Yaşamak

  • 8.05.2011 00:00

Yine yoğun çalışmaktan, ülkenin yoğun ve stresli gündeminden, zifiri karanlıkta, kıyıdan uzakta, sessizce geçip giden gemiler gibi, kaçırıyorum bu baharı da...

Kendi kendimize kurduğumuz tuzakların en gaddarları, aslında en soylu olanlarıdır...

Hayatımızı adadığımız soylu ve şık amaçlar, işlediğimiz günahlardan daha sinsidir. Yedi ölümcül günahla baş edebilirsiniz belki ama, –doğru ya onlar genellikle apaçıklardır- “hayatın anlamı ve amacı” başlıklı gösterişli torbanın içine oburca doldurduğunuz “yüce emellerinizden” asla...

İyi bir anne, baba olmak...

İyi bir evlat olmak...

Mesleğini layıkıyla yapmak...

Namuslu ve dürüst yaşamak...

İyi bir mümin olmak...

İyi bir sosyalist olmak...

İyi bir dava insanı olmak...

İyi müzik yapmak...

İyi bir kadın, iyi bir erkek, iyi bir eşcinsel olmak...

Dünyayı, sizin onu bulduğunuzdan daha iyi bir yer olarak terk etmek...

Oturdum hesapladım.

Ailemde hem kalp-damar, hem kanser hastalığı var. Yaşım 42. Kilom 97. Bel çevrem çoktan 108 santimi buldu. İki günde bir paket sigara içiyorum. Hayatımı “minimum hareket” ilkesine göre yaşıyorum. Vakitsizlikten bir senelik spor merkezi aboneliğimi yaktım. Az uyuyorum. Çok çalışıyorum. Uzun yıllar hiç tatil yapmadım. Bir ara arkadaşlarımın zoruyla dünyayı dolaşıp, birkaç yaz da tatile gittim ama, artık onlar da pes etti.

Beni zorlamıyorlar artık.

Yani hesaplarıma göre, Allah bilir ama, 93 yaşına kadar yaşama oranım çok düşük. Annemle babamın yaşlarının ortalamasını alıyorum, ittirsen kaktırsan 70’in üzerine çıkmıyor. Bu rakamı bulsam öper başıma koyarım doğrusu.

İşin kötüsü, böyle mutlu gibiyim. Gece birde eve varıp sabah saat dörde kadar roman yazıp, düşünüp, çay sigara içip yaşamayı seviyorum. Türkiye’deki şeytanlara inat, bu ülkede, tüm Ermeniliğimle, tüm çıkıntılığımla, tüm “Hrant boşuna ölmedi ulan!” tavrımla, hayatımdan memnumum.

Ama muhtemelen, yaşlılık günlerinde lazım olacak sermayemden harcıyorum. Baharları kaçırıyorum, yazları ıskalıyorum, mevsimleri fark edemiyorum. Buna üzülüyorum doğrusu.

Çıplak ayakla çimlere basıp yürümeyeli, yazlığıma gidip bahçemde yetiştirdiğim domates ve acuru katır kutur yemeyeli bir 15 yıl olmuştur herhalde...

Allah’la da uzak düştüm...

Saklamadım hiç, bizim sol, laik, ilerici mahallede çok hakir görülür ama, kusura bakmasınlar, inançlıyım. Ya da kendimi öyle zannediyorum, hâlâ.

Şöyle ağız tadıyla O’nunla sohbet etmeyeli ne uzun zaman oldu! Nasıl da çekişirdim Allah’la bir görseydiniz, saatler sürerdi. Ama içim coşkuyla dolardı, tazelenirdim.

Aziz Pavlus “Yaratılış amaçsızlığa teslim edilmiştir” der İncil’de...

Hikmetli Süleyman ise Vaiz kitabında şöyle doldurur Pavlus’un sözlerinin içini:


“Boşların boşu, diyor Vaiz, boşların boşu; Her şey boş.


İnsan güneşin altında çektiği onca zahmetten ne elde etti?


Bir nesil gider ve bir diğeri gelir, ve yeryüzü sürekli var olur.


Güneş de doğar, sonra batar ve yeniden doğduğu yere doğru acele eder.


Rüzgâr güneye doğru eser, sonra kuzeye döner; ve aynı dönüşlere yine başlamak üzere daima döne döne gider.


Bütün nehirler denize koşar, fakat deniz dolmaz; nehirler yöneldikleri yere daima yine yönelirler.


Her şeyin insanın sayabileceğinden fazla işi vardır; göz görmekten bıkmaz, kulak işitmekten yorulmaz.


Olmuş olan olacak olandır; yapılmış olan yapılacak olandır; güneşin altında yeni bir şey yoktur.


‘Bak, bu yeni’ denen herhangi bir şey mi var?


O şey gecen yüzyıllar boyunca zaten vardı.


Eski zamanlardaki şeyler akılda kalmaz; ardı sıra izleyen şeyler de daha sonra gelenlerin hatırında kalmayacak.”

Çok severim bu bölümü... Siz tamamını okuyun, bu entelektüel melankolinin nasıl sağaldığını öğrenin. Bu bölüm, insanın yüksek veya zelil amaçlarla asıl yapması gereken şeyi ıskalayınca, varlık nedenine o veya bu şekilde ihanet edince, içine düştüğü manasızlığı çok iyi anlatıyor.

Ne mi o?

Yaşamak...

Sadece yaşamak.

Dünyanın, tabiatın, dostların, sevginin içinden geçerek, yoğrularak, yaşamak.

Mış gibi yapmak değil, çevresinde dolanmak hiç değil. Elinin kirlenmesi pahasına, hata yapmak pahasına, canının yanması pahasına yaşamın tam ortasından geçmek...

Sevgiyi, aşkı, baharları hiç sektirmeden, sadece yaşamak.

Bunu yapmadığınızda, bilin ki diğer yaptıklarınızda bir hile vardır. Bir sorun vardır. Bir eksik vardır. En büyük günah mutsuz olmaktır. Çünkü mutlu olmak, yaşamaktır, yaşamak ise bir cüret.

Şimdi, sorun kendinize; yaşıyor musunuz gerçekten?

Ve yaşamıyorsanız şayet...

Neden?


markaresayan@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums