- 13.02.2014 00:00
Ve pek tabii ki, internet yasa tartışmalarını, içinde bulunduğumuz 17 Aralık ve seçim sürecinden ayrı düşünmeyeceğiz. Dün özetlediğim 'Düşman ne yaparsa karşı çık' şablonu dışında, İnternet Yasası'ndaki değişikliklere bu şiddetli itirazın ve Sayın Gül'e tam saha presin stratejik bir anlamı var.
Şüphesiz, 17 Aralık sonrası tabloyla altı daha kalın çizilen bir 'sanal vahşet sorunu' var. Hükümete, 'Daha önce aklınız neredeydi' türünden alışıldık, basit ve haklı bir soruyu sormaya ve eleştirmeye hakkımız var. Ancak yasanın hazırlanma süreci, sanılanın aksine, Gezi Parkı olayları ve 17 Aralık sürecinden önce başlamış. Yasayla ilgili hazırlık çalışmalarının iki yılı aşkın bir süredir devam ettiği biliniyor. Bu süreçte İnternet Geliştirme Kurulu, sektörden 40'ı aşkın kurum ve kuruluştan görüş alarak, önerileri Nisan 2013'te Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'na iletmişti.
Yani Gezi krizinden de önce, kasetlerle CHP ve MHP'nin dizayn edilmeye çalışılmasından ise sonra...
Öyle veya böyle, bugün 35 milyon insanın kullandığı, lakin 77 milyon insanın her an etkilenebileceği sanal dünyanın 'gücünü' keşfetmiş durumdayız. Aslında gerçek hayat ile sanal hayat arasında o kadar büyük bir fark yok. İnternetli hayat, dünya için de yeni bir kavram ve özgürlük/güvenlik oranı da çok hassas. Ama gerçek hayatta da öyle değil mi? TMK neden kalksın diyoruz mesela? Çünkü sınırı bireysel özgürlüklerin aleyhine daraltıyor. Ama kadınlara çocuklara yönelik işlenen şiddet, taciz ve cinayetlere, işçi ölümlerine daha caydırıcı cezalar talep ediyoruz. Demokrasi ise, güvenliğin özgürlüğe, özgürlüğün de güvenliğe tercih edilmediği türden bir derinlik talep ediyor.
Hükümet, sanal dünyayı düzenleyen bir değişikliğe gidiyor. Makyajlı itiraz ise özgürlükler... Çok ilginçtir ki, yasayla korumaya alınan özel hayatın mahremiyeti, karakter suikastları, kişilik haklarına saldırı, dezenformasyon gibi konuların özgürlükleri doğrudan tahrip eden etkisi göz ardı ediliyor. Mesela siz, kamuya açık bir alanda, bir şahsın özel görüntülerini film haline getirip yayımlayabilir misiniz? Bir kişiyi ölümle tehdit edebilir, en ağır şekilde taciz edebilir misiniz? Hayır... Yaparsanız kanunları karşınızda bulursunuz. Sanal dünyada buna engel olunmasından daha doğal ne olabilir ki!
Ama dert o değil, çünkü 30 Mart ve sonrasındaki seçimler sürecinde, muhtemelen elde biriktirilen, çoğunluk yasadışı görüntü, tape ve bilgiler internet yoluyla dağıtıma sokulacak. Şu ana kadar olduğu gibi... Algıları Ayarlama Merkezi, seçimleri etkileyeceği, karakter suikastları yapacağı, belki sokak hareketlerini başlatmayı umacağı böyle sınırsız bir imkanlar dünyasını kaybetmek istemiyor. Bu müdahale sürecinde ellerindeki en önemli koz.
Tabii ki bu yasa, bu kadar açık izah edilerek kamuoyu önünde savunulamaz.
Medyada her türlü kepazeliği yapan, basılmamış yazıları sansürleyen, gazeteleri operasyonla ele geçiren, yazabileceği en az bir düzine gazete varken sırf 'Ben işsizim' piarını yapabilmek için operasyonel sitelerde vicdan kuaförlüğü yapan, Fatih Altaylı gibi bir ismin üzerinden medyanın bittiğini ilan eden bir işlevsel akıl, interneti de hedef aldığı demokrasi adına savunabilir ancak.
Sanki medyamız hesap vermemiş en kirli öznelerden değilmiş gibi, büyük şaşkınlıklar içindeyiz.
Şimdi de, Sayın Gül üzerinden ağlak bir kampanya var yasanın veto edilmesi için. Hani o kadar zeka ile dolular ki, arka planı bir kendilerinin gördüğünü düşünüyor olmalılar, ya da çaresiz... Sanki Cumhurbaşkanı Gül, yasanın içeriğini anlamaktan, değişikliğin üzerine oturduğu siyasi bağlamı fark etmekten aciz.
Yasa mı? Bakın yine içeriğe giremedik yol temizliği yapmaktan. Ama biraz olsun özetleyelim.
Yasa değişikliği,
Hapis cezaları kaldırılıyor, hürriyeti bağlayıcı cezalar para cezasına dönüştürüyor. Erişim Sağlayıcılar Birliği oluşturulmak suretiyle tedbir kararlarının sivil inisiyatif tarafından uygulanması usulü benimseniyor, internet kafeler vb. ailenin ve çocuğun korunması hususlarında denetim süreçlerine dahil ediliyor, suçun önlenmesi ve suçlunun tespiti yönündeki tedbirler etkinleştiriliyor, erişim engelleme kararının, süresiz olmak yerine, belirli bir süre ile sınırlı verilmesine imkan tanınıyor, internet üzerinden kişi hakkı ihlallerinin (özel hayatın gizliliğinin ihlali başta olmak üzere) çok kısa süre içerisinde etkin olarak giderilmesi sağlanıyor, ama bu tedbir mahkeme kararı ile 24 saat içinde desteklenmek zorunda, erişim engellenmesi tedbiri kararlarının yalnızca hakkın ihlalinin gerçekleştiği içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verilebileceği, ancak son çare prensibi çerçevesinde mecburiyet durumunda sitenin erişiminin engellenmesine karar alınabileceği düzenleniyor. Yasanın şu halinde ise, sitenin tamamen ve süresiz kapatılması şeklinde uygulanıyor.
İnternet trafiğindeki kişisel verilerin 6 ay ile 2 yıl arasında saklanması ise, AB'nin konuyla ilgili direktifinin birebir aynısı, pek çok Batılı ülkede bu süreler çok daha uzun.
Acil durumlarda Adalet Bakanı'nın erişim engelleme yetkisi isabetli bir kararla tasarıdan çıkarılmış durumda.
İşte böyle...
Yorum Yap