Biz ki...

  • 17.04.2011 00:00

Yayın müdürümüz Ahmet Altan iki gün önce bir yazı yazdı. “Sen ki” başlığını taşıyan tarihî bir yazıydı bu. Üstelik bu enfes yazıyı baskıya yetiştirmek için çok kısa bir zamanda yazdığına bizzat şahidim.

“Sen ki” müthiş bir yazıydı...

Bu ülkenin kadim tarihi, insan zenginliği ve kendine güvenin kendini doğru tanımaktan geçtiği bundan daha edebî ve zekice belirtilemezdi. Ahmet Altan’ın insanı bir köşe yazısının sınırları içinde binlerce yıllık bir zaman yolculuğuna çıkaran bilgisi, tasvirlerindeki mahirlik ve sözlerindeki samimiyet tartışılmaz biçimde onu çok özel kılıyor. Gazetecilik ve yazarlıktan da önce, insan olmayı Hrant Dink ve Ahmet Altan’dan öğrenme şansına sahip olduğum için çok şanslı hissettiğimi bir kez daha söylememe müsaade edin.

Ahmet Altan, aslında “bizim gibileri” üzen Başbakan’ın AKPM’deki konuşmasına cevap veriyor gibiydi sanki. Bu benim düşüncem tabii. Erdoğan, AKPM kısaltmasının son harfini fark etmemiş de, sanki AKP grup toplantısında konuşur gibi seçmenine yönelik popülist bir konuşma yaptı. Ben Başbakan’ı sahici, dürüst bulan, onun bu ülke için bir şans olduğunu düşünenlerdenim. Ancak gerçekten o konuşmayı dinlerken çok sıkıldım, terledim, utandım. Davos’ta ne kadar coştuysam, burada o kadar yerin dibine girdim. Neden böyle yapıyor diye sordum kendime. Ne gerek var? Tamam, bu ülkede karşılığı olan bir kompleks damarında kendine bir karşılık bulur bu. Ama bu kibir, barındırdığı kompleks ile aslında bizi ne kadar da zayıf ve kırılgan gösteriyor, farkında mıyız? Avrupalılara nasıl göründüğümüzle ilgili bir endişeden değil bu sıkıntım. Yoksa Erdoğan’ın eleştirdiğim duygusuyla ortaklaşmış olurum. Bu, bizle, kendimizle ilgili bir şey. Kendinle verdiğin kavgaya bir nihayet verip, varlığından memnun olmak. Kendini tüm insanlarla eşit hissetmenin huzuruna erişmek...

Çünkü sen ki...

“Bu geçmişin çocuğusun. Ruhunda, bütün cihanın ruhunu taşıyorsun. Sesinde, bu seyyarenin sesi var. Homeros seni anlattı, Yunus seni söyledi. Şöyle bir başını kaldırıp baktığında binlerce yılı görüyorsun. Kökleri binlerce yıla uzanmış, her bir dalında başka bir dinin, başka bir mezhebin, başka bir kavmin çiçeklerinin açtığı büyük bir ağaç gibisin. Kimse sana yabancı değil. Sen kimseye yabancı değilsin. Kiliselerin çan sesleri de yankılandı bu topraklarda, müminleri her biri başka makamda Allah’ın huzuruna çağıran ezanlar da...

Kılıç şakırtılarını, top seslerini, en güzel şarkıları, en içten ayinleri bu topraklarda duydun. Nasrettin’le güldün, Şeyh Bedrettin’le ağladın. Zındık şeyhülislamlar, gizlice ibadet eden günahkârlar gördün. Yaratılanı Yaratan’dan ötürü seven bir geçmişten geldin. Sen, bu tarihin çocuğusun. Meydan okumak yakışmaz sana. Sen, meydan okunacak olansın. Övünmek yakışmaz sana. Sen, övülecek olansın. Sen, ‘toprak vatanım, nev-i beşer milletim’ diyen şairin çocuğusun. Dünya senin vatanın, insanlar senin milletin. Dininle, dilinle, inancınla, tevekkülünle, bu dünyanın kulu ve efendisisin, ne başkasını kendinden, ne kendini başkasından ayırırsın. Sen ki bu geçmişin çocuğusun...

Hüzün kadar vakar yaraşır sana, tevekkül kadar tevazu yaraşır. Sen ki bu geçmişin çocuğusun, ne başını eğersin, ne başları eğdirirsin. Dünya vatanın senin, insanlar kardeşin. Çünkü sen bu geçmişin çocuğusun.“ (Ahmet Altan, Sen ki.)

Neden böyle hissetmiyoruz hâlâ? Neden içine saklandığımız kabukları bu kadar çok seviyoruz biz? Bize ait olan şeylere yabancılaşmış, sonra da onları tehdit bellemişiz. Ermeni, Rum, Hıristiyan, kilise, Kürt, Kürtçe, cemevi hâlâ yabancı ve tehdit bize. Osmanlı’nın yarı nüfusu Hıristiyan ve Musevi’ydi. Hıristiyanlık ve Musevilik Doğu’nun mirasıdır. Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesi Anadolu’dadır. Bu toprakların öz değeridir. Osmanlı padişahları kendilerini Roma ve Bizans’ın doğal bir devamı olarak görüyorlardı. Topraklarının büyük bölümü Avrupa’daydı. Musevileri İspanya engizisyonundan kurtaracak bir özgüvene sahipti Osmanlı.

Ama Erdoğan, o kadar tepki almış olmasına rağmen, hâlâ 40 bin Ermenistanlı gariban göçmene nasıl göz yumduklarını anlatabiliyor. Ahtamar’ın adını anmaktan imtina ederek, Van’daki kiliseyi “kendi cebimizden” onardık diyebiliyor. Siz kimsiniz, biz kimiz, o kilise nerenin zenginliği? Ermeni’yi hâlâ yabancı görmenin lapsusları. Azeri kardeşlerini, Ermenilere değişmeyeceğini söyleyebiliyor sonra. İlla ki değişmeniz mi gerekiyor? Ve kaderin cilvesine bakın ki, bunu Türkiye’ye “Fransız kalmakla” suçladığı ve 1915 felaketinden Müslüman komşuları sayesinde kurtulan Ermeni asıllı bir milletvekilinin sorusu üzerine yapıyor.

Bu ülkenin en büyük derdi, kemalistine de, solcusuna da, dindarına da, kentlisine de adeta yapışmış, sinmiş tepkisel milliyetçilik. Tamam, koca bir imparatorluk çöktü ve çok acı çektik. Batı bizi çok incitti, çok aşağıladı, ona özendik, onun gibi olmaya çalıştık. Çünkü bileğimizi büktü.

Ama artık yeter değil mi? Ne zaman bu aşağılık duygularından kurtulup kendi zenginliğimizi görmeye başlayacağız? Ne zaman bu ülkenin artık elimizden alınmayacağını, bu toprakların “bizim” olduğunu, bu ülkeye artık “yerleşebileceğimizi” sindireceğiz? Ne zaman hayaletlerle gölge boksu yapmaktan vazgeçip, gerçek dünyaya uyum göstereceğiz?

Biz ki...

markaresayan@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (3)

  • akcacakir@yahoo.com
    akcacakir@yahoo.com
    4.12.2012 05:56

    gazetelerin yalan yanlış manipülatif haber yapıp halkı kandırmalarına, gerçeklerin üstünü örtmelerine ne denecek peki?bu kokuşmuş basın sistemi içinde bunlar hep güme gidiyor. kaç kişinin hayatı bu gazeteciler yüzünden karardı? buna kim dur diyecek? ülkenin başına en pis işleri açan adama ve tayfasına teğet geçiliyor da doğru bildiğini yazmaya çalışan adam eleştiriliyor. yazarın başbakana yaranmaya çalıştığını söylediği kişi başbakanın zamanında zılgıtını yemiş bir gazetecidir.

  • AKGÖRÜŞ
    AKGÖRÜŞ
    3.12.2012 13:09

    Altan bey, Başbakan hükümetin başı ( milletin hizmetlisi ) Devletin temsilçisi ise gazeteciler kimi azarlıyor? Bu ne böyle?

  • saniye yapıcıer
    saniye yapıcıer
    2.12.2012 12:36

    doğru bakış açısı edinmemize katkınızdan dolayı minnettarım bir şeyin çok farkındayım; bi tarafta halk,karşı tarafta hükümetler..

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums