Cumhuriyet ve siyasetin şıkları

  • 30.10.2013 00:00

 Dün cumhuriyetin 90. yılını idrak ettik. Bir hizmet siyaseti başarısı olan Marmaray'ın açılışı da bu günde yapıldı. Yine anlamlar dünyaları birbirinin içine girdi, sert köşeler birbirine sürttü, ama sanırım daha aklıselimle düşünenlerde bu iki günün yan yana gelmesi, ülkelerine olan güveni ve 'iyi hisleri' pekiştirdi. Çünkü bu böyle değildi geçmişte.

Artık samimi olmaya ihtiyacımız var. Samimiyet göstermek öyle kolay değildir. Zor zamanlarda yaşayan insanlar maske üzerine maske edinirler. O maskeler, bir baskının sonucu hayatta kalabilmek için zaruretten ötürü giyilir.

Tepeden gelen her bir baskıda, üç seçenek çıkar karşınıza.

Ya buna açıkça karşı koyar, Trakya'nın ıssız bir yerinde Sabahattin Ali gibi başınız taşla ezilerek ölme gibi büyük bedelleri ödemeyi göze alırsınız (A), ya sessiz kalarak mönüden bir maske seçersiniz (B), ya da ceberutun projesine gönülden inanır, katılır, devşirilir ve siz de ceberutlarşırsınız (C).

A ve C seçenekleri özel bir karar ve çaba gerektirir. Hiçbir şey yapmadığınızda en büyük grup olan B şıkkına kendiliğinden dahil olursunuz. A'ya ve C'ye geçiş her zaman mümkündür. A'ya geçtiğinizde itibar ve hatta hayatınızdan olurken, C'ye geçtiğinizde zenginleşir ve devlete yamanırsınız. C'ye geçiş bir ahlaki erozyonu beraberinde getirir. Üretmeden tüketme, mutlu-statükocu bir azınlık ve mutsuz-fakir büyük halk kitleleri yaratır. Türkiye'nin geçmiş hikayesinin özeti budur.

Cumhuriyet tarihi boyunca bürokrasi ve memuriyet B'den C'ye geçişin kaynağı olmuştur. B grubu demokrasi ve muhalefetin potansiyel kaynağı, C grubu ise statükonun garantisidir. Siyaset, statükoyla savaş verirken B'ye başka hayat alanları açmaya çalışmakla mükelleftir. Siyaset, statüko karşısında 'B'dekilere C'ye geçmek dışında bir seçenek sunmak zorundadır. Menderes 'Yeter Söz Milletin' diyerek devletin kaynaklarını B grubuna açmaya çalışmış, ama ikinci döneminde sıkışmıştır. Yeni ekonomik kaynaklar için SSCB'ye yönelmesi onun sonunu getiren adımlardan birisi olmuştur.

Özal, ekonomik sistemi liberalleştirerek devletin değil, hayatın doğasının bu işi yapacağını öngörmüştür. Devletin yağmalanmasında eşitlik yaratmak yerine, serbest piyasa şartlarında eşit deneme şartlarını halka sağlamaktır bu. Özal'ın 'Orta Direk' kavramsallaştırması bu vizyon üzerine oturur.

Özal, kapalı ikame ekonomik rejimini 24 Ocak Kararları'ndan gelen uygulamalarla kırmış, devletten geçinmeli ekonomik sisteme ağır darbe vurulmuştur. Böylelikle, devletle ideolojik bir evliliğe girmeden orta sınıfın ekonomik olarak büyümesinin yolu açılmıştır. AK Parti'nin tabanının da genel özelliği budur. Anadolu sermayesi, son engelleme olan 28 Şubat'ı da aştıktan sonra bu 'maddi bağımsızlık' sayesinde AK Parti'yi iktidara getirebilmiştir.

12 Eylül Darbesi'nin asıl nedeni dünya ile 'Eşzamanlanmamış' kapalı ekonomik sistemdi. Demirel'in 24 Ocak kararları geç kalınmış bir hamleydi. ABD'nin bu darbeyi desteklemesi de bu nedenledir daha çok. Türkiye Batı dünyasına ekonomik olarak entegre olamıyordu. Asker bu ayarlamaya geçit verdi. Çünkü askerde Batı ekolü etkindi.

Yaşanan her şeyin bir rasyonalitesi vardır. Bu rasyonaliteyi anlamadan tarih okumak hikaye okumaktan farksızdır.

28 Şubat Darbesi, bu liberalizasyona ve bunun doğal olarak getirdiği serbest rekabete tepki olarak yapıldı. Merkez medyayı kontrol eden beyaz sermaye tekeli ülke kaynaklarını 'siyah Türklerle' paylaşmak istemedi. 'Yeşil sermaye', 'Rabıta' ve 'İrtica tehlikesi' MGK'da PKK sorunundan daha öncelikle tehdit olarak kabul ettirildi. Asker içinde de ABD'ye mesafelenmek isteyen kesimle anlaşma sağlandı.

Siyaset insanları heyecanlandırma ve ortaya vizyon koyma meselesi. Marmaray'da sergilenen de bu... CHP'li Loğoğlu ve HDP'li Tüzel Meclis'te başörtüsüne karşı çıkarken, işte bu hayati hatayı yapıyorlar. Halka sırtlarını dönüyor, gelişimi reddediyorlar. Böylelikle halktaki tercümeleri 'statükocu' olarak sabitleniyor.

Böyle bir siyasetin bırakın iktidar olması, kendi tabanlarında bile tam karşılık bulması mümkün değil. Bu konuda Loğoğlu'nun CHP, Tüzel'in de BDP'lileri bile ikna etmesi zor. Hatta kendi ailelerinden bile tam destek alması sürpriz olur.

Bugün de yaşanan, seçkinler ile değişimciler arasındaki mücadeledir. Erdoğan oyunu daha gerçekçi okuduğu, dünya konjonktürü ile yerel siyaseti doğru entegre ettiği için sürekli kazanıyor. Çünkü eğilim, söylem ve ahlaki üstünlük değişimden yana.

Artık muhalefetin eski demokrasi dışı yöntemlerle iktidar devşirmesi çok zor. Bu mümkün olsa bile, halktan çok kısa süre içinde ağır bir tokat yiyerek tarih olmaları sürpriz olmaz. CHP ve AK Parti'ye rakip olmak isteyen diğerlerinin, öncelikle siyasete ve halkın taleplerine saygı duymaları gerekiyor. Ancak, içinde şekillendikleri dünya yüzleşmeyi mümkün kılmayacak kadar dar ve eski. O nedenle CHP'nin değişmesini, AK Parti'ye ciddi rakip olmasını beklemek hayalcilik.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums