Takıntılarıma dokunma!

  • 12.02.2014 00:00

 AK Parti'nin hükümete geldiği 3 Kasım 2002'den beri kendini tekrarlayan ve hiç değişmeyen bir tema var. Bu tema, bir şablon olarak her reform, kanun, yönetmelik veya sözlü açıklama için uygulanmakta. Eğer hükümet bir siyasi tasarrufta bulunuyorsa, içeriğinden bağımsız olarak, bu tasarrufun mutlaka kötücül bir arka planı olduğuna dair seküler ve dogmatik imana dayanıyor.

Hatırlayınız, 12 Eylül 2010 referandumu öncesi Türkiye alt üst olmuştu. Rejim ve laiklik elden gidiyordu. AK Parti yargıyı zapturapt altına alıyor, pakette yer alan '12 Eylül darbecilerinin yargılanması' gibi konuların ise asla gerçekleşmeyecek birer kandırmaca, vatandaşın ağzına sürülen bir parmak bal olduğu iddia ediliyordu. CHP Lideri 'Hayır' kampanyası için kameraların karşısına geçmişti ve şöyle diyordu: 'Sevgili yurttaşlarım, diyorlar ki bu anayasa değişikliğine evet derseniz, 12 Eylül darbesini yapanlardan hesap soracağız. Siz buna Allah aşkına inanıyor musunuz? Siz kimi kandırıyorsunuz?'

Kampanyanın sloganı ise şuydu: 'Hayır deyin ki Türkiye'nin önü açılsın!'

Anayasa değişikliği halk oylamasında 'hayır' denmesi için var güçleriyle çalışan DİSK, KESK, TMMOB, Tabipler Odası, EMEP ve ÖDP gibi birçok sol tandanslı 'STK' ve parti temsilcisi ise 13 Eylül günü darbecilerin yargılanması için 'evet' diyerek, adliyede sıraya giren ilk grup olmuştu...

Ne Kılıçdaroğlu ne de onlar utandı. Tutarsızlıkta tutarlıydılar.

Bu trajik biçimde, demokrasi ve özgürlükler konusunda atılacak herhangi bir adımın AK Parti'nin önünü daha da açacağını, kendilerinin ise biraz daha tarihe gömüleceğinin itirafıydı.

AK Parti bir kez her ahval ve şeraitte düşman bellenmişti ve yapılan icraatın neviden ziyade, onu yapan siyasi iradenin kimliği önemliydi.

Ama ne ilginçtir ki, hükümet 2006 yılında askerin zoru ve PKK saldırılarının baskısı ile TMK'da 2003 yılında 6. Uyum Paketi ile yaptığı liberal değişiklikleri geri alıp güvenlik siyasetine dümen kırdığında, siyasi partiler, STK ve kamuoyundan gelen tepkiler bölük pörçük ve çok zayıf kalmıştı. TESEV'in Volkan Aytar imzalı raporunda bu durum açıkça eleştirilmiştir.

Şu internet yasasının onda biri gürültü, organizasyon ve kararlılık sergilenmemiş, TOMA'lara şanlı direniş eşliğinde, bir ATM olsun gerçek ve sabit bir özgürlük gaspı için parçalanmamıştı.

Çünkü AK Parti devletin istediğini yapıyordu, devlet AK Parti'ye statükoyu savunduğu kadar hayat alanı açıyordu, Algı Mühendislikleri Merkezi'ni devreye sokmaya gerek yoktu. Zaten tam da bu yasa sayesinde kitlesel KCK operasyonları yapılabilecek, Çözüm Süreci dinamitlenebilecekti.

Dün Abdülkadir Selvi, bundan önceki internet düzenlemesinde yaşananlara değinmişti yazısında. Değişiklik 'Aile ve çocukları cinsel içerikli zararlı yayınlardan korumak isteyen internet kullanıcıları için BTK tarafından hazırlanan paketleri, isteyen kişinin ücretsiz olarak alıp, bilgisayarına yüklemesiyle ilgiliydi. AS'

Ortalık 'hükümet istifa'lardan, 'Pornoma dokunma'lardan geçilmedi. Özgürlükleri porno izlemeye indirgeyen bir sığlık sergilendi. 'Ne kadar çok porno izlersem o kadar özgür' olurum demiyorlardı herhalde. AK Parti düşmandı, Algı Mühendislikleri Merkezi bu fırsatı işlevsel bulmuş, 'kalemler çalışmaya' başlamıştı. Nasıl olsa önyargılı, dar zihinsel dünyalarında yaşayan müsait bir kitle vardı.

İçerik mi? Kimin umurunda!

Selvi şöyle devam ediyordu değerlendirmesine,

'İsteyen alır kullanır, isteyen kullanmazdı yani. Yasal bir zorunluluk yoktu. Zaten isteyen aldı, istemeyen almadı. 34 milyon internet abonesi içinden şimdiye kadar 6 milyon kişi bu paketlerden yararlandı. Bu düzenleme 3 yıldır yürürlükte biri çıkıp da, 'Benim özgürlüğümü kısıtladı' demedi. Cinsel içerikli siteye mi gireceksin bu paketi yüklemezsin yüklediysen de kaldırırsın o kadar. Bunun özgürlüklerle ne alakası var?'

Bugünkü internet yasa tasarısına gösterilen tepkinin de nedeni yasanın içeriği değil, şu anki darbe süreci içinde işlevsel bulunmuş olması. Hep aynı üç kişiyle görüşüp açıklama yayınlayan Human Rights Watch (HRW) gibi kurumların açıklama yaparak aynı dalga boyuna düştüğüne bakmayın. Yasada düşünce ve ifade özgürlüklerini paramparça edecek, bizi engizisyon çağına geri götürecek, kız çocuklarını tekrar toprağa gömeceğimiz bir kötücüllük yok. Hele hele 'pornomuza' kesinlikle dokunmuyorlar. Bazı düzenlemeler var şüphesiz, çocukların istismarı özgürlükler konusunda verilecek bir taviz olarak görülmeyecekse, bunda da sorun yok gibi.

Lüzumsuz bir şey yaptım ve yasayı inceledim.

Pazartesi günkü yazımda 'sözel demokrasi' sıfatını uydurmuştum. Üsluba takılıp öze bakmamak ile ilgiliydi. Bugünkü yazının buluşu da 'Sökülüp takılabilir muhaliflik' olsun. Merak edip yasayı açıp okumak, emek vermek, varsa itirazını barışçı, zekice yöntemlerle ifade etmek yerine, lüzumlu hallerde portmantodan sırları dökülmüş 'Bırak artık beni, huzurla öleyim' diye yalvaran muhalif maskeleri alıp takanlara uygun kanımca.

Yarın yasanın içeriğine geçeriz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums