Söz'ü temiz tutmak…

  • 26.08.2013 00:00

Yaşananlar çok açık…

Şam'ın doğusunda yaşanan fecaat, Esed'in Mısır darbesi ve 14 ağustos kırımından aldığı cesaretle yaptığı bir katliamdı. Esed haksız çıktı mı? Hayır… Çoluk çocuk 1300 kişinin sarin gazıyla vahşice öldürülmesi, BM heyetinin tam da Şam'da bulunduğu günde gerçekleşti. Esed katliamını neredeyse BM heyetinin önünde yaptı.

Darbeye darbe diyemeyenler şimdi düşünmeli. Neye ve kimlere meşruiyet taşınıyor, nasıl bir dünyanın temeli atılıyor?

Bir darbeye darbe diyebilmek, sadece bir 'şıklık' sorunu değil. Darbenin ülkeyi nasıl bir uçurumdan aşağı yuvarlayacağı, o halka nasıl zarar vereceğini öngörmek ile ilgili bir şey. Baştan beri varılacak bu karanlık noktaya dikkat çekilmişti aslında.

20 yüzyıl reel politik zihniyetini ve 'milli çıkarları' korumak isteyenler, demokrasiyle çatışma içinde gözükmemek için Mursi'yi darbeye müstahak göstermeye çalıştılar, demokrasinin 'bazı durumlarda' darbeleri de ihtiva edebileceğini açıkça ifade ettiler.

Sorun ne Mursi, ne İhvan, ne Erdoğan ne de AK Parti'dir. Sorun, demokratik sistemin korunması ve işler halde tutulmasıdır. Toplam fayda, bu sistem içinde mücadele etmekten geçer.

Akıllı ve namuslu bir muhalif tavır da bu pozisyonu benimser.

Belli ki bu çevrenin demokrasi tanımlarında bir sorun var. Bu sorun, Doğu toplumları ve Türkiye'nin demokrasiyi olgunlaştıramadığı dönemlerde açığa çıkmamıştı. Ancak Türkiye'de dindar bir partinin 10. yılını kesintiye uğramadan tamamlaması, Mısır'da İhvan'ın bir demokrasi dersi niteliğindeki Tahrir devrimi ile iktidara gelmesi, darbe sonrasında ise barışçı mücadelesi, Batı ve Batıcıların bilinçdışındaki 'eşitlik' eşiğini ortaya çıkardı.

Eşitlik… İyi güzel ama, nereye kadar?

Reşit olmayacağı varsayılanlara demokrasi öğütleri vermek iyiydi de, olgunlaşan ve kendi özgün demokrasi çizgisini bulmaya çalışan Doğu'ya, 'Buyur, dünyayı artık birlikte eşitçe paylaşalım' denebilecek miydi?

Asıl soru(n) budur. Bir yanda, devletlerin milli çıkarlarının savaşı yaşanırken, öte yanda zihniyet dünyasında Doğu ile eşit olmaya sınıfsal nefret duyan bir anomali var. Bu ikisi birleştiğinde ise, ortaya ölümcül bir Dr. Frankenstein çıkmakta.

Yeni bir binyıla girmekteyiz. Her şey değişiyor. Ne Batı, ne de Doğu, 19. Yüzyıl'ın tanımları, kabulleri ve bunlara münasip oluşturulan stratejilerle yola devam edebilecek. Batı'nın Arap Baharları, bizdeki totaliter Batıcıların ise AK Parti hükümeti karşısında etkili, rasyonel ve ahlaki bir siyasi tavra sahip olamamalarının sebebi, bu değişime adapte olamamak, eşitliği sindirememek ile ilgili.

Ülke içindeki AK Parti karşıtlığı, Suriye'deki vahşetin, ertesi gün 'beyaz' medyada şüpheli başlıklar ile ve sayfaların en altında görülmesine yol açtı. Hürriyet'ten Birgün'e, Aydınlık'tan Yurt gazetesine, geniş bir yelpazenin içine düştüğü acınası durum budur.

Dünyayı AK Parti karşıtlığı ve sınıf kibri üzerinden okumak, yakılacak odunları cilalamak, düşen yaprakları dallarına yapıştırmaya çalışmak kadar beyhude.

Bunun tek zararı kendilerine de değil. Hükümeti ontolojik-ayrımcı bir noktadan sürekli muhasaraya alma gayretleri, lüzumlu ve somut eleştirinin sürekli gölgede ve etkisiz kalmasına yol açıyor. Tüm entelektüel enerjimiz spekülatif bir dünyanın içinde boğuşmakla zayi olup gidiyor.

Farkında mısınız, sürekli olarak 'düşünceleri' 'homurtulardan' ayırt etmek için mıntıka temizliği yapma çabasındayız. Söz'ümüzü temiz tutmaya çalışıyoruz sürekli.

Peki bu ülkenin muhalefeti ne zaman düzelecek? Koskoca anamuhalefet partisi, ne zaman bu düşkün durumundan çıkacak? Bir yandan aşağılanırken, öte yandan diktatörlük kurduğu iddia edilen hükümetin, yine her konuda doğruların beklendiği adres olmasının bir çelişki olduğunu ne zaman görecekler?

Önümüzdeki on yılda, demokrasi dışı bir müdahale olmaz ise, AK Parti'nin alternatifsiz iktidar adayı olmasının 'sorumluluğunu' yine hükümete yüklemenin komikliğini görmek bu kadar mı zor?

Ülkede ve dünyada yaşanan her şeyi, tek bir olgu üzerinden okumak kadar daraltıcı bir durum olamaz. Ben ülkemde kimsenin Suriye veya Mısır'da yaşanan vahşete duyarsız kalabileceğini düşünemem. Ama konu, dindarlarla bir sınıf mücadelesi çerçevesine oturduğunda, bu acıları tanımak bile cephede bir gedik açmak olarak yorumlanıyor.

Çünkü bu sınıf mücadelesi, gasp edilen haklara, özgürlüklere, adaletsizliğe karşı değil, 'üstünlüğün ve statükonun' devamı için veriliyor. Bu çabalar, hem ahlaki, hem de rasyonel bir noktaya denk gelmiyor. Bu nedenle halkın ekseriyetinde bir karşılık bulamıyor. İşte bu açığın doldurulması için de, Erdoğan'ın 'diktatör', Türkiye rejiminin de 'faşizm' olduğu algısı yaratılmaya çalışıldı.

Bu çabanın kimseye faydası yok. Olması da mümkün değil. Demokrat tutum ve eşitlik hazmedilmedikçe, bu kesimin etkili bir siyasi temsilci çıkarması mümkün olmayacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums