Orhan Veli’den, Paşalı’ya ölüm ve cinayet

  • 15.05.2011 00:00

Orhan Veli Kanık’ın Kitabe-i Sengi Mezar şiirini bilirsiniz. Veli’nin tüm şiirlerini severim ama bu şiirindeki ölümü sıradanlaştıran, varoluşçu dizeleri benim çok hoşuma gider. Süleyman Efendi’nin nasırından çektiği acıyı, ölümünden daha çok önemseyen bir yürek hafifliği vardır şiirde. Doğru ya, Süleyman Efendi nasırından ömür boyu çekmiştir, ama ölüm huzurlu bir gecede, nazik ve sevecen bir dost gibi yatağından kucaklayıp bir çırpıda alıp götürmüştür onu yeni serüvenine.

Hatırlayalım o dizeleri:


(II) Mesele falan değildi öyle / To be or not to be kendisi için / Bir akşam uyudu / Uyanmayıverdi. / Aldılar, götürdüler. / Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. / Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar / Haklarını helal ederler elbet. / Alacağına gelince... / Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.


(III) Tüfeğini depoya koydular, / Esvabını başkasına verdiler. / Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, / Ne matrasında dudaklarının izi; / Öyle bir rüzgar ki, / Kendi gitti, / İsmi bile kalmadı yadigar. / Yalnız şu beyit kaldı, / Kahve ocağında, el yazısıyla: / “Ölüm Allah’ın emri, / Ayrılık olmasaydı.”

Veli’nin, hayatın kendine içkinliği ve ötesizliğini vurguladığı bu şiirinde anlattığı Süleyman Efendi’nin ölümü, Taraf’ın 20. sayfasında Proust’un 20 sorusunu yönelttiğimiz çoğu şahsın verdiği cevapla örtüşüyor.

“Yatağımda, huzurla...”

Ama hem Allah’ın emri olmayan cinayetler, hem de “Ölüm Allah’ın emri, adalet olsaydı” dedirten çokça olay yaşıyoruz bu dünyada.

Herkesin Süleyman Efendi gibi ölümüne doğal yollardan ulaşması, aslında uygar devletlerin ana hedefi olduğu ortada. Ama maalesef bu mümkün olmuyor, insanlar, ama özellikle yoksullar, kadınlar, ötekiler, işkence çekerek, erken, adaletsizce ve çok kolay ulaşıyorlar menzillerine.

Irkçı bir ideoloji yüzünden Kürt vatandaşlarımıza yaşattığımız cehennem ve kadınların tarih boyu uğradıkları soykırım gibi mesela. Kadınlar, dünya kurulalı beri en eski ve kesintisiz soykırıma uğrayan bir ulus gibiler.

Önleyememek, seyirci kalmak yeteri kadar utanmazca değilmiş gibi, yaşanan cinayetleri kutsayan, cezasızlığı ile payelendiren bir ülkeyiz hâlâ.

Ama iyi şeyler de oluyor. Bunda medyanın ve sivil toplum örgütlerinin şiddetli mücadelesinin olduğu kadar, dünyanın gittiği olumlu yönün de payı var kuşkusuz. Geçen hafta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 121. toplantısı çerçevesinde, “Avrupa Konseyi Kadına Karşı ve Ev İçi Şiddetle Mücadele ve Bunun Önlenmesi Sözleşmesi”ne ilk olarak Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı ve evsahibi Türkiye adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu imza attı. Söz konusu sözleşme metni “Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi”, “Şiddet mağdurlarının korunması”, “Suçluların cezalandırılması” ve “Kadına karşı şiddetle mücadele alanında bütüncül, entegre ve koordineli politikaların uygulanması” ilkelerini yasal zemine taşıyor.

Tam da aynı günlerde, kamuoyu vicdanında derin yara açan iki olayda iki örnek karar aldı mahkemeler. Zamanlama manidar. Defalarca tehdit ettiği ve şiddet uyguladığı eski karısı Ayşe Paşalı’yı 7 Aralık 2010 günü 11 yerinden bıçaklayarak öldüren İstikbal Yetkin, ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Yetkin, karısını yargının ve toplumun duyarsızlığının suç ortaklığında katletmişti. İnsiyaki bir cinayet değildi. Karısına işkence ve tecavüz etmişti. “Pişmanım” demiş, serbest bırakılmıştı. Boşandıkları halde Paşalı’yı ölümle tehdit ediyordu. Paşalı Aile Mahkemesi’ne başvurmuş, gelen cinayeti ihbar edip koruma talep etmişti. Ama talebi reddedildi ve cinayet göz göre göre geldi.

Paşalı’nın ölümü, bir kader gibi, Türkiye’de sürekli yaşanan sıradan bir olaydı aslında. Önlenebilirdi. Önlenmedi.

Allah’ın emri olmayan bir cinayette, en azından adaletin yerine gelmesi Paşalı’nın kızı ve adalete susayanlar için bir teselli. Umarım imza attığımız sözleşme, hem toplumda hem de hâkim, savcı ve emniyet güçleri üzerinde bir zihniyet aydınlanmasına vesile olur.

Hatırlarsınız, 24 Ağustos 2008 tarihinde ise Avcılar’daki bir müzikhole sivil kıyafetli polis kılığında giden sanıklar C.K. isimli kadını saçlarından sürükleyip kaçırmış, sonra da tecavüz etmişleri. C.K’nin saçlarından sürüklenerek araca bindirildiği görüntüler hepimizin kanını dondurmuştu. Tabii olaya çevreden hiç kimsenin müdahale etmemesi de konuya dair unutulmayan bir detaydı.

Bu saldırıyı gerçekleştiren beş sanık Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Sanıklar davanın karar duruşmasında özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanmak, cinsel amaçla hürriyetten yoksun kılma ve cinsel saldırıya yardımcı olmak suçlarından 10 ile 25 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırıldılar.

Ölümün telafisi yok. Ama adalet, kalanlar için tek umut.


markaresayan@hotmail.com
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums