar ve tüccarlar var. Bir parsellik boş yerimiz kaldı. Arkadaşlarla konuştuk, size teklif edelim dedik' dedi.

Söz konusu bir devlet arazisiydi.

Babam teşekkür etti ve teklifi nazikçe reddetti. Açıkçası kendi öz malına sahip çıkamayan bir Ermeni'nin devlet arazisine 'konabilmesi', zabıta memurunun babamın Ermeniliğini ayrımcılık konusu yapmamasının bir demokrasi kazanımı olup olmayacağını okuyucunun takdirine bırakıyorum ve tabii ki ironi yapıyorum.

Üzerinden neredeyse otuz yıl geçmiş...

Olay 2: Aynı tarihlerde babama bir teklif daha yapılmıştı. Çok zengin ancak hiçbir akrabası olmayan yaşlı bir Ermeni kadıncağız, babama kendisine bakılması karşılığında tüm mallarını vermeyi teklif etmişti. Babamın teklife çok sinirlendiğini hatırlıyorum. Mealen 'Bir ihtiyacın olursa biz zaten yanındayız. Böyle bir şeye gerek yok' demişti. Kadın gönül koydu, başkasıyla anlaştı. Kısa bir süre sonra da vefat etti.

İlki net bir suçtu. İkinci olay ise kişinin ahlakına kalan muğlak bir karar...

Sorun şu: Bu türden konuşmalar o dönemde çok normaldi ve böyle teklifleri geri çevirenlere 'enayi' gözüyle bakarlardı. Bir partiye girmek için tüm olanaklarını zorlayan insanlar tanıdım. Amaçları bir güç alanını ele geçirmekti, hizmet etmek değil... Bu 'ahlak' o kadar sıradanlaşmıştı ki, gerçekten normalin bu olduğunu düşünüyordunuz. Hele hele böyle bir 'ahlaki' dünyaya doğan çocukları, gençleri düşünün. Kısa yoldan köşeyi dönmek temel amaç olurdu. Emek vermek zaman kaybıydı. Bir ev sahibi olmak için ortalama bir ömür harcayan kişi, devlet arazisine on sene önce gecekondu yapanların site sahibi olduğunu görünce öfkeleniyordu. Vergisini günü gününe ödeyen kişi, olağan sayılan vergi aflarıyla hiç faiz ödemeden borcunu kapatan komşu esnafa karşı kendini mahcup hissediyordu.

Ve adalet duygusu zedeleniyordu.

Böyle bir 'ahlaki' düzende, insanların dürüst davranmaları sadece bir istisna olabilirdi. Bu romantik kahramanlık aile içinde bile eleştiriye neden olurdu. Neden bunca sıkıntı çekiliyordu ki! Komşunun çocukları kolejde okurken, neden bizim çocuklarımız devlet okullarında sürünsünlerdi? Bakkalın, kasabın önünden neden boynu bükük geçilsindi?

Bunun siyasi nedenlerini evvelki yazımda anlattım. Devlet böyle bir yağma sistemine sahipti ve vatandaşın bu 'ahlaka' davet edilmesi gerekiyordu. İnsanlar zor hayat şartları ile bu suç ortaklığına itiliyordu. Yoksa maazallah ayaklanma çıkar, düzen değişebilirdi. 'Akıllıca' olduğunu itiraf edelim. Ama her akıllıca olan ahlaki değildir. Uzun vadede ise ahlaki olmayan, herkesi içine alan bir yıkımı zorunlu kılar.

Şubat 2001 krizine böyle vardık. Devlet kaynakları tükendi ve biz mecburen acı reçeteler uyguladık. Allah'tan hayatın kadim kurallarına insanoğlu söz geçiremiyor...

Şimdi, yeni Türkiye'yi kurma iddiasındayken, böyle bir 'ahlak' yokmuş, bununla yüzleşmemiz gerekmiyormuş gibi davranamayız. En büyük yolsuzluk olan 'vesayet' ile mücadele ederken, buna eşlik eden bir ahlaki yenilenmeye, özeleştiriye ihtiyacımız var. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de ifade ettiği üzere, asla kabul edilemeyecek bir sivil vesayet dayatması yaşanan günlerdeyiz. Buna karşı mücadelenin meşruiyeti toplum nezdinde ekseriyetle sağlanmış durumda. Ancak bu aciliyet, ona eşlik etmesi gereken ahlak tartışmasını gölgede bırakmamalı. Çünkü bu siyasi krize mesafeli bakanların hepsi bunu ideolojik nedenlerle yapmıyor.

Fırsat bu fırsat...

'Her dönem kendi ahlakını yaratır' demiştik. Askeri vesayet ile mücadele ederken halk iradesinin gaspına dair normalleşmiş eski ahlakı sorguladık, onu anormal mertebesine indirdik. Artık çeşitli suni gerekçelerle sivil iradeye baskı yapmak, darbeye teşebbüs etmek vatana hizmet değil, bir suç haline geldi.

Aynı sürecin siyaset, ekonomi dünyası, bürokrasi, medya, sendikalar, üniversiteler, yardım kurumları ve STK'lar alanında da yaşanması gerekiyor. Normal karşıladığımız birçok ilişki, iş yapma biçimi, aslında eski ahlaka dair olabilir. Yanlış olanın gözden düşmesi ve doğru olanın yeniden tanımlanması şart. Bunları tartışmaktan korkmamalıyız.

Son 12 yılda bu alanda hiçbir olumlu gelişme yaşanmadığı söylenemez. Lakin eksiklerimizi görme erdemini göstermeliyiz.

Yenilenme hayatın tüm alanlarında gerçekleşmeden kurumsallaşmış bir demokrasimiz olamaz. Sürekli kendini tekrarlayan krizlerimiz olur.

Ve bir alandaki sorun mutlaka diğer alanlara da sirayet eder.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums