Yeni bir dönem başladı

  • 10.12.2012 00:00

 3 Kasım 2002’de AK Parti’nin iktidar olması, 28 Şubat darbesi sonrası yaşananların Türkiye’de aslında halk nezdinde çoktan başlamış değişimin siyaseten konsolidasyonuydu. Bu türden büyük değişimleri, depremin oluş ânı gibi değerlendirmek mümkün. Faylarda uzun bir hazırlık ve değişim birikimi sözkonusuydu. 28 Şubat’ta olan da, mütedeyyin sosyolojisindeki enerjinin siyasi zeminde açığa çıkmasını sağlayan bir kırılmaydı. Bunu sağlayan pek çok etken mevcuttu. Bu etkenleri öncesinden izlememiş veya görmek istememiş olanlar için ise her şey çok çabuk gelişti ve travmatik oldu. Hâliyle bu ciddi bir panik yarattı. Büyük Ortadoğu Projeleri, İsrailler, uzaylılar ve türlü komplo teorileri havada uçuştu ve uçuşmaya da devam ediyor.

Oysa olan, bu ülkede en az bir yüzyıldır yaşananların doğal bir sonucuydu. Hatta gecikmiş bile sayılabilirdi. Soğuk Savaş 90’larda değil 80’lerde bitmiş olsaydı, belki o dönemde böyle bir radikal döneme girebilirdik. 24 Ocak Kararları’nın amacı-etkisi ile 12 Eylül 1980 Darbesi’nin dışta bulduğu desteğin, komünizm tehlikesinden ziyade (Batı SSCB’nin çökmekte olduğunu çoktan görmüştü, ne tehlikesi!) ikâme ekonomisini kırmak ve Türkiye’yi bir Arnavutluk olmaktan “kurtarma” vizyonlu olduğu, her zaman darbenin vahşi hikâyesi altında mahbupça görmezden gelinmiştir. Bunları ihmal ettiğinizde, ortada sadece şeytan Amerika ve gözü dönmüş darbeci paşalar kalır. Oysa her tarihî olayın bir rasyonalitesi vardır. Bunu anlamaya çalışmak taraf olmak değildir.

Yani tarih tek bir olayın tek bir görüngüsünden oluşmuyor. Zaten tüm tartışma veya tartışmanın yüzeyselliği ki bu, zamanı ve toplumu da anlayamamak demek bu tek tip bakma alışkanlığı ve emeksizlikten kaynaklanıyor. (CHP, sözüm sana.) Nitekim, evet AK Parti Orta Anadolu coğrafyasının mütedeyyin kesimindeki ekonomik tandanslı dirilme hareketinden enerjisini almıştır ama, aynı zamanda AK Parti tipi bir siyasal hareketin ortaya çıkmasında Cumhuriyet’in kodları da oldukça belirleyicidir. Mustafa Kemal’in “böyle” bir ülke kurabilmesinin saikları ne kadar sadece kişisel keyfiyet ile açıklanamazsa, kurucu kibrin öngöremediği bir Türkiye’ye ulaşma potansiyelini de bünyesinde taşıdığı o kadar gerçektir. Kemalizmin Türkiye’de yenilgiye uğradığı savı (benim de sıkça içine düştüğüm bir hata olarak) sadece bir temennidir. Şeyler dönüşür ve dönüşerek varlıklarını sürdürürler. Bu sadece, dün kemalistlerin mesela tarihi estetize etmede gösterdiği eğilimlerin bugün AK Parti’de tekrarlanıyor olması ile açıklanabilir değildir. Devlet olma-yönetme tercihi ve geleneğinin içinde, 88 yıllık bir eğilimin artık siyasi genetiğe işlediği ve bunun ıslahının ve demokrasiye eşzamanlamasının da zaman isteyeceği kesindir.

Bu anlamda, hayatı, bir günde kesilen, bir günde yeniden kurulan bir kesinlik içinde algılamak hem algıları bozar, hem de etkili oyuncu olma potansiyelini berhava eder. Kemalistler de radikal inkılâplarla eskiden böyle kurtulabileceklerine inandılar. Biz de öyle oldu sandık. Ama eski dönüşerek yaşamaya devam etti. Reaksiyona güçlü biçimde kemalizm girdi. Buradan “yeni” bir toplum çıktı. Bunun kötü-zor taraflarının olduğu doğru, yaşanan zulümler de ayrı hikâye, ama iyi şeyler ve imkânlar da var. Sonuç olarak, bugün, ben dâhil hepimiz bu hikâyenin bir ürünüyüz.

AK Parti’nin bugün sergilediği çelişkili hâlleri bu resimden bakarak daha bütünlüklü değerlendirmek gerekir. Taksim projesi benim kimyamı bozacak denli feci, Çamlıca’ya zevksiz dev bir kütle dikecek olmak da öyle. Güzel bir kentte ve demokratik tercihlerle yaşamak isteyenler tepkilerini mutlaka olay olay ayırarak ve ciddiyetle vermeli. Ama sadece buradan çıkarak genel bir AK Parti eleştirisini sağlıklı kurabilir miyiz? Daha da önemlisi, ne kadar etkili olabilir bu eleştiri? AK Parti’nin reformlardaki yavaşlığının, gelgitlerinin, aslında özgün bir kültür üretememiş olmanın verdiği şaşkınlık, kompleks ve kibirle yapılan bu Petrovari projelerin değerlendirmesini yaparken, ne kadar soğukkanlı olabiliriz? Gerekli eleştiriyi yaparken, kendi ülkende gurbete düşme melankolisini ve kibrini nasıl dengeleyebiliriz? Şeyler dönüşürken, nesne değil, özne olma tercihini yapıyor olmaktayız çünkü.

Dün, askerî vesayetin varlığı AK Parti’nin hem hızını etkiliyor, hem de ayıplarını görünmez kılıyordu. Şimdi hükümet de, Başbakan da bu dokunulmazlıktan mahrum. Uludere’deki karanlığa sahip çıkılmasının asıl nedeni bu. Bu, aslında yeni bir sürecin başlangıcı ve bana sorarsanız büyük de bir imkân. Artık mazeret yok. Vasilerden kurtulduk.

Evet, artık sofra bizim, baş başayız, ama hesabı da biz ödeyeceğiz. İnsan gibi yemek yemek veya sofraya saygısızlık edip aç kalmak da bizim elimizde.


mesayan@markaresayan.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums